Pazar "Sporcu gençleri alkolden koruma" tam bir demagoji

"Sporcu gençleri alkolden koruma" tam bir demagoji

30.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Spor kulüplerinin lokallerinde içki satılmasının engellenmesinin, öyle açıklandığı gibi "Sportmen gençleri alkol alışkanlığından korumak"la hiç ilgisi yok. Tam bir demagoji yapılıyor. Dünyanın en büyük spor etkinliklerinin çoğunun sponsoru bile zaten bir içki şirketi

Sporcu gençleri alkolden koruma tam bir demagoji

myalcin@turk.net Bağdat Caddesi'nin en güzel yerindeki Caddebostan Balıkadamlar Kulübü'nde, Büyükada'nın en nezih mekanlarından Büyükada Spor Kulübü'nde, Ankara'nın en saygın lokallerinden Kavaklıdere Tenis Kulübü'nde içki yudumlanamayacaktı bundan böyle. Lokallerin sahipleri ve yöneticileri, haklı olarak isyan ediyorlardı: "İşletmelerimiz kaliteli restoranlar. Kimse içip içip etrafı rahatsız etmiyor, ayrıca kulüpler de yemek ve içki gelirlerinden önemli bir destek sağlıyor."Yeme-içme dünyası tam bu haberin şoku altındayken, bu kez bir başka sürpriz de RTÜK kanadından geldi. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun hazırladığı yasa taslağında, "Yerli ve yabancı film ve dizilerde, içki içme sahneleri, sarhoşluk görüntüleri, sigara içilmesi görüntüleri" yasaklanacaktı...Anlaşılan, şaraba ve diğer içkilere çok yüksek ÖTV getirdikten sonra, "Bunlar zararlı şeyler. Vatandaşa böylece içmeyin diyoruz" sözlerini sarf eden Maliye Bakanı'nın demecinde ifadesini bulan yasakçılık yeniden hortluyordu. Önceki yıl "İçkili lokantalar kırmızı sokaklarda toplanacak" diyen bazı AKP'li belediyelerin başlattığı içki yasakçılığı, geçen yıl da bazı Anadolu illerinde açılacak süpermarket zincirlerinin şubelerine "İçki reyonu koyarsanız açtırmayız" gibi baskılarla artmış, ramazan ayında bazı marketlerde içki reyonları beyaz perdelerle örtülmeye bile kalkılmıştı.İnsan bu manzara karşısında "Hükümet Türkiye'yi Arabistanlaştırmaya mı çalışıyor?" diye sormaktan kendini alamıyor. Zira girmeye çalıştığımız hiçbir AB ülkesinde böyle sınırlamalar yok, üstelik bu sınırlamaların "Gençleri alkol alışkanlığından korumak, alkolizmi önlemek" gibi gerekçelerle ilgisi de bulunmuyor. Geçtiğimiz günlerde spor kulüplerinin lokallerinin işletmecileri, İçişleri Bakanlığı'ndan gelen bir yazıyla adeta şok geçirdiler: 2005'te çıkan bir yönetmelik bahane edilerek "En kısa sürede lokallerde içki servisinin kaldırılması" isteniyordu. Buna göre 1 Nisan'dan itibaren spor kulüplerinin sosyal tesisleri ve lokallerinde alkollü içki servis edilemeyecekti. Spor kulüpleri lokallerinde içki satılmasının engellenmesi ve böylece "Sportmen gençlerin alkolden korunması" tam bir demagoji. Zira dünyanın en büyük spor etkinliklerinin çoğunun sponsoru bile zaten bir içki şirketi. Dünyanın en büyük yat yarışlarından Amerika Kupası'nın ana sponsorları Hennessy konyakları ile Moet et Chandon şampanyaları. Londra'daki şehir golfü turnuvasının sponsoru Jameson İrlanda viskisi. İskoçya'nın en ünlü viskilerinden Glenfiddich'in ise bu yıl 16'ncısı yapılan kendi adına bir golf turnuvası bile var. Golfle viski zaten bu sporun doğumundan bu yana iç içe. Dünyada golfün başladığı yer olan Gleneagles Golf Kulübü'nün değil içki satamamak, kendi adına yaptırdığı bir viskisi bile var!Bir ayağı Türkiye'de de yapılan Formula 1 yarışlarının sponsoru ise Cordon Rouge markasıyla bildiğimiz Mumm şampanyaları. Bugün bırakın spor kulübü lokallerini, bu kulüplerin işlettiği statların localarında, kafelerinde her tür içkiyi yudumluyor, maçı öyle izliyorsunuz. Hayatımda içtiğim en güzel viskili naneli kokteyl Mint Julep, ABD'nin Kentucky eyaletinde ünlü at yarışlarında karşıma çıkmıştı mesela. Kentucky'li yarış tutkunlarıyla beraber locamızda oturup içkilerimizi yudumlayarak yarışın tadına varmıştık. Bugün aynı keyif Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki localarda puro ve viski yudumlanarak yaşanabiliyor. Kulüp para kazanıyor, izleyenler memnun, hiçbir sportmen genç de bu localara gelip alkol komasına girinceye kadar içmiyor. Viskiyle golf, yat yarışıyla şampanya Sinemaya gelince... 2005'in en gözde filmlerinden biri, başrollerinde Pinot Noir üzümünün yer aldığı, Kaliforniya bağlarında geçen "Sideways" değil miydi? Kablo TV'den ya da Digiturk'ten izleyebildiğimiz dünya kanallarının en sevimli programlarının bir bölümü bağ ve şarap bölgelerinde geçmiyor mu? İçki içmek, hayatın bir gerçeği, kimileri için tutkunu oldukları bir ritüeli, bir keyfi değil mi? Tıp dünyası son yıllarda birbiri ardına sonuçlanan araştırmalarıyla, "Kararında içmek, sağlık için hiç içmemekten daha iyi" demiyor mu?Galiba sorun da zaten burada... AKP zihniyeti içkiyi bir "günah" olarak görüp hayattan silmeye çalışmanın yanı sıra, içki yudumlamanın bir keyif, bir lezzet, bir rahatlama faaliyeti olduğunun farkına bile varmadan, onu bir sarhoşluk, düşkünlük, bağımlılık gibi görüyor. Böylece köprü altında galon galon ucuz şarap içip sağa sola sataşan ve kendini de çürüten berduşla, nezih bir restoranda ağız tadıyla yemeğini yerken iki kadeh de şarabını yudumlayanı aynı kefeye koyuyor.Birileri bu ayırımı hükümet cenahına anlatmazsa, işimiz zor görünüyor. En azından, girmeye çalıştığımız AB ailesinin, sırf bu yasakçılıklar nedeniyle bile bizi arasına almayacağı kesin. Bu yasakların yurtdışında duyulmasıyla, yabancıların Türkiye'yi Arabistan gibi görmesini ve bundan darbe yiyecek turizmi hesaba bile katmıyorum. Turizm bundan büyük darbe yer