Pazar “Sosyal içerikli şeylere takığım”

“Sosyal içerikli şeylere takığım”

03.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Mustang” filminin kızlarından İlayda Akdoğan, “Oyunbozan” dizisinde Eylül’ü canlandıracak. Akdoğan “Sosyal içerikli şeylere biraz takığım. ‘Mustang’de olduğu gibi sanatı kullanarak insanlara ulaşılabileceğine inanıyorum” diyor

“Sosyal içerikli şeylere takığım”

Aynı yaşının gerektirdiği gibi heyecanlı, hareketli ve bıcır bıcır bir genç kız İlayda Akdoğan. Bir de çok ve hızlı konuşuyor. “Mustang” filminde izlediğimiz beş kızdan biri olan Akdoğan, yakında bir diziye başlıyor: “Oyunbozan” (Show TV). Dizide “sürekli sorun çıkartan Eylül” olarak izleyeceğimiz Akdoğan’la hem diziyi hem de Fransa adına Yabancı Dilde En İyi Film dalında katıldıkları Oscar ödülünü ve anılarını konuştuk.

Haberin Devamı

- Yeni dizi “Oyunbozan” başlıyor. Karakterinizden bahsedebilir misiniz?

Karakterim Eylül. Yamaner Ailesi’ndeki troublemaker’ım (sorun çıkartan). Serhat Tutumluer ve Gülçin Santırcıoğlu ebeveynim. Annem durmadan sosyal sorumluluk projeleri peşinde koşan, babam tamamen kendi işinin içinde birisi olduğundan, ben de ergen olduğum için biraz daha ilgi bekliyorum.

- Rol seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?

Sadece dizide olmak için dizide olma durumunu sevmiyorum. Ama önüme gelen her şeyi değerlendiriyorum çünkü şu an neyi seçip neyi seçmeyeceğim konusunda ilk değerlendirmeyi kendim yapacak aşamada değilim. Onun dışında sosyal içerikli şeylere biraz takığım. “Mustang”de olduğu gibi sanatı kullanarak insanlara ulaşılabileceğine inanıyorum. Toplumdaki sorunlar farklı dillerle yansıtıldığında, sinema bunu kullandığında, insanların ayakkabılarının içine bir taş sokmuş oluyorsunuz. Bu onları bir şekilde rahatsız ediyor. O yüzden bu tür şeylerin içinde olmak beni daha mutlu ediyor.

Haberin Devamı

- “Mustang”de asi bir kardeştiniz, bu dizide de öyle gibi. Peki siz nasıl birisiniz?

Ben de biraz asiyim. Üzerinde baskı kurulmasından nefret eden biriyim. Ailem hep kendi kararlarımı verebileceğim şekilde büyüttü beni. Ne yaparsam yapayım kendi çamurumun içinden kendim çıkmaya çalıştım, kendi yöntemlerimle bunu nasıl geliştirebileceğimi bana öğütlediler. Çok da özgür ruhluyumdur. Beğenmediğim şeylere olumlu bakarak fırsata çevirmeye çalışırım.

- “Mustang”in etkisi hâlâ devam ediyor. Oscar’ı kaçırdınız. Neler yaşadınız orada?

Tanımlanamaz bir şey gerçekten, 29 harfle bunu anlatamayacağımı düşünüyorum. İlk gün uçaktan iner inmez, filmimizin aday olduğu kategorinin altında konuşmaların yapılacağı alana gittik. Öyle bir ortam ki sağıma dönüyorum Inarritu var, soluma dönüyorum Cate Blanchett var. Gözlerim fıldır fıldır dönüyordu. İnanılır gibi değil. Mesela Oscar yemeğinden sonra Deniz’le (Gamze Ergüven) ortak bir röportajımız vardı ama iptal oldu. Sonra Instagram’dan bir gördük ki aynı partiye The Weeknd, Lady Gaga, Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence gitmiş... Gözüm döndü, çoğunu görebilirdik yani!

Haberin Devamı

“Lady Gaga’yı kaçırdık ama Eddie Redmayne’le tanıştık”

- Büyük şanssızlık cidden...

Bu arada sponsorumuz Chanel’di. Onun da partisine gittik. Tuğba (Sunguroğlu) da daha önce Chanel’in bir defilesinde yer almıştı, o yüzden Julianne Moore, Kristin Stewart ile tanışıyor. Baktık masanın birinde onlar var, gittik yanlarına, “Merhaba” diye sanki hep aynı masada otururmuşuz gibi gayet cool bir şekilde. Pharrell Williams oradaydı, onunla tanıştık ve içeride Eddie Redmayne vardı. Ben aslında onu Toronto Uluslararası Film Festivali’nde görmüştüm ama tanımıyordum o zaman. Sonra tabii sen adamı tanı, “Danish Girl”ü izle, öl! Chanel partisinde de görünce titremekten yanına gidemiyorum. Neyse gittim tabii ki “Merhaba, yarın umarım bir şeyler kazanırsın” diye o da o aksanıyla “Aoo thank you” falan dedi. Ben tabii orada kendimden geçtim...

“Kadınlar her toplumda ezilmeye çalışılmış”

- “Mustang” tecrübesi size ne kattı?

Haberin Devamı

Benim görüşlerim aslında “Mustang”den önce de aynıydı. Hep aktivist bir ruhum vardır, her şeye salça olurum. “Birileri bir şey yapmak zorunda” algısıyla kafamı bozmuş durumdayım. Kendimi de bir şey yapamazsam suçlu hissediyorum. Filmden sonra çok şeyin değiştiğini gördüm. Çünkü bu olan biten sadece bizimle alakalı değil, evrensel. Kadınlar her toplumda erkek egemenliği altında ezilmeye çalışılmış. Biz Türkiye’yi gösterdik ama Çin’den, Afrika’dan bir kadın gelip bunu yansıttığımız için teşekkür ediyordu. Erkekler de “Sonunda bunu gösteren birileri oldu” deyince “Benim yapmak istediğim şey sinemaysa, insanlara bir şey göstermeyi istiyorsam neden ikisini bileştirip kullanmıyorum” dedim. Artık sosyolojiyle birlikte sinema televizyon okuyup, aynı Deniz’in yaptığı gibi bir şey ortaya çıkartmak istiyorum. -