Pazar "Selülit tedavisine karşı değilim, sonuçta ben de bir erkeğim"

"Selülit tedavisine karşı değilim, sonuçta ben de bir erkeğim"

11.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Selülit kremi ilanlarına karşı tavrıyla tepki toplayan Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun: "Benim tepkim, ilanların yanıltıcı olmasına. Selülit tedavisine nasıl karşı olayım? Ben de bir erkeğim sonuçta"

Selülit tedavisine karşı değilim, sonuçta  ben de bir erkeğim

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkunla "selülit" röportajı! Birkaç hafta önce, koydukları çıplak kadın fotoğrafına kızarak kestiği selülit kremi ilanlarını basın önünde eleştiren Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, bu keskin çıkışıyla büyük tepki topladı. Eleştirilere hedef oldu. "İşte AKPnin gerçek yüzü" de dediler "Bakan reklamları sansürlemek istiyor" da.Biz de hem bütün bu merak edilenleri Ali Coşkuna sormak hem de birden gündemimize oturan Coşkunu biraz daha yakından tanımak istedik... Esprili kişiliğiyle bizi güldürdü, şiirleriyle şaşırttı, trafik kazasında kaybettiği ilk eşini ve kızını anlatırken de hüzünlendirdi... İşte "ilan vukuatıyla" gündeme oturan bakanın kim olduğunu merak edenler için bir röportaj... Eline selülit kremi ilanını alıp parmaklarının ucunda sallayan sinirli adama hiç de benzemiyor. Bir kere çok esprili, çok cana yakın. Üstelik hiçbir soruma da öfkelenmiyor. "Ne istersen sor" diyor. O öyle dedikçe ben de heyecana kapılıp sordukça soruyorum: "Sayın bakanım, popoya sürülen bir kremin reklamı nasıl olmalı ki?", "Sanayi Bakanlığı ile selülit kreminin ne ilgisi var?" Hâlâ öfkelenmiyor... Kesin çok sabırlı. Üstelik hepsine tek tek yanıt veriyor. Öyle yanıtlar ki, hem demek istediklerini anlatıyor hem de bizi kahkahalara boğuyor. Şimdi yaz geliyor. Hanımlar plaja gidecek. Gidince tabii daha güzel gözükmek arzusunda. Bu reklamlar birdenbire patladı. Ama yasanın 16ncı maddesine aykırı. Biz gerekli yerlere yazı yazdık, dikkat edin diye. Dikkat eden yok. Genel ahlaka, törelere aykırı; çocuğu, kadını istismar edici yönlerdeki reklamlar yasaktır. Bir de o fotoğrafın yanında verilen bilgiler de yanıltıcı. Ben bunlara kızdım. Dünya Tüketiciler Günündeki konuşmamda "Her şeyi bizden beklemeyin. Sivil toplum kuruluşlarının da topluma karşı sorumluluğu var. Kadın haklarına ters ise siz de bu konuya ilgi gösterin. Basın da sırf para kazanmak için toplumun değer yargılarına ters reklamlara yer vermemeli" dedim. Dediğim sadece bu. Ama çok büyük tepki gördüm. Niye basın toplantısında selülit kremi ilanını gösterip eleştirme ihtiyacı duydunuz? O gün Reklam Kurulu başkanı da oradaydı. O verdi. Ayrıca 23 Şubatta Reklam Kurulu bu konuyu takibe almıştı. Yani bunun öncesi de var. Göstermek için ilanı yanınızda mı getirmiştiniz? Yani nereden buldunuz o anda? Sen bana diyorsun ki, "Erkeklik hormonun mu fazla senin?" (Gülüyor) Neden bu ilan özellikle sizin ilginizi çekti? Mesela pek çok erkek bu reklamı görmüştür ama algılamamıştır. Çünkü biliyorsunuz, erkeklerin selüliti olmuyor... "Yolda çukurlar olur, arabalar iner çıkar; işte selülit buna benzer" Bana o kadar çok şikayet mektubu geldi ki. Pek çok kadın beni uyardı. Şimdi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olarak ilanlar bizim ilgi alanımız. Yasa beni görevlendiriyor. Tüketiciyi koruma görevi de bende. Yok, öyle demiyorum. Kadınların selüliti olduğu için reklam dikkatlerini çekiyor. Sizin niye dikkatinizi çekti diyorum. Hayır canım olur mu! Öyle bir şey sormadı. Bu kadar mektup, tepki, telefon geldi. İnanarak aldıkları ama işe yaramadığı konusunda şikayet ettiler. Düşünebiliyor musunuz, dünyada 60 kadında denenmiş. Karınız aracılığıyla 10 üst düzey bürokratın karısına bu ürünü kullanıp kullanmadığını da sordurmuşsunuz. Dördü kullandığını söylemiş. Siz de bunun üzerine "Demek ki reklamlar tüketiciyi aldatıcı yönde olabiliyor" demişsiniz. Karınız kremin selülitlerini geçirip geçirmediğini de mi sordu onlara? Nasıl aldattığı sonucuna vardınız? Damarların şişerek cildi bozması. Yani yolda böyle çukurlar oluyor ya, araziler; arabalar böyle iner çıkar, bütün araba sistemi altüst olur. Dolayısıyla elinizi sürdüğünüz zaman o da pek hoş görünmez. Selülit nedir? Nasıl karşı olurum? Ben de bir erkeğim sonuçta. Yani siz kadınların tedavi olmasına değil, yanıltılmasına karşısınız? Burada şu önemli. Bir, reklamdaki cazibe unsuru nedir? İkincisi de empoze edilen fikir. Büyük puntolarla yağları erittiğini filan anlatıyor. Kadın 15 günde huri oluyor! Yazı öyle. Fakat altında küçücük bir yazı var. 60 kadın üzerinde denendi ve kadınlar mutlu oldu. İşe yaradı da değil! Şimdi o kırışıklıkları alma bakımından doktorun reçetesine yazacağı bir ilaç değil. Yani vatandaşı aldatıcı nitelikte. Bir kere bunu tedavi gibi değil, kozmetik madde olarak sunmaları gerek. Fotoğraf da kadını meta olarak kullanmamalı. Sizce popo çevresine sürüldüğünde selülitleri geçirdiği, etkili olduğu iddia edilen böyle bir kremin reklamı nasıl yapılmalı? Tabii. Bir şeyi anlatmanın çeşitli yolları var. İlla öyle bir fotoğraf kullanmak gerekmez. Şimdi bugün (perşembe) sizin gazetede bir ayakkabı reklamı var. Gayet güzel kadının ayağındaki ayakkabıyı göstermiş. Şimdi kadının her yerini göstermek gerekmez ki. Bir manken bir yeri gözüktüğü zaman "Frikik verdi, tepki aldı" yazıyor. O frikik oluyor da, öbürü nasıl gol olmuyor, bilmiyorum. Prezervatif reklamında cinsel organ gösterilmiyor. Bunun gibi mi diyorsunuz? Böyle mi olmalı reklamlar? "Ben Tayyip beye Sayın başbakan derim, o da bana Ali abi der" Eğer Müslümanlığımı ve Türklükten gurur duymamı kastediyorlarsa, evet şark kafalıyım. Ben bunları söyleyenleri gerici olarak düşünüyorum. Kötü söz sahibinindir. Şark kafalı olduğunuzu iddia edenler de oldu. İkisi birleşince sinerji oldu galiba! Yapmasaydı daha iyi olurdu tabii. Tepkisi yalan haberlereydi aslında, gazeteye değil. Aynı günlerde Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen de gazete yırtmıştı. Acaba bu kadar yoğun tepkiyi, o olay da tetiklemiş olabilir mi? Hayır. Gerek Süleyman bey, gerek Türkeş, Erbakan ve Özal çok üzerimde durdular. Çeşitli güç odakları çok baskı yaptılar ama ben hep siyasetin dışında kalarak memlekete faydalı olmayı düşündüm. Ama rahmetli Özalın vasiyetiyle, ölümünden önce siyasete girdim. Mesela Bedrettin Dalandan önce, İstanbul belediye başkanlığı bana teklif edildi. Recep Tayyip Erdoğandan önce de bana teklif edildi ama kabul etmedim. Fark ettim ki, Tayyip beyin önünü kesmek için beni kullanmak istiyorlar. Hiçbir zaman bir makama gelme hırsım olmadı. Hiçbir zaman kendim bir yerlere talip olmadım. Daha 24 yaşında Kalebodurda genel müdür, sonra TOBB başkanı olmuşsunuz. Lider bir karakteriniz var sanırım. Öyleyse şimdiki hedefiniz başbakanlık mı? Aslında olmaz da, benim öyle bir projem olmadı. Öyle bir zemin, öyle bir düşünceye gelmedim hiç. Başbakan olmak istemeyen siyasetçi olur mu? Çocukluğum