Pazar Tarihi binada güncel sanat

Tarihi binada güncel sanat

27.11.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Her tür sanat eserine ve etkinliğine ev sahipliği yapabilecek şekilde tasarlanan SALT Galata eski Osmanlı Bankası binasında açıldı

Tarihi binada güncel sanat

Osmanlı Bankası binası 19’uncu yüzyıldan beri bütün ihtişamıyla şehrin önemli simgelerinden biri olmaya devam ediyor. Tarihi bina kısa süre önce Garanti Bankası’nın kendine ait üç kültür kurumunu tek çatı altında toplamasıyla SALT Galata adında yeniden yapılandırıldı. Nisanda İstiklal Caddesi’ne açılan SALT Beyoğlu kısa sürede sanatseverlerin yoğun ilgisini gördü. SALT Galata’nın da açılmasıyla İstanbul’un bu tarihi bölgesinde toplamda yaklaşık 15 bin metrekarelik bir kültür yatırımı tamamlanmış oldu.
Bu bina da Beyoğlu’ndaki öncüsü gibi güncel sanat, mimarlık, şehircilik, tasarım, sosyal ve ekonomik tarih alanlarında programlara evsahipliği yapacak. SALT Galata’yı İletişim ve Yönetim Direktörü Sima Benaroya ve binaların yeniden işlevlendirme çalışmalarını yürüten Ağa Han ödüllü mimar Han Tümertekin’le birlikte gezdik.

Haberin Devamı

* Yaklaşık beş yıllık bir projeyi bitirip sunum aşamasına geldiniz. Nasıl hissediyorsunuz?

Sima Benaroya: Çok heyecanlıyız. Biraz yorgunum ama yorgunluğumu hiç hissetmiyorum.
Han Tümertekin: Heyecanını ilk gününden son gününe dek bu kadar taşımış bir proje hatırlamıyorum. Hepimizin hayatında yer tutacak bir macera oldu.

* Han Tümertekin projeye nasıl dahil oldu?

Sima B.: Bankanın üç kültür kurumunu tek bir çatı altında toplama fikri doğdu 2006’da. Büyük bir toplantı yapıldı. Ergun bey (Özen) “Tanıdığınız, bize fikir verecek biri var mı?” diye sordu. Han’ın ismi gündeme geldi. Toplantıyı bitirdik. Telefonum sessizdeydi. Çıkınca bir baktım
“Han Tümertekin arıyor” diye yazıyor. Komik bir tesadüftür.
“Gelen, tüm gününü burada geçirebilecek”

* Binanın SALT’tan önce ve SALT’tan sonraki hallerini nasıl değerlendirirsiniz?

Han T.: Bina SALT’tan önce şimdiki kullanıma çok uygun değildi. Zaman içinde üstü örtülmüş, bölmelerle deforme edilmiş kısımlar vardı. SALT Beyoğlu binası da burası da nitelikli, tarihi binalardı. Binaların mimarı kalitelerini yok etmeye çalışıp “Ben varım, benim yaptığımdır önemli olan” demek budalalık olurdu. Orijinal haline olabildiğince yaklaştırıp binanın değişmez mekan kalitelerini ortaya çıkarmaya çalıştık. Bir de her iki binaya bugünün altyapısını yerleştirmek ve işlev değişikliğinin ihtiyaç duyduğu mekanları yaratmak yönünde müdahaleler yapıldı.

* Binanın son halinin yüzde 100 içinize sindiğini söyleyebilir miyiz?

Han T.: Mimar olarak öyle bir huzura ve rehavete kapılma fırsatım hiç olmadı. Şu zafer sarhoşluğu geçtikten sonra yerden yere vuramam belki ama bir dolu “Bugün yapsaydım farklı yapardım” diyeceğim şey bulurum.

* İşlevsel açıdan binalar arasında fark olacak mı?

Sima B.: Burada yer alan SALT Araştırma iki binanın da beyni. Bütün etkinliklere malzeme çıkartacak yer burası. Onun dışında SALT Beyoğlu’nun şöyle bir avantajı var, önünden çok ciddi sayıda yaya geçiyor. O yüzden oradaki etkinliklerimiz daha çabuk tüketilecek etkinlikler olarak planlanıyor. Burası ise normalde önünden geçilen bir yer değil, insanların burayı bir destinasyon olarak görüp buraya gelmek üzere yola çıkmaları lazım. Onun için buradakiler daha uzun sürede tüketilebilecek etkinlikler şeklinde olacak. Tek program iki binaya bu anlayışla yayılıyor.

* Burası büyük bir kültür kompleksi olarak tanımlanıyor. Sanat tüketicisi, belki de alışveriş merkezlerinin kazandırdığı alışkanlıkla, hepsini aynı yerde istediği için mi bunları tek yapı için bulabileceğimiz şekilde tasarlanıyor mekanlar?

Han T.: Bence bu tamamen maddi güçle ilgili bir durum. Bu çapta bir kültür merkezi yaratmak, onu işletmek, daha öncesinde de ona sahip olmak dünyada az kuruluşa nasip olan bir şey.
Sima B.: Bir şekilde buraya gelen insanın bütün bir gününü geçirebileceği şekilde organize oluyoruz. Buraya geldiklerinde hem sergiyi gezsinler hem bir film, bir konferans, bir performans izlesinler hem de kahvelerini içsinler, istiyorlarsa bir kitap, bir hediyelik eşya alsınlar şeklinde.

Haberin Devamı

Müzeyi Bülent Erkmen tasarladı

* Binada pek çok farklı tasarımcı çalıştı. Ofisleri Superpool tasarladı. Atölye odalarını Tanju Özelgin ve Arif Özden, oditoryumu Zoom, mağazayı Ömer Ünal, kütüphaneyi Şanal Mimarlık, müzeyi Bülent Erkmen tasarladı. Kafe ve restoranın tasarımı ise Mimarlar Tasarım ve Zehra Uçar’a ait.
* Salt Galata kâr amacı gütmeyen bir kurum olacak. Buradan elde edilen gelir kendi programlarını döndürmek için kullanılacak.
* Restoranı İstanbul Doors grubu işletiyor. Adı, “Ca’d’Oro”. Kitapçımızı ise Robinson Crusoe 389...


“Osmanlı Bankası Müzesi hâlâ yerinde”

Tarihi Osmanlı Bankası binası Fransız mimar Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyor. Bankalar Caddesi’ne bakan ön cephe neoklasik ve neo-Rönesans tarza, eski İstanbul’a bakan cephe ise oryantalist çizgilere sahip. 1892’de hizmete açılan bina 2002’den itibaren Osmanlı Bankası Müzesi’ne ev sahipliği yapıyordu. Müzenin orijinal hali SALT Galata içindeki yerini koruyor.


SALT Galata’nın açılış sergileri

* Açık Arşiv alanında 1935’ten 1985’e kadar Galatasaray’daki stüdyosunda kesintisiz olarak fotoğrafçılık yapan Maryam Şahinyan’ın mesleki arşivinden oluşan “Foto Galatasaray Projesi” yer alıyor. Sergi 22 Ocak’a kadar görülebilir.
* “Geçmişe Hücum: Osmanlı İmparatorluğu’nda Arkeolojinin Öyküsü, 1753-1914”, arkeolojinin Yakın Doğu’daki zengin ve karmaşık hikayesini sahneliyor, 11 Mart 2012’ye kadar görülebilir.
* “Peçesi Açılan Modernizm / Tarihleri Örgülemek”, Avusturyalı ilk kadın mimar Margarete Schütte-Lihotzky’nin köy enstitüleri ve Anadolu için tasarladığı ilkokul prototipinden yola çıkan enstalasyonundan oluşuyor,
22 Ocak’a dek görülebilir.