Pazar "Seni örtmene söylücezzz"

"Seni örtmene söylücezzz"

03.04.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tamam, ben de biraz salağım. Ama tüm bunlara sebep sadece salaklığım değil. Beni asıl sosyal demokrat aile çocuğu olmak mahvetti

Seni örtmene söylücezzz

Zenginler okulundaki kapıcı çocuğu gibiydim. Farklıydım. Farklı olmak, özellikle çocukken, neden farklı olduğunuz hakkında bir gıdım bilginiz ve hiçbir fikriniz yokken, iyi bir şey değildir. Aslına bakarsanız gayet feci bir şeydir. Suskunlaşırsınız. Çünkü çabuk öğrenirsiniz. Bir süre sonra da, ulan yine onlarda olmayan bir şey söylemeyeyim diye bayağı susarsınız. Hele de benim durumumda olduğu gibi, sınıfımdaki "sınıfsal" farklar bir yana, bir de sosyal demokrat aile çocuğuysanız... Konuştuğunuz kabahat. Susunuz. Ben ilkokulu bulunduğumuz kentin yoksul mahallelerine yakın bir okulda okudum. Sınıftaki çoğu öğrenci fakirdi. Ben de fabrikatör kızı değilim neticede. Ama işte çocukken insan ne yapar arkadaşlarıyla? Oyun oynar. Hadi bisiklete binelim. Bisikletleri yoktu. Paten? Patenleri yoktu. O zaman konuşalım: Babam bana kitap almış, hani şu masal... Haberleri yoktu. Zira sosyal demokrat aile çocuğu olmak, şimdilerde durum nedir bilemiyorum ama, 25-40 yaş civarında olanlara bir sorun bakın, farklı bir haldir. Evde kulak misafiri olduğunuz konuşmalar, evde bulup okuduğunuz kitaplar, eve her gün giren gazete, iyi solcular, kötü sağcılar, daha fazla özgürlük, sosyal adalet, yok bilmem ne... Siz daha 8 yaşında bir sabi iken Deniz Gezmişin idam edildiğini bilirsiniz. Gerçi denizleri gezmiş, o yüzden idam edilmiş, adı da lakap sanırsınız ama, eh bu da bişi. Arkadaşlarınız bu kadarını da bilmez.Elbette sosyal demokrat aileniz Cumhuriyet gazetesi okur. Siz de mecburen Uğur Mumcuydu, Mustafa Ekmekçiydi falan, ne yapalım, bu mühim kimselerin isimlerini ezberlersiniz... Arkadaşlarınıza bahsedecek olursunuz, herkes suratınıza ööle bakar. Siz "Demirel çok kötüydü" dersiniz. Bir arkadaşınız "Benim babam onu seviyor, yine gelecek diyor" der. "Kenan Evren daha kötü zaten" dersiniz. Başka bir arkadaşınız "Benim babam onu seviyor. İyi ki geldi diyor" der.Nasıl yani? Bu babalar da mı kötü? Bir keresinde, o zamanki milli eğitim müdürü ve karısı (Lütfü amcayla Nimet teyze. Okuyorsanız eğer, çok çok öperim) bize "misafirliğe" gelmişlerdi. Yemek esnasında yapılan sohbeti özetlemişim ben kafamda bir güzel, ertesi sabah okula koşup "Eğitim kötü" dedim bilmiş bilmiş. Herkes gözlerini kocaman açıp "Aaa, sen öğretmenimizi sevmiyor musun? Seni örtmene söylüycezzz" dedi. Bu son oldu. Evde konuşulan evde kalır. Üstelik ben de çok şey bildiğimi sanırken az salak değilmişim. O pek de iyi, şu pek de kötü, beriki çok da iyi, öteki çok da kötü. Bu ne be? Cin Tuba! Deniz Gezmiş, denizleri mi gezmiş? Reşat Çalışların "Beni Kalbimden Vuranlar Var Ya" adlı kitabını okurken, Reşatın Cumhuriyet gazetesi yazarı Oral Çalışların oğlu olması yüzünden biraz, ama daha çok kitabın karakteri Emre Sağlavın bir sosyal demokrat aile çocuğu olması sebebiyle, sosyal demokrat aile çocuğu olma halini hatırladım. (Ekşi Sözlük, Private Sözlük gibi internet sitelerinden esinle kitaptaki gibi bir bağlantı büyüsü yapmak icap ederse, Bkz: Onun bunun çocuğu olmak.) Azıcık asosyal, fena halde abazan, kafası iyi çalışan ama çevresi tarafından aşağılanan, bu yüzden kafasını daha da iyi çalıştırmak zorunda olan, kafası çalıştıkça çevresi tarafından daha çok aşağılanan... (Bkz: Kısır döngü. Bkz: Dön dön kurşunu. Bkz: Dönek.) Kitap kişisi Emre Sağlav o kadar tipik bir sosyal demokrat aile çocuğu vakası ki! (Bkz: Beni kimse anlamıyor. Bkz: Çok yalnızım ama çok. / Sahi nereye bakacaksınız?) Bakınız: Nereye bakacaksanız... Kitaptaki onca cümle arasında beni kalbimden vuran cümle şu oldu (Bkz: "Beni Kalbimden Vuranlar Var Ya, s. 117 - cidden bakınız!): "Haksızlığa uğramışlık duygusu Emrenin ailesinin genelinin psikolojisinde yoğun bir şekilde mevcuttu."Tespit budur! Niyeyse? Ben bugün taktım sosyal demokrasiye... Diye.Zira bir zamanlar sosyalist, yaş haddinden sosyal demokrat tüm ailelerin ve çocuklarının en belirgin özelliği hakikaten de budur: Haksızlığa uğramışlık duygusu.Sosyal demokratlar hesapta "ezilenler" için çırpınırlar ve fakat "ezilenler" bu çırpınışları hiç umursamaz. Genellikle çok fakir ailelerin çocukları olan ilkokul arkadaşlarım arasında bir tane bile sosyal demokrat aile çocuğu olmaması benim talihsizliğim değil, memleketin bir gerçeğidir.* * *Bağlantı değil, resmen bir bağlantısızlık büyüsü var Türkiyenin üstünde. Büyü bozuculardan gereğini yapmaları rica edilir. Zira sosyal demokratların senelerdir bu hususta bir şey yapmışlığı ve görünen o ki yapacağı yoktur. Olan çocuklara olmuştur.Türkiyede sosyal demokrat aile çocuğu olma psikolojisi tıp literatürüne geçmeyi hak etmiştir. Hakkı yenmiştir. Biz yandık, bari gelecek kuşaklar büyüyle müyüyle olsun, kurtulsun.Sosyal demokrat aile çocuklarının ıstırabına... Son! Beni kalbimden vuran cümle var ya... Reşat Çalışların kitabında klişe büyüsü, paradoks büyüsü gibi envai çeşit büyü ve popüler kültür ürünleri eşliğinde günümüz gençliğinin derdi, tasası, kendisi için şu hayattan ne istediği, neye güldüğü, neye gülmediği (gülmenin, özellikle güldürmenin niye en mühim şey olduğu), ne konuştuğu, nasıl konuştuğu; siyasete, paraya, güce, aşka, sekse bakışı; oooo, bir sürü şey var! Ben klişe büyüsünü sevdim. Kitaba göre klişe cümlenin içinde geçen harfleri kullanarak emir veriliyor. "Ünlüler geçidi"nin içindeki harflerle "Delir" emri veriliyor mesela.Klişeler süperdir. Bir arkadaşa bakıp çıkıcam, Almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık, 70 milyon bizi izliyor... Gazetecilikte de çok vardır bunlardan. Mesela bütün telaşlar "tatlı bir telaştır", bütün konserler ve galalar "muhteşem" geçer, hepsine "seçkin davetliler" katılır. Üçüncü sayfa haberinde diyelim, kadın adamı 44 bıçak darbesiyle öldürmüştür, "Beni dövüyordu. Her gün dayak, her gün işkence. Pişman değilim" der. Hop, oraya bir evlilik fotoğrafı konur, gelinlikli falan... Altına "Mutlu günlerinde" yazılır. Hangi mutlu gün?"M u t l u g ü n l e r i n d e"nin içindeki "g", "ü", "l", "m" ve "e"yi kullanırsak. Emir şu: Gülme! Klişe büyüsü: "M u t l u g ü n l e r i n d e" - Gülme! Mesajlara cevap vermekle tanınan biri değilim. Aslında, zaman zaman "Ulan niye e-mail adresin var orada o zaman?" diye kızmakta gayet haklı olduğunuz üzere, eğer net bir soru sorulmuyorsa, genellikle cevap yazmıyorum da diyebilirim. Ama şu zayıflama yazısıyla ilgili soruları, her nasılsa manik bir gayrete gelip cevaplamaya çalıştım. Fakat abarttınız, tubaakyol@milliyet.com.tr adresine bir haller oldu. Çok lazımsa bu haftalık tubakyol@yahoo. comu kullanın. Bu kıyağımı da unutmayın ama yine de fazla bir şey ummayın. Hep aynı şeyi yazıyorum cevap olarak: "Her bünye farklı. Karbondioksit yönteminin uygulandığı hemen her yerde ön görüşmeler ücretsiz. Gidin bir doktorla görüşün" vesaire, vesaire...Bu arada HAYIR Oğuzcuğum! Tamamen bu yöntem hakkında bilgi sahibi olmak amacıyla istediğine elbette inanıyorum ama vücudumun karbondioksit öncesi ve sonrası fotoğraflarını sana göndermeyeceğim. tubakyol@yahoo.com manik depresif köşe