Kemaliyede, köyde başladı. Hayata erken atılabilmek için 1. Erkek Sanat Enstitüsünde, sonra Yıldız Teknik Üniversitesinin Elektrik Mühendisliği Bölümünde okudum. Babam memurdu. Kantinde çalıştım, ayakkabı boyadım. İlkokulda da simit satıp gazete dağıttım. O üç olaya gelirsek, Başbağlar doğduğum Başpınara bağlı 22 köyden biri. PKKnın katliamından sonra oraya gittim. Yemeğini yediğim insanlar ölmüştü.. Çok etkilendim. Bir şiir yazdım. Kültür Bakanlığı halk musikisi sanatçılarından Süleyman Hatun besteledi.. İkincisi; 1992de arabayı ben kullanırken eşimi ve 26 yaşındaki kızımı kaybettim. Ondan sonra "Yalnız Adam" şiirimi yazdım. Onunla ödül de kazandım. O olaydan sonra içime kapanmıştım. Ve üçüncüsü Özalın vasiyeti nedeniyle siyasete girerek yeniden yaşama bağlandım. Bir dost meclisinde şu anki eşimle tanıştım. Tanıdıktan sonra sevgimi anlatan "Sevda" şiirini yazdım: "Acılar dikense, sevgi bir güldür..." Bu şiiri ona verdim. Evlendik. Sonra o da bestelendi. Bir de oğlumuz oldu. Dramatik bir yaşamöykünüz var. Sanırım hayatınızda sizi etkileyen üç büyük olay oldu... Öğrenciliğinden beri beraberiz. Bizi asıl bağlayan, Milli Türk Talebe Birliği. Onların önündeki nesiliz. Oradan kalma bir alışkanlık. Bir abi-kardeş ilişkisi. Başbakan size niye "Ali abi" diyor? "Sayın başbakan" diyorum. Siz kendisine nasıl hitap ediyorsunuz? "İndirimleri denetim altına alacağız" AKP kurulunca ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcılığını üstlendim. İş dünyasından, bilim çevrelerinden, serbest meslek erbaplarından oluşan 40 kişilik bir kurul toplayarak Türkiyenin sorunlarını ve çözüm yollarını tartıştık. 2001de de bu kitap çıktı. Dolayısıyla bizim hükümet programının ekonomi bölümü böyle oluştu. Bunun geri planı da var. Rahmetli Turgut Özal ölümünden önce bir parti kurulmasını istiyordu. Seçim kararı alınır alınmaz da cumhurbaşkanlığından istifa ederek partinin başına geçecekti. Aydın Menderesi benim aracılığımla çağırdı. 2 Nisan gecesi Hüsnü Doğan ve Yusuf Bozkurt Özalla birlikte oradaydık. Aydın bey "Ben emanetçi olmam" diyordu. O gece Özal partileri, ekonomiyle ilgili düşüncelerini ve çözümleri anlattı. Bana not aldırttı. O notlardan çok faydalandım. Şu an hükümetle ilgili olumlu düşüncelerin en önemlilerinden biri ekonomideki iyileşme. Sanırım hükümet ekonomik programı hazırlarken "Acil Sorunlar ve Çözüm Yolları" kitabınızı kullanmış. Tabii, devlette devamlılık esastır. Kemal Dervişin başlattığı ekonomiyi güçlendirme programı maalesef ekonomiyi çökerten bir programa dönüştü. Bunun ilk sebebi, arkasında siyasi otorite eksikliği olmasıydı. İkincisi de, bazı yönleri Türkiye gerçeklerine uymuyor. Biz bunu Türkiyenin şartlarına göre düzenleyip yeni bir program yarattık. Ekonomideki iyileşmeyi yalnızca mevcut hükümete bağlamak doğru mu? Hayır. Tüketicinin aldatılmasına karşıyım. Çünkü gereğinden fazla yükselttikleri bir malı yüzde 70 indirimli asıl fiyatına satıyorlar. İndirim filan yok aslında. Hazırladığımız yasa bunu engelleyecek. Çünkü bu tür indirimler denetime tabi olacak. Böylece fiyatların gerçek değerinde olup olmadığı da anlaşılacak. Yoksa indirim yine yapılacak. Siz indirim yapılmasına karşı mısınız? Büyük mağazalar pek çok ülkede küçük esnafı koruma yönünde cumartesi saat 18.00den itibaren kapanır. Pazar günleri açılmaları yasaktır. Biz böyle bir şart getirmedik daha. Şimdilik düşünmüyoruz da. Ama esnafın böyle bir talebi var. Marketleri şehir dışına taşıyacağınız da konuşuluyor.