Pazar “Torunlarım çatlak anneannelerini tanısın istedim”

“Torunlarım çatlak anneannelerini tanısın istedim”

10.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

İstanbullu Sefarad bir ailenin kızı olan Reca Deşilton, Şişhane’den Tel Aviv’e, Büyükada’dan Bodrum’a uzanan yemek macerasını “Reca’nın Mutfağı”nda anlattı. Deşilton: “Torunlarıma çatlak bir anneanneniz var, onu tanıyın demek, geleneklerimizi anlatmak istedim...”

“Torunlarım çatlak anneannelerini tanısın istedim”

Sefarad bir ailenin kızı olarak İstanbul’da doğan Reca Deşilton hayat hikayesini ve birbirinden özel yemek tariflerini bir kitapta topladı. “Çok uzun yıllardır bu topraklarda yaşamamıza rağmen geleneklerimiz pek bilinmiyor” diyen Deşilton’un Sefarad geleneklerini de anlattığı kitabı “Reca’nın Mutfağı”, Okuyanus Yayınları’ndan çıktı. Deşilton’la buluşup Şişhane’den Tel Aviv’e, Büyükada’dan Bodrum’a uzanan yemek macerasını konuştuk.

Haberin Devamı

Nereden çıktı kitap yazma fikri?

Bir gün bir arkadaşım boş bir defter getirdi. Defterin ilk sayfasında “Aklımda kalan tatlar-Yazar: Reca Deşilton” yazıyordu. Bir yemek kitabı yazma fikri hep vardı ama o defteri görünce karar verdim. Zaten eski hayat arkadaşımın kardeşi Oruç (Aruoba) da bana hep “Hadi kızım bir tane güzel yemek kitabı yaz” derdi, tradisyonlarımı yazmamı isterdi. Ben Sefarad bir ailenin kızıyım. İstanbul’da doğdum. Bu toprakları kimsenin sevmediği kadar çok seviyorum. 1492’den beri atalarım burada. Birçok şeyle karşılaştım; antisemitizmden tutun da... Çok duygulanıyorum bunları anlatırken. İnsanların bizi daha iyi tanımalarını istedim. Çok uzun yıllardır burada yaşamamıza rağmen pek çok şey bilinmiyor bizim hakkımızda. Biz de kapalı yaşadık, onun da etkisi var. Geleneklerimizi hayat hikayemle birlikte anlatmak istedim.
Bir de torunlarıma bir şey bırakmak... Çatlak bir anneanneniz, babaanneniz var, onu tanıyın demek istedim...

Haberin Devamı

“Simitçiden gelen kokuyu unutamam”

Yemek yapmaya çok küçük yaşta başlamışsınız...

Beş yaşında anneannem cookie yaptığı zaman ona yardım ederdim. Büyük bir keyifle saatlerce yoğururduk. O zaman oyun hamurları falan yok tabii...

Kitapta yemek yolculuğunuzun önemli durakları anlatılıyor. Şişhane’yle başlıyorsunuz...

Şişhane’de doğdum.
Üç-dört yaşına gelene kadar oradaydık. Karşımızda itfaiye vardı. O itfaiyenin sesini çok iyi hatırlıyorum. Bir de köşedeki simitçiden gelen kokuyu...

“Şimdiki midyelerden hiçbir şey çıkmıyor”

Sonra İsrail’e gidiyorsunuz ailenizle...

6-7 Eylül olaylarından sonra ailem İsrail’e gitme kararı aldı. Orada yedi sene yaşadık. Çok şey kattı bana orası. Çok isterim benim memleketimde de oradaki gibi bir sosyal adalet olsun... İsrail’in kuruluş yıllarıydı. Başbakan David Ben Gurion yaşadığımız yere gelmişti. Bana “rugelach” kurabiyelerden vermişti, hiç unutmam.

Döndükten sonra nasıl bir hayatınız oldu?

Annemle babam işe giderdi, yemekleri ben hazırlardım, 12 yaşında! Makarna, köfte, salata gibi şeyler yapardım.

Yazları Büyükada’ya gidiyormuşsunuz. O günlerde Büyükada’da yiyip de artık yiyemediğiniz ne var?

Haberin Devamı

Eskiden dalıp pabuç gibi midyeler çıkarırdık. Gaz tenekelerinin üstünde ateş yakar, pişirirdik. Üstüne limon sıkıp yerdik. Löp gibi etti. Şimdiki midyelerden hiçbir şey çıkmıyor. Kültürler yok oldu, güzel insanlar yok oldu. Adada Rumların olduğu zamanki yemekle şimdiki yemek çok farklı. Gelincik balığını bulamıyorsun artık. Kokoreç yerdik, bambaşka bir şeydi, artık öyle kokoreç kalmadı.

Sonra Şişli günleriniz başlıyor...

Evet, 18 yaşında, St. Benoit’yı bitirdikten sonra sevgili annem tarafından evlendirildim. Sırtımda bir çantayla dünyayı gezmek isterdim aslında... Şişli’ye yerleştim. Çocuklarımın babasının yemekle pek ilişkisi yoktu. Ben çok meraklıydım. Çok güzel komşuluk ilişkilerimiz vardı. Arkadaşlarıma hep değişik şeyler pişirirdim.

“Ajda Pekkan muhteşem bir ev kadınıdır”

Ajda Pekkan’ın kuyumcusunda çalışmaya başladığınız dönemde yemek yapmayı azalttınız mı?

Evet, sonra Nişantaşı günleri... Zor günlerdi. Ayrılıklar, tekrar evlenmeler... Yemek açısından fazla bir şey yok o dönemde. Hem işe gitmek hem çocuklara yemek yapmak zor olurdu. Nişantaşı’ndaki Tatbak’tan yemek söylerdim. Ajda Pekkan’la çalışmak güzeldi bak. Çok uyuştuk, o çatlak, ben çatlak... Ajda muhteşem bir ev kadınıdır. Onun yaptığı yemekleri kimse yapamaz.

Haberin Devamı

Ve sonra Bodrum günleriniz başlıyor...

Benim asıl işim mücevher pazarlama. Annem çok iyi bir terzidir, 90 yaşında, halen dikişle para kazanıyor. Bir gün “Anne bana bu işi öğret, birlikte çalışalım” dedim. Çok güzel bir atölye açtık. Üçüncü ayında âşık oldum, Bodrum’a yerleştim. Bodrum’da hayat arkadaşımın balık çiftliği vardı. Sonra ben bir mekan açtım. 13 sene açık kaldı.

Şimdi nasıl hayatınız?

Şu an hayatımın en güzel dönemi. Zor bir ayrılık yaşadım ve 21 seneden sonra Bodrum’dan döndüm. Çalışmıyorum. Sirtakiye merak sardım. Torunlarımın varlıkları bana çok iyi geldi. Vaktim onlarla geçiyor.

Reca Deşilton’un çilekli, narlı, rokalı, keçi peynirli salatası

Malzemeler (2 kişilik)

Haberin Devamı

- 1 demet roka
- 6 çilek (dörde kesilmiş)

- 3 çorba kaşığı nar
- 4 çorba kaşığı nar ekşisi
- 4 çorba kaşığı zeytinyağı

- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çorba kaşığı bal

- 4 parça yuvarlak kesilmiş keçi peyniri

Hazırlanışı

Roka ve çilekler iyice yıkanıp süzülür. Bir küçük kavanoza nar ekşisi, tuz, zeytinyağı, bal konup çalkalanarak sos hazırlanır. Servis tabağına rokalar sapları alınarak yerleştirilir. Üstlerine çilek ve narlar konulur. Üzerinde sos gezdirilir. En
üste keçi peynirleri konulur.