PazarTehditler ve övgüler için bir sonat

Tehditler ve övgüler için bir sonat

17.06.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Konuşmak anadili değildir kimilerinin. Yazı, ülkeleridir. İhtiyar çocukların takımadalarıdır orası. Okuma-yazma bilmenin sınır kapısından geçmeye yetmeyeceği...

Tehditler ve övgüler için bir sonat

Tehditler ve övgüler için bir sonat

Konuşmak anadili değildir kimilerinin. Yazı, ülkeleridir. İhtiyar çocukların takımadalarıdır orası. Okuma-yazma bilmenin sınır kapısından geçmeye yetmeyeceği...

Kimilerinin omurgasına nakşedilen bilgi başka türlüdür. Neye baksan içini görürsün, neye baksan o olursun. Hayatlar üzerinde, şeyler arasında böyle dolaşıp durmaktan, kendinde durup "huzurlu" bir soluk alamamaktan, beş misli fazla yaşarsın herkesten, beş misli hızlı ihtiyarlarsın bu yüzden.
Yazı, güya ilacıdır bu "talihsiz" kaderin; iyileştirdiği hiç görülmemiş olan, ekseriyetle daha da beter eden.
Yazı zarif bir bıçaktır, hayatın hazır ordusu üzerine çullanırken havada bir çocuk öfkesiyle sallanan. Yarayı aslında hep bıçağı elinde tutanın aldığı. Acı veremeyecek olanların nafile intikamıdır yazı.
Niye yazar insan? Hayatı genişletmenin başka çaresini bulamadığından.
O çizdikçe var olan yok-ülkelerin haritacısıdır yazı.
Çizerek var ettiği ülkelerin gerçek kadar gerçek olduğuna inandıramıyorsa okuyanı, güçsüzdür. Ama inandırıyorsa, hayat "gerçekte" de genişler.
Ayakta durabilmek için dar duvarlara tutunmak zorunda olanların sevmeyeceği bir diyar, "her şeyi söylemenin mümkün olduğu" bir yerdir yazı. Kuşkusuz, kafasından bir tane bile tuhaf şey geçmeyenlerin, aklı hazır olda bekleyenlerin nefes alamayacağı atmosfer değerlerine sahiptir. Bir inek kadar huzurlu, bir domuz kadar sağlıklı beyinlere sahip olanların, bir sincap kadar ödlek, bir balık kadar kendinden emin olanların, sırf okuma - yazma bildikleri için sınır kapısından girebileceklerini sanmaları büyük bir talihsizliktir.
Bayağılığın, sıradanlığın, hesapçılığın zehir gibi bir unutuluşla cezalandırıldığı tek yerdir yazı. Yani gerçeklerin ülkesinin tam tersinde durur. O ülkedeki bayağı ve ortalama hayatı beceremeyip "düşenleri" toplar. Eğer yeterince güçlüyse cümleleri, onları gelecekteki bir zamanda yeniden gerçekler ülkesine göndererek -sanki insanoğlunun anlama olanaklarıyla alay eder gibi- yeniden kıymetlendirir.
Uzun bir not: Bu yazı, geçtiğimiz cumartesi günü yayınlanan "Zorba kalmadı, Hz. Hamza verelim!" yazısı sonrasında gelen bir kısım dar görüşlü tehdit ve yine geçtiğimiz pazar günü yayınlanan "Cinsel özgürlük palavradır" yazısından sonra gelen birkaç dar görüşlü övgü mektubu üzerine kaleme alınmıştır. (Çağrı filmindeki Hz. Hamza karakterini öncesiz ve sonrasız, iki boyutlu bir resim olarak görüp yorumladığımı anlayanların mektupları ile; özgür olmayan bir dünyada özgür bir cinselliğin olamayacağını anlattığımı kavrayanların mektupları, can sıkıcı bu tehdit ve övgüler karşısında, ortada bir "ifade problemi" olmadığının rahatlatıcı delilleri gibi oldular.)
Darlıkla malul olduğu sürece bir övgü de bir tehdit kadar ürkütebilir yazı yazan birini. Hatta daha çok ürkütmelidir belki de. Zira, yukarıda anlatıldığı biçimiyle yazı ülkesine ihanete sürükleyebilir insanı. Bir tersine yol işareti olarak görülmeli belki böyleleri. Tehditler ise... Yazı yazanın elinde bir zarif bıçaktan başka ne var ki? Havada salladıkça daha sıkı tutulan, sıktıkça bir tek onu elinde tutanın avcunu yaran.




PAZAR



































EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler