Pazar "Sudan değil tüpten korkuyorum"

"Sudan değil tüpten korkuyorum"

30.05.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Emekli SAT komandosu Namık Ekin, Omurilik Felçlileri Derneği için Anamurdan Girneye kadar tüple yüzecek. 62 yaşındaki Ekin, yeni rekor denemesinde sualtındayken bütün yiyecekleri püre ve sıvı şeklinde alacak, hortumla kahve içecek

Sudan değil tüpten korkuyorum

Namık Ekin geçen yıl 39 kilometrelik İstanbul Boğazını 14 saatte bir uçtan diğerine kat etmiş, "tüple sualtında en uzun mesafeyi geçen adam" olarak dünya rekoru kırmış, adını "Guinness Rekorlar Kitabı"na yazdırmıştı. Emekli SAT komandosu Namık Ekin (62) bu kitapta bir kez daha yer almak için kollarını sıvadı. Şimdiki hedefi suyun altında 25 saatlik bir yolculuk: 29 Temmuzda Anamurdan tüple dalmayı ve ertesi gün Girne sahilinden çıkmayı hedefliyor. Ekin bu rekor denemesini omurilik felçlileri yararına yapacak. Ufak tefek aksilikler yaşadım. Düşünün, "Guinness Rekorlar Kitabı"na giriyorsun ama arkanda destek yok. Moral istiyorsun, yok; temel ihtiyaçlarını gidermek için bir tekne kiralamak istiyorsun, o da yok. Aç susuz bir rekor kırmıştım. Beşiktaş açıklarındaydım. Tüpümün değişmesi için iki balıkadam yanıma geldi. Biri boş tüpü alırken diğeri dolu tüpü bana veriyordu ki dolu tüp elimden kayıp aşağı doğru indi. Balıkadamlardan biri aşağı indi, diğeri bunu fark etmedi ve yukarı çıkmaya başladı. Komedi filmi gibiydi, ben ortada öylece tüpsüz vaziyette kaldım. İkisinden birini seçmem gerekiyordu, ben de yukarı çıkanı tercih ettim. Takıldım peşine ve yakaladım. Aslında geçen yılki rekor tatlı bir intihardı. İstanbul Boğazındaki rekor denemeniz sırasında yaşadığınız ilginç bir şey var mıydı? Evet, bu da tatlı bir intihar olabilir. Ama hedefe kilitlendim. Beni rekor kırmak değil, sponsor bulamamak korkutuyor. SAT komandosuyduk ama sonuçta 62 yaşındayız. Kendimi bu zorlu yolculuğa hazırlıyorum. Bu kez mesafe daha uzun. Yine bir tatlı intihar girişimi olabilir mi? "İstanbul Boğazında her gün 6 saat antrenman yapıyorum" Her gün gündüz üç saat, akşam üç saat olmak üzere toplam altı saat Boğazda yüzüyorum. Geçen yıldan bu yana 6 kilo verdim. Rekor denemesine yakın bir zamanda antrenmanı azaltıp vücudumun esnek olması için birtakım hareketlere ağırlık vereceğim. Yüzmeyi de bırakmam gerekiyor. Çünkü iyi bir performans göstermem için suyu özlemem gerekiyor. Nasıl hazırlanıyorsunuz? Dört temel yiyeceğim var. Son bir hafta her öğünde makarna, patates, pilav ve havuç yemeliyim. Çünkü kanı, kasları şeker ve glikoz ile doldurmak gerek. Bal, çikolata gibi gıdalar bomba enerjisidir. Bunlar kana karıştıktan sonra kendinizi kısa bir süre iyi hissedersiniz. Sonra bir işe yaramazlar. Oysa bu yiyecekler kana yavaş karışır, yavaş yavaş enerji verir. Suyun içinde de bunların yanında meyve, domates, lahana, tavuk gibi gıdalar alacağım. Özel diyetiniz olacak mı? Elbette tavuğu suyun içinde hapır hupur yemeyeceğim. Genellikle bütün yiyecekleri püre ve sıvı şekilde alacağım. Başımın üzerinde beni sürekli takip eden bir şamandıra olacak. Bana uzatılan hortumla yiyip içeceğim. Bu iş için 24 kişilik bir ekip kurduk. Suyun altında bunları nasıl yiyeceksiniz? "Suyun altındayken kendimi evimde gibi hissediyorum" Bu işin en zor tarafı aşırı yorgunluk. Suyun içinde 25 saatte ısı kaybediyorsun, üşüyorsun, vücut suyu kayboluyor, deri solunumu olmadığı için tuz deriyi pişiriyor. Uykusuzluk çok önemli. Bunun için yine o hortumla kahve içmeyi düşünüyorum. Uyumamam gerekiyor, denizin altında belli bir miktarda kahve ve çay da içeceğim. Yapacağınız bu yolculuğun ne gibi zorluğu var? Güzel bir film olduğunda 24.00e kadar kalabiliyorum. Belli bir saatten sonra kafam gidiyor. Ama uyumak istemediğimde kimse beni uyutamaz. Ben de burada bu rekora kilitlendim. Uykuya düşkün müsünüzdür? Her ihtimale karşı bir kafes yaptırılacak. Gündüz sorun olmaz çünkü yanımda bıçak olacak ama gece köpekbalığıyla karşılaşırsam bu kafesin içine girerek korunabilirim. Bu kafes ışıklandırılacağı için aynı zamanda gece görüşüm için de etkili olabilir. Birtakım deniz canlılarıyla da karşılaşabilirsiniz. Mesela köpekbalıklarına karşı taktikleriniz var mı? Suyun altındayken yani içeride kendimi evimde gibi hissediyorum. Belki Balık burcu oluşumdan, belki de eski bir SAT komandosu olmamdan dolayı sudan korkmuyorum. Aslında kullandığım tüpten korkuyorum. Tazyikli hava kullanıyorsun, vurgun da yiyebilirsin, derinlik sarhoşu da olabilirsin. Bu yüzden suyun içinde meditasyon yapıyorum. Ondan sonra o kadar sakin oluyorum ki balıklar elimin içinde duruyor. Her ne kadar eski bir SAT komandosu olsanız da sonuçta insansınız. İçinizde hiç mi korku yok? "Betona çakıldım, tekerlekli sandalye kullandım" Omurilik Felçlileri Derneğine para bulmak için yapıyorum. Şu ana kadar Casper şirketi dışında kimse ilgilenmedi. Millet manken sevgilisine 80 bin dolarlık cip hediye ediyor, orada burada milyarlar harcıyor ama bu insanlara destek olunmuyor. Bu insanlar derneklerinin elektrik, su paralarını ödeyemiyor. Onlara destek olmak gerekiyor. Neden bunu yapıyorsunuz? SAT komandosu olduğum dönemde, 1968de paraşütle betona çakıldım, belimden sakatlandım. Birkaç ayımı tekerlekli sandalyede geçirdim. Bunun dışında birçok kez düştüm, sakatlandım ve aralıklarla bunu yine kullandım. Yani tekerlekli sandalyede olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Başka dernekler de var zor durumda olan, neden bu dernek? SATtayken tehlikeli işlere gidiyordum. Belki ölürüm, karımı dul bırakırım diye evlenmedim. SATtan ayrıldıktan sonra evlendim. Biliyorum hâlâ riskli işler yapıyorum ama ailem bana alıştı. Benim çılgın olduğumu biliyorlar. İki kızım bir şey demiyor ama karım biraz korkuyor. Bana boşuna biyonik adam demiyorlar. Bunun altından da kalkabileceğimi düşünüyorum. Aileniz bu karara ne tepki gösterdi?

Yazarlar