Pazar ‘Solcu yazarlarım AKP’ye girişimi onayladılar’

‘Solcu yazarlarım AKP’ye girişimi onayladılar’

11.11.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Solcu yazarlarım AKP’ye girişimi onayladılar’

‘Solcu yazarlarım AKP’ye girişimi onayladılar’



‘Solcu yazarlarım AKP’ye girişimi onayladılar’


Acaba olması gereken de zaten bu mu? Bu kesişmeler. Geçişler. Ya da bütün bunlar sadece Türkiye’ye özgü fenomenler mi? Bilemeyeceğim ama bu haftaki röportaj kişimin sıra dışı bir kombinasyon olduğu kesin: Faruk Bayrak. Son iki yıldır Türkçe edebiyatın bütün flaş isimlerini nokta atışlarıyla birer birer kendi yayınevi Everest’e transfer eden bir yayıncı.
Bayrak’ın portföyü Perihan Mağden, Latife Tekin, Şebnem İşigüzel, Ece Temelkuran, Hasan Bülent Kahraman, Yılmaz Odabaşı, Osman Akınhay, Mehmet Eroğlu, Nihat Behram, Adnan Özer, Ahmet Erhan gibi yazarlarla tıka basa dolu. Benim bildiğim Everest yazarlarından bir tek Alev Alatlı solcu değil. Ve işte bir sürpriz: Sol entelijansiyanın hamisi, yeni edebiyat baronu Faruk Bayrak artık AKP Urfa milletvekili.
Urfa’da, üç bin kişilik Süleymanlar’ın lideri konumunda olan Bayrak, AKP’den milletvekili adayı olmadan önce solcu yazarlarının onayını almış. Şimdi ise tebriklerini kabul ediyor.
Faruk Bayrak’la memleketi Urfa’da buluştuk. Adı "kavşak noktası" anlamına gelen Harran Ovası’nda; Faruk Bayrak, yerel üslubu ve şivesi, yayıncılıktaki tercihi ve çizgisi ve nihayet siyasi partisi ile sahiden de güncel, kültürel bir kavşak noktası gibi duruyor.

Yayıncılığa başlamanız nasıl oldu?
Tamamen tesadüf. Annemin hastalığı sırasında İstanbul’a geldim onunla. Hastane ziyaretleri sınırlı olduğu için vaktimi dayımın yayınevinde değerlendiriyordum. Bulaştı.

Ama ticarete yetenekliydiniz ki bu kadar hızlı büyüdünüz, değil mi?
Tabii, Urfa’da ben kendi köyümüzü 14 yaşındayken tek başıma kaldırır, indirirdim.

Ne demek "Kaldırır, indirirdim"?
Ekerdim, biçerdim, satardım, kiraya verirdim, ortağa verirdim. Bütün bu işlerin sorumluluğu bendeydi. 15-16 yaşında da araba alım satımı yapıyordum.

Süleymanlar denilen bir aileye mensupsunuz. Süleymanlar bir aşiret mi?
Ben aşiretçiliğe karşıyım. Aşiretçilik ancak iyi kullanıldığında bir artı değer olur. Süleyman benim dedemin dedesinin ismi. Ailemiz 3 bin kişilik ve ortak hareket eden bir aile olduğu için Süleymanlar deniyor bize.

Aileniz size sizin deyiminizle ne gibi bir artı değer sağlıyor?
Mesela seçimlerde ailemin bütün fertleri, DEHAP’lısı, MHP’lisi, DYP’lisi beni desteklediler. Bu bir artı değer işte.

Seçimlere geleceğiz daha. Önce yayınevi patronu oluşunuz?
Önce dayımla ortak Alfa’yı kurduk. Bir gün uzlaşamaz hale gelince de ayrıldık. Çünkü dayım hâlâ 60’lı yılların ticaretini yapıyordu. Ben ise geleceğin ticaretini yapmak istiyordum. Bunun üzerine bir arkadaşla ortak oldum. Ama Türkiye’de maalesef ortaklıklar yürümüyor. Artık kimse ile ortak değilim. Alfa, Everest, yürüyor işte.

Salt yayıncılık yaparak mı İstanbul’un vergi rekortmenleri arasına girdiniz?
Tabii.

"Kitap yazarın çocuğuysa benim de yeğenim"
Yayıncılık, kitap yayımlamak sizin için salt ticaret mi? Sanki hep bu işin bir de ulvi bir anlamı olmalıymış gibi gelir bize.
Bakın, benim en büyük amacım bir dünya yayıncısı olmak. Türkiye’de tanınan, bilinen herkesin yayıncısı olmak, bir de Amerika’da da bir Türk yayıncının neler başarabileceğini göstermek.

Latife Tekin, Perihan Mağden gibi isimleri mi pazarlamak istiyorsunuz orada, yoksa gidip bizatihi Susan Sontag’ın, Milan Kundera’nın yayıncısı olmak mı?
Elbette önce kendi birbirinden kıymetli yazarlarımızı pazarlamak istiyorum, neden olmasın, sonra da yabancı yazarlarla, mesela Amerika’da en tanınmış yazar kimse onunla çalışmak. Elbette bunu yaparken amacım para kazanmak. Ama bir de bir yazar kitabı çıkınca çocuğu olmuş gibi seviniyorsa ben de yeğenim olmuş gibi hissediyorum. Bu da ayrı bir duygu, bir tat. Onların kitaplarını basmakla vatandaşlık görevimi de yerine getirdiğimi düşünüyorum ayrıca.

Hah, işte ulvi amaçlar da geliyor yavaş yavaş. Neden bütün ünlü yazarları transfer ediyorsunuz? Size çok mu para getiriyorlar, yoksa bir başka hırs mı gizli bu son iki yıldaki transfer atağınızda?
Alfa ile yayıncılık yapıyordum ama edebiyat yayıncılığı değil, ders kitapları basıyordum. Bir yayıncı ne kadar büyük olursa olsun, eğer edebiyat yayıncılığı yapmıyorsa maalesef insanlar ondan bihaber oluyor. Ve nitekim işte, edebiyata girince benim de sesim duyulur oldu, insanlar beni de bir konu olarak işlemeye başladılar. Bir de ben başarının olmadığı bir yerde olmam. Bu yüzden de başarılı ve ünlü yazarları transfer ediyorum. Bazıları da kendileri geliyorlar. Ama yatırdığım paranın fazlasını da aldım.

Alırsınız tabii, hep çok satan ya da satabilecek yazarları transfer ediyorsunuz, sağlamcısınız.
Halk arasında ne derler: "Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek fazla ver." Biz ekmeği prestijli, arkasında durabileceğimiz, belli kriterlere sahip yazarlara veriyoruz. Prensibimiz şu: Belli köşebaşlarının onaylayacağı yazarlar kim olursa olsun, yeter ki bizim olsun.

"Kızım Perihan Mağden’e ‘teyze’ diyor"
Yayımladığınız bütün kitapları, yani yeğenlerinizin hepsini okuyor musunuz?
Son üç ayda seçim çalışmaları nedeniyle okuyamadım ama okuyorum.

En son hangisini okudunuz?
Perihan’ın (Mağden) kitabını ("İki Genç Kızın Romanı") okumuştum. Çok da hoşuma gitmişti. Şebnem’in (İşigüzel) romanına ("Sarmaşık") başlamak istiyorum.

Hangisini daha çok seviyorsunuz?
Bir insanın 10 kardeşi olsa ayırabilir mi onları? Adamın babası dört hanım almıştır mesela, 35 kardeşi olmuştur, ne yapacak, aralarından bazılarını mı seçecek? Elbette aralarından bazıları beni daha fazla yoruyor ama normal, yazar onlar.

Ama benim bildiğim siz en çok Perihan’ı seviyorsunuz. Öyle mi?
Perihan’ı da seviyorum, Buket (Uzuner) hanımı da. Ama Perihan ayrı bir ilişki, artık ailemden biri. Bizim ilişkimiz yazar-yayıncı ilişkisinin ötesinde yani. Kızım kimseye "teyze" demez, ona "Perihan teyze" diyor.

"Solcu yazarlarım roman yazıyor, Lenin’i değil"
Halbuki Perihan’ın geçimsizliğine dair şehir efsaneleri dolaşıyor dilden dile.
Perihan’ın kendine göre bazı kuralları olduğu için geçimsiz sanılıyor. Halbuki Perihan’daki havayı yakaladı mı insan, Perihan’la çalışmak çok kolay.

Peki, "İki Genç Kızın Romanı"nın bu kadar satacağını tahmin ediyor muydunuz?
Benim beklentim 30 bin civarındaydı ama 50 bini aştı.

Murathan Mungan da çok ünlü ve çok satıyor. Onu transfer girişiminiz olmadı mı?
Oldu. İki sene önce. Parada anlaşamadık.

Ne kadar teklif ettiniz?
40 bin.

Mungan ne kadar istedi?
Tam hatırlamıyorum, 50 bin civarında.

Yaşar Kemal’i istediniz mi?
Çok istedik. Ama o şu andaki yayınevine vefalı davranmayı tercih etti.

Yazarlara çok para mı teklif ediyorsunuz ki size geliyorlar?
Bana sadece para için geldiklerini sanmıyorum. Benim gururlandığım şey şu: Allah’a şükür ben hiçbir yazarımın hakkını üzerime geçirmedim şimdiye kadar. Sonra biz yayınevi ve yazarlarımızla bir aile gibiyiz.

Nasıl yani, müzik dünyasındaki Prestij Ailesi’nin edebiyattaki muadili mi bu?
Hayır, dostluk anlamında söylüyorum. Sonra biz yayınevi olarak bazı imkanlara sahibiz. Matbaa, dağıtım şirketi... 24 saatte istediğimiz kitabı basıp, 24 saatte Türkiye’nin her yerine dağıtırız. Latife Tekin niye bize geldi? Biz ona başka yazarlara teklif ettiğimizden daha az teklif ettik.

Niye size geldi peki?
"Benim para ile işim olmaz. Kitabımı iyi tanıtın, doğru düzgün dağıtın yeter" dedi.

Yayıneviniz sol kimlikli bir yayınevi, değil mi?
Evet, bunun ne mahsuru olabilir?

Hayır, yani siz AKP’den milletvekili oldunuz ama yayınevinize Timaş ya da Şule gibi İslamcı yayınevlerinin yazarlarını transfer etmiyorsunuz.
Hayır, biz her zaman Türkiye toplumunun ortalama standartlarını hedef aldık.

Türkiye toplumunun ortalama standartlarını solcular mı temsil ediyor?
Bizim yazarlarımız "Solculuk şöyle, solculuk böyle" diye bir şey yazmıyorlar ki, romanlarını yazıyorlar. Lenin’in kitaplarını, Mao’nun kitaplarını yazmıyorlar.

"AKP’yi farklı bir mozaik diye tercih ettim"
Ama siz Che Guevara’nın günlüğünü de yayınladınız.
Che Guevara dünyaya mal olmuş bir insan. Bugün Che’yi kabul etmeyen solcunun da sağcının da alnını karışlarım.

Siz Anadolu hasletleri taşıyan, şivesiyle, tarzıyla doğduğu toprağın üslubunu kullanan birisiniz. İstanbul entelijansiyasından size burun kıvıranlar olmuyor mu?
Hoşlarına gidiyor. Ben 10 senedir Şanlıurfa Dayanışma Derneği’nin başkanlığını yapıyorum. Orada kültürümüzü korumaya çalışır, yani Aksaray’da Urfalı gibi davranırken, Beyoğlu’nda entel dantel olamam. Ben Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş bir insan neyse o formattayım.

Entelektüel kadınlar daha yumuşak erkeklerle dertleşir, dostluk yaparlar ama maço erkeklerden hoşlanırlar. Siz de "maço" sayılırsınız.
Hanım yazarlarımızın sorunlarını dinlemek benim işim değil, dertlerini anlatabilecekleri başka dostları bulunuyordur.

Neden AKP’yi tercih ettiniz?
Çok yeni bir parti olduğu için. Türkiye’nin bütün renklerini bağrında barındırdığı için. Farklı bir mozaik oluşturduğu için. Demokrasi mücadelesini en iyi bu partinin içinde verebileceğim için.

Hayır, yazar seçiminde çok sağlamcısınız da acaba parti seçiminde de böyle bir şey mi söz konusu oldu diye sordum.
Memleketin bütün entelleri, memlekete yön veren bütün yazarlar ile gece gündüz beraberim. Nereden rüzgar estiğini birçok insandan çok daha iyi görmemiz en doğal hakkımız. Bir de ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’da neler başardığı da ortada. Demirel arkasına Erdoğan’ın aldığı rüzgardan fazla rüzgar almış olsaydı da onunla seçime girmezdim.

Bir yayıncı olarak özgürlüklerin kısıtlanmasının ne demek olduğunu iyi bilirsiniz. AKP iktidarında özgürlüklerin kısıtlanması söz konusu olursa?
AKP’nin başındaki insan özgürlükleri kısıtlanmış biri. Böyle bir şey yapar mı AKP?

"AKP’deyim diye yayın politikam değişmez"
Peki, yazarlarınızın fikrini ya da onayını aldınız mı AKP’ye girerken?
Evet, vereceğim bu kararda hepsinin söz sahibi olmasını istedim. Yüzde 90’ıyla görüştüm. Hepsinden de olumlu netice aldım.

Artık bir milletvekilisiniz. Yayınevinizin yayın politikası değişecek mi?
Hayır, en ufak bir noktasına, virgülüne bile dokunulmayacak.

Peki, erotik kitap gelse, basar mısınız?
Bizim yayın politikamızı editoryal kadro belirler. Editörlerimin seçtiği kitabı basarım.

"Sex and the Cityöyi bastınız daha önce. Devamı gelse basar mısınız?
"Dört Sarışın" geldi, bastık işte.

Yani AKP milletvekili olduktan sonra?
İsterse "Altı Sarışın" gelsin, onu da basarız.

İlk icraatınız ne olacak parlamentoda?
Ben Şanlıurfa kadar yazarların da bir parçası olarak kabul ediyorum kendimi. Yazarların yıllardır talep ettiği birçok şeyi elde edeceğiz.