Pazar ‘Son fotoğraf sanatçısı benim’

‘Son fotoğraf sanatçısı benim’

19.01.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

‘Son fotoğraf sanatçısı benim’

‘Son fotoğraf sanatçısı benim’




Mehmet Ağar ağır bir politikacı. Onunla çalışmak kolay mıydı?
Ağır biri tabii. Emniyet müdürlüğü yapmış, ciddi bir adam. Onunla çalışmak onur verici. Mehmet Ağar benim eski müşterim. İlk kez emniyet müdürlüğü yaptığı dönemde çalıştık. Bana yabancı değil yani. Çoğu politikacı gibi Ağar da bir-iki saat geçince ısınıyor çekime.

Emniyet müdürü Ağar’la, DYP Genel Başkanı Ağar arasında fark hissettiniz mi?
Tabii ki. Bir kere vakti çok az. Bir gün stüdyoda, bir gün makam odasında çalıştık. Makamında daha rahattı. Önceden partinin bir üyesi olarak girdiği makam odasında, artık genel başkan olarak oturuyordu. Bu zaten fotoğraflarımda dikkat ettiğim bir şey. Seçim öncesi çekimde "Ben iyiyim" bakışını yakalamaya çalışırsınız. Seçildikten sonra ise "Ben size sahibim, sizi kucaklıyorum" bakışını.

Espriler oluyor mu aranızda?
Aramızdaki mesafe çok farklı. Ben bir teknik elemanım. Ne kadar ahbap olursak olalım öyle bir laubaliliğimiz olamaz.

Turgut Özal’la başladınız politikacı çekmeye. O günden bu yana neler değişti?
Turgut bey çok farklı bir yapıya sahipti. Politikacılar, kitleler üzerinde fotoğrafın olumlu intiba bıraktığını onunla anladılar. Bütün parti başkanlarıyla çalıştım. Başbakanlarla, cumhurbaşkanlarıyla... Özal’ın bana gösterdiği özen ve rahatlığı Süleyman Demirel’de gördüm. Deniz Baykal, Tansu Çiller de rahattır. Şimdi milletvekilerine bakıyorum; çehreler gençleşiyor. Demek ki insanlar farklı bir şey istiyor. Ben de resimlerde o dinamizmi vermeye çalışıyorum.

Artık İzmir’de mi yaşıyorsunuz?
30 küsur senedir çalışıyorum, yoruldum. Bir arkadaşım "Azıcık kendini taca atsana" dedi bana. Çok hoşuma gitti. Biraz İstanbul’da, biraz İzmir’deyim. Kendimle hesaplaşıyorum, soluklanıyorum. Ayrıca fotoğraf sanatı değişti, dijital fotoğrafa geçildi. Herkes fotoğrafçı oldu.

Genç meslektaşlarınızdan beğendikleriniz?
Hepsi. Azimlerini, çalışmalarını beğenirim ama fotoğraf sanatçısı değiller. Dergilere bakıyorum; üç değişik kadın, üçü de aynı şekilde çekilmiş. Çünkü birikimleri yok. Yeni popçular gibi bunlar. Köklü bir sanatçı sermayesini yavaş yavaş kullanır.

Özellikle hangileri iyi?
Yaşar Saraçoğlu’nu, Serkan Şedele’yi beğenirim. "Ben fotoğrafçı değilim" demesine rağmen Nihat Odabaşı’na bayılıyorum. Ama genel olarak dergilerde kadın güzelliğini, softluğunu bulamıyorum. Kadını metalik, köşeli, sert yapıyorlar. Oysa fotoğrafta bir erotizm olmalı. İnsanlar kadın teninin pembeliğini, sofistikeliğini hissetmek ister.

Hâlâ çalıştığınız sanatçılar var mı?
Sibel Can’ı kıramam hiçbir zaman. Seda Sayan, Ajda Pekkan’ı da. Ama ben artık sektörde "abi" olmak istiyorum. Daha dingin, daha keyifli, daha projeli ve özel çalışmaya çalışıyorum.

Yıllardır bu sektördesiniz. Hangi sıfatlarla anlatırdınız sektörü?
Bu bir çark. İnsanları alıyor, ufalayıp gönderiyor. Gelip çabuk gidenleri, gelip biraz kalanları, gelip uzun süre kalanları gördüm. Bir savaş meydanı; dostluk, insanlık, vefa yok. Herkes birbirinin üzerine basıyor. Kuvvetli olup bastırmayacaksınız. Sanatçı müşterilerime hep "Komşu Ayşe hanım gibi yaşayıp star gibi görünmeye çalışmayın" dedim. İkisi birden olunmaz. Oyunun kuralı vardır. Star gibi yaşanır, star gibi bitirilir.

"Dün çıkan kadınla aşık atmaya ne gerek var?"
Ebru Gündeş evlendi ve çocuk istiyor. Bu durumda oyundan çıktı mı?
Onun ilk zamanlarını bilirim. Ciddi, farklı bir kız. Ama çabuk karar verip çabuk vazgeçer. Umarım evliliği iyi gider. Örneklere bakınca olumlu bir tablo yok aslında. Türkan Şoray, Ajda Pekkan, Emel Sayın’ın evliliğini düşünün. Olmuyor, yürümüyor. Bu piyasanın ritmi farklı, hiçbir adam ayak uyduramıyor. "Piyasayı bırakıp gidiyorum" diyorsanız olabilir. Hülya Avşar mesela. Direniyor, oysa görüyoruz nasıl gittiğini.

Kırgın olduğunuz kişiler var mı?
Beni kimse kıramaz. Bir alışveriş yapıyoruz, ben bir teknik elemanım ve hizmet veriyorum. Eskiden 10 sanatçı, dört fotoğrafçı vardı. Artık ikisinden de çok var. Son fotoğraf sanatçısı benim. Fotoğraf sanatı değişti, o sektör bitti...

Kimseye kırgın değilsiniz yani...
"Çalışmıyorum" dediğimden beri, önceden "Nasılsın?" diye arayanlar hiç aramaz oldu. Bildiklerimi öğrettiğim, yürümelerine yardımcı olduğum kişiler bunlar. Yine de üzülmüyorum, niye vakitlerini harcasınlar beni arayarak?

Peki, kimler iyi şeyler yapıyor?
Çok ümitli olduğum insanlar vardı. Hülya Avşar mesela. Kalıcı işlere imza attı. Hâlâ başarılı ama onda da bir telaş görüyorum. Dün çıkan kadınla aşık atmaya ne gerek var?

Gülben Ergen’i kastediyorsunuz. Onu nasıl buluyorsunuz?
Başta çok iyiydi. Şimdi o kadar değil, agresif oldu. Anlayamadığım bir hırsın içinde. Belki çok parası olacak ama uzun süreli olmayacak.