Pazar “Tüketim çılgınlığı bizi zehirliyor”

“Tüketim çılgınlığı bizi zehirliyor”

15.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hakan Yılmaz ve Hande Subaşı “Yetersiz Bakiye” adlı oyunda birlikte rol alıyor. Kredi kartlarına borcu olan bir çifti canlandıran ikili; “Toplumda tüketim çılgınlığı var, tutumlu olmak gerekiyor” diyor

“Tüketim çılgınlığı bizi zehirliyor”

Belki siz de kartınız pos makinesinden geçerken “Yetersiz bakiye” koduyla karşılaşanlardansınızdır. Ya da bir kartınızın borcunu kapatmak için diğer karttan nakit avans çekenlerden... Resmi verilere göre Türkiye’de 2 milyon 98 bin kişi bankalar tarafından yasal takibe alındı. Çalışanlar maaşlarını sadece banka hesaplarında rakam olarak görüyor. Paraya hiç temas etmeden internet üzerinden faturalar ödeniyor. Bir sonraki maaşa kadar da kredi kartından harcamaya devam. “Yetersiz Bakiye” adlı tiyatro oyunu işte tam da içinde olduğumuz bu kısır döngüyü karikatürize ederek anlatıyor. Özellikle ikinci perdede enerji öyle bir yükseliyor ki salon kahkahalarla yıkılıyor. Oyun sonrası Hande Subaşı ve Hakan Yılmaz’la bir araya geldik. Neye ne kadar para harcadıklarını ve tabii ki ülkenin ekonomik durumunu konuştuk.

Haberin Devamı

-“Yetersiz Bakiye” oyununun doğuş hikayesi nedir?

Hakan Yılmaz: Mayıs ayından beri tiyatromuzun sahibi Cengiz Şahin’le beraber sahneye bir oyun koymak istiyorduk. 7-8 tane oyun okuduk. Derken ağustos ayında Murat Göz’ün yazdığı bu oyunda karar kıldık. Kadroyu kurduk hemen. Murat abi de bize izin verdi sağolsun, oyuna kendimizden bir şeyler de kattık. Hande Subaşı’yla ilk defa çalışıyoruz ama yıllardır çalışmışız gibi bir enerjimiz var. Eylül (Öztürk) ve Turgut (Tunçalp) ile de keza öyle. Gelenlerin gülerek ayrılacağı çok keyifli bir oyun oldu.

-Ağlanacak halimize gülüyor muyuz acaba bu oyunda?

Hakan Y.: Türkiye’nin yüzde 90’ını ilgilendiren bir konu aslında bu. Bankalara olan kredi ve kredi kartı borçlarını düşünüyor insanlar. Oyunumuz bu durumu biraz karikatürize ederek anlatıyor. Fakat icrayla uğraşan çok insan var. Kredi kartı borcunu ödemek için bir karttan nakit avans çekip diğer kartının borcunu ödeyen çok arkadaşım var. Hatta zamanında benim de yaptığım bir şeydi bu. Kredi kartı kullanırken bir başkası ödeyecekmiş gibi harcama yapıyoruz. İnsanların bu derdini biraz daha komediyle anlatmak istedik biz.

“Tatile harcadığım paradan kısmam”

-Peki siz tutumlu musunuzdur?

Hande Subaşı: Ben aslında tutumluyum diyebilirim. Tabii ki alışveriş yapıyorum, özellikle her kadın gibi mutsuz olduğum anlarda kendime yeni bir şeyler alıyorum ve daha iyi hissediyorum. Ancak içinde bulunduğum piyasayı da göz önünde bulundurursak alışverişe fazla harcama yapan biri değilim. Benim başka harcamalarım var. Eğlenceye, yeme içmeye ve tatile paradan kısmam. Ayakkabı, çanta ve kıyafete yatırım yapan biri değilim.

Hakan Y.: Hande yemek yemeyi çok seviyor. Bizim üç katımız yemek yiyor ve kilo da almıyor. Acayip sinir bozuyor.

-Hande Hanım için “Açken hiç çekilmiyor” demişsiniz zaten...

Hakan Y.: Evet. Hande’yle ilk tanışmamızda yemek yedik. O günden bugüne ne zaman görsem Hande bir şeyler yiyor. Kadıköy’de gördüm, “Hande n’aber” dedim, lokmasını yuttuktan sonra selam verebildi. Hep yemek yiyor. Aç kaldığında geriliyor, suratı düşüyor. Acaba bize mi kızdı diyoruz, yanlış bir şey mi söyledik filan diyoruz. Sonra çözdük, acıkınca olan bir durummuş.

“Hande 1 yılda öğrenilecek şeyleri 1 ayda çözdü”

-Hakan beyin çekilmediği anlar oluyor mu?

Hande S.: Hakan
o kadar kibar bir insan ki. Bulup bir şey söylemem çok zor, günah olur. Hiçbir şey söyleyemem. Benim için bu projenin en keyifli kısmı böyle bir kadroyla çalışmak oldu. Benim işi kabul etme sebebim, daha doğrusu ikna olma sebebim Hakan Yılmaz oldu çünkü bu benim ilk tecrübem ve tiyatrocu değilim. Bunun eğitimini de almadım. Komedide bu kadar usta bir isimle sahnede olma fikri hem çok cazip geldi hem de bana bir şeyler katabileceğini düşündüm.

-Nasıl buldunuz Hande Hanım’ın oyunculuğunu?

Hakan Y.: Algıları çok açık Hande’nin. İlk başta “Nasıl olacak, ilk defa sahneye çıkıyor” gibi düşünsem de baktım ki algıları çok açık ve bu iş olacak. 1 yılda öğreneceği şeyi 1 ayda öğrendi. Gerçekten çok beğeniyorum.

-Zeynep Özyağcılar’ın rol aldığı “Uçlar” oyununda tiyatro arkasında asistan olarak çalıştınız değil mi?

Hande S.: Evet
o dönem dizi çekimi de yoktu, vaktim çok müsaitti, fasulyeden asistan olarak çalıştım o oyunda. İlk okuma provasından itibaren bütün okuma çıkana kadar onlarla birlikteydim, görmek istedim neler olduğunu.
O da çok keyifliydi benim için.

-Sahne arkasını mı yoksa sahneyi mi daha çok sevdiniz?

Hande S.: Ben sahnede olmayı çok sevdim. Sahne arkasında insanları izlerken, yönetmen onları yönlerdiğinde filan çıkıp denemek, ben de o anda yapmak istiyordum. Öyle bir şansım yoktu tabii, uzaktan izlemek dışında.

Hakan Y.: Doğaçlama da yapıyor birkaç sahnede hem de bayağı başarılı olarak.

-Evet, birkaç yerde ben de fark ettim...

Hakan Y.: Benim birkaç çapağım oldu, mesela bugün sahnede bazı yerlerde repliğimi unuttum. “Allah’ım ne yapacağım şimdi” derken o kadar güzel kurtarıyor ki beni Hande, çok şanslıyım.

Hande S.: Ben çok zor tutuyorum kendimi oyunda gülmemek için.
Eylül’e de, Turgut’a da, Hakan’a da bakınca gülesim geliyor, dalağım da biraz küçük benim galiba.

-Provalar da çok eğlenceli geçmiş olmalı. Karakterlerin çok ince düşünülmüş detayları var ve seyirci
en çok buna güldü.

Hande S.: Gülmekten oynayamıyorduk ki.

Hakan Y.: Provalardan önce karakterleri oturtmaya çalıştık. Evet, çok uç karakterler. Karakterleri çıkarmakta zorlandık ama sonra yönetmenimiz Murat Ergün’ün yardımlarıyla oturttuk. 1 hafta 10 gün sırf bunun için uğraştık. Yönetmenimiz zaman zaman fırçaladı bizi daha iyiyi ortaya koymak adına. Birbimizi germeden daha çok tanıyarak çalıştık diyebilirim. Bence eğlenceli ve keyifliydi.

-Evin idaresi kimdedir ailede?

Hakan Y.: O idare bende bizim evde. Ama eşim de öyle çok harcama yapan bir kadın değil.

“Elektronik görünce muhakkak alıyorum”

-Herkes ne kadar tutumlu burada, bana da öğretir misiniz biraz?

Hakan Y.: Ya tabii bizim de abarttığımız şeyler olmuyor değil. Mesela ben elektronik görünce kaşıntım tutar, çok seviyorum. “Alsam mı acaba?” diye düşünüyorsam belli ki ben onu alacağım ama dediğim gibi saçma şeylere de para harcamam. Çok dışarı çıkan bir adam değilim, iki kızım var onlarla ilgileniyorum. Ama yazın ben de Hande gibi pek tutmuyorum kendimi. Kışın zaten çok çalışıyoruz ve yazın bir ayımız oluyor. Onda da ailece eğlenelim, güzel vakit geçirelim istiyoruz. Tutumlu olmak zorundayım da bir yandan. Ülkenin şartları ve nereye gideceği az çok belli. Çocuklarıma iyi bir gelecek bırakmak için çok çalışmam ve tutumlu olmam lazım.

-Onlara da bunu aşılamanız gerekiyor tabii bir yandan...

Hakan Y.: Aynen öyle. Çocuk bu tabii, görüdüğü her şeyi ister. Küçük kızım 1.5 yaşında, daha aklı ermiyor ama büyük kızımla anlaştık. O 12 yaşında, ayda bir kere tabletine oyun indirme hakkı var mesela. Ya da bir yere girdiğimiz zaman sorar “Alabilir miyiz?” diye. “Onu al, bunu al” diye bağıran çocuk yetiştirmek çok yanlış. Bunlara şimdiden dikkat etmezsek ileride bambaşka problemlere yol açabilir.

-Siz kendi ailenizde nasıl yetiştiniz?

Hakan Y.: Babam da beni böyle yetiştirdi, savruk bir çocuk değildim.

Hande S.: Ben de öyleydim. Özel okulda filan okuyordum ama hep belirli bir gelir gider durumuz vardı. Her istediğim alınamıyordu. Annem de çok disiplinliydi bu konuda. Bence en iyisini yaptılar. Benim bir çocuğum yok ama Hakan’ın yaptığı şeyi doğru buluyorum. Benim de ileride çocuğum olsa aynı bu şekilde davranırım.

“Küçük esnafın yasalarla desteklenmesi gerekiyor”

- Bankalar aslında piyasadaki nakit akışını bitirdi diyebiliriz. Bu durum da en çok küçük esnafı etkiliyor. Destek vermek için küçük esnaftan alışveriş yapar mısınız?

Hakan Y.: Tabii ki büyük ev alışverişlerini büyük marketlerden yapıyorum ama benim oturduğum sitede küçük bakkal var, günlük alışverişimi oradan yapıyorum. Benim çocukluğumda market filan yoktu. Züccaciye arabaları gezerdi. Küçük esnaf desteklenmeli evet ama biz bir yere kadar destekleyebiliriz. Yasalarla desteklenmesi gerekiyor. