Pazar Sivas Açık Cezaevinden kadın manzaraları

Sivas Açık Cezaevinden kadın manzaraları

06.07.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gasp, evrakta sahtecilik gibi suçlar işleyen eğitimli kadınlar; mahkumlara meme kanseri testi yaptıran, meslek kursları düzenleyen bir cezaevi yönetimi... Sivas Açık Cezaevinde ilginç şeyler oluyor

Sivas Açık Cezaevinden kadın manzaraları

Milliyet özel izinle Sivas Açık Cezaevine girdi Türkiyede bildik kadın mahkum tiplemesini ve suç profillerini sarsan bu kadınlarla Sivas Açık Cezaevinde bir araya geldik. 56 kadın mahkum. Birkaçı hariç hepsinin yaşları 20-35 arasında değişiyor. Bu kadınların 22si açıköğretim fakültesine, dördü açık liseye gidiyor, üçü de heyecanla üniversite sınav sonuçlarını bekliyor. Eğitimlilerin çoğu gasp, evrakta sahtecilik, dolandırıcılık gibi suçlardan içeride. Kocasını ya da sevgilisini öldüren kadınlar da değişmiş; çoğu artık kamuoyunda bıçak darbelerinin sayısıyla ya da suçun kendisiyle anılmak, hatırlanmak ve yazılmak istemiyor. Hiç konuşmayan kadınlar var. Onlar ya iftiranın ya da suçun ağırlığını taşımayı nasıl öğrendiklerini tebessümle anlatmaya çalışıyorlar. Bazıları ise mahkumiyet nedenlerini, yüzlerinde derin çizgiler bırakarak sürekli ve hep anlatmak istiyor... Hikayeleri farklı gibi görünse de birbirlerine çok benziyorlar; hepsinin duruşu, bakışı aynı. Ve anlattıkları hikayeler dışarıdaki kadınların eyleme dönüşmemiş fısıltılı "cinnet halleri" gibi. Yani biz biraz onlara, onlar da biraz bize, bütün kadınlara benziyor. Ne çok hüzünlü ne de öyle ağır öfkeli yüzler taşımadan, "Bizim dışarıdaki kadınlarla aramızda sadece beş saniyelik fark var" diyerek "anlık suçları" hepimizin işleyebileceğinin altını çiziyorlar. Kadın mahkumların suç profili değişik bu cezaevinde. Gazetelerin üçüncü sayfalarına cinayet veya özellikle erkek cinayetleriyle manşet olmuş kadın mahkumların yerine artık gasp, dolandırıcılık, hırsızlık, evrakta sahtecilik suçlarını işleyen; bankacı, tekstilci, mühendis, şarkıcı kadınlar alıyor. Cezaevi projesini yapan mahkum Serpil Sarıçiçek. Önce onun cezaevi personelinden biri olduğunu sanıyorum. Çünkü cezaevi yönetimi ona kendilerinden biri gibi davranıyor. Sonra neden hüküm giydiğini anlamakta zorlanıyorum. Çünkü hiç konuşmuyor. Nihayet başsavcı anlatıyor: Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) mezunu. Tuncelide İmar Müdürü olarak görev yaparken, mühendis olduğu halde mimar sıfatıyla sahte evrak düzenlediği gerekçesiyle hüküm giymiş... Serpil hayatına ilişkin konuşmak istemiyor ama yedi trilyon liraya mal olacak yeni bir cezaevi projesi üzerinde 2,5 aydır cezaevi yönetimi tarafından görevlendirilmiş olduğunu sevinerek anlatıyor. Mutlu çünkü: "İlk kez bir hükümlü yeni bir cezaevi projesinin altına imzasını atacak, bu ne demek biliyor musunuz?" "Cezaevindeki kadınlar daha zeki" Halil Şen cezaevi müdürü. Adapazarında 15 yaşında, ortaokul son sınıf öğrencisi iken davası yüzünden hapse giriyor. 7,5 ay hapis yatıyor ama hüküm giymiyor. 23 yıldır da cezaevi müdürü. Ancak Şen durumunu şu sözlerle ifade etmeyi tercih ediyor: "23 yıldır ben hem mahkumum hem de müdürüm." Şen, eşi ve üç çocuğuyla birlikte cezaevinin bahçesinde iki katlı bir evde yaşıyor. "Eşimin en iyi komşuları işte bu gördüğün kadınlar" diyor. Cezaevindeki kadınların çok daha zeki ve yaratıcı olduğuna inanıyor. Sorunları olanlara gece gündüz demeden yardıma koşuyor. Cezaevindeki kadınlara göre de o cezaevinin en iyi babası. "Erkekler cezaevine giren kadınları çabuk bırakıyor" Selma Horzum. İlk o geliyor yanımıza. İstanbulda barlarda şarkı söylerken bir müşterisini yaralamak suçundan hüküm giydiğini anlatıyor. Hikayesine 30 yaşında gerçek babasını bulduğu günle başlamasından anlıyorsunuz ki Selma, Fosforlu Cevriye tiplemesine hiç benzemiyor. Ama o da aşık olmayı seven kadınlardan. Cezaevine girdikten sonra sevdiği adam onu unutunca o da başka bir adama aşık olduğunu söylüyor. Konuşmasına erkek ihanetleriyle başlıyor, kadın tahammülü ile bitiriyor ve "Erkekler cezaevine giren kadınları çabuk satıyor: Ya boşanıyor ya da terk ediyorlar. Erkekler, kadınlar kadar tahammüllü değil" diyor. Meme kanseri testi Başsavcı Fatih Özdemir ve müdür Halil Şen bir yandan kadınlara suç tiplerine göre haftalık rehabilite çalışmaları verilmesini sağlarken, diğer taraftan Cumhuriyet Üniversitesi Kadın Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Erol Sezeri cezaevine getirerek kadınların rahim, meme kanseri gibi hastalıklara karşı testten geçirilmesini sağlamışlar. Ayrıca cezaevi yönetimi önce yardım amaçlı diş koltuğu almış, sonra malzemelerini. Ardından da "Her şeyimiz var, doktor yok. Bize doktor verin" demişler. Bu yöntemle sayısız iş başardıklarını anlatıyorlar. "İçerinin" tek çocuğu İnsana cezaevinde olduğunu hatırlatan tek şey henüz beş yaşındaki Ayşenurun bakışları. Bu cezaevinde büyüyen tek çocuk o çünkü. Henüz beş yaşında ve bütün gün sessizce bahçeye kurulan salıncakta sallanıp kadınların konuşmalarını dinliyor. İnsanı ürküten sessizliği ve boyun eğmeleri ise bütün cezaevini bir anda karanlıkta bırakıyor. Annesi ne konuşmak ne de fotoğraf çektirmek istiyor. Belli ki kendi öz çocuğunu cezaevinde gözünün önünde büyütmek, ona üvey oğlunu öldürmek suçundan hüküm giymiş olmaktan daha ağır geliyor. İsteyene tiyatro, kuaförlük kursu Cezaevi yönetimi kadınlar için projeler geliştiriyor. Erkek mahkumların çıkarttığı ekmek, ektiği mantar ve hastanelere imal ettikleri galoştan elde edilen gelir ve topladıkları yardımlarla kadınların isteklerine ve sorunlarına yanıt bulmaya çalışıyorlar. Kadınlar da dışarıda volta atıp gün saymıyorlar. Aksine cezaevinin bahçesinde sebze yetiştirmekten halı dokumacılığına, tiyatrodan kuaförlük kurslarına kadar pek çok faaliyette bulunuyorlar. Geçmişi olmayan yeni bir gelecek kurmak için. Sivasta protokole ve halka "Kanaviçe" adlı oyunu sahneleyen, folklor gösterileri düzenleyen, oynadıkları halk oyunlarıyla adlarını bütün Sivasa duyuran bu kadınlar en çok da tiyatrolarıyla gurur duyuyor, belki de hiç tiyatroya gitmemiş kadınlara tiyatroyu tanıttıklarını söylüyorlar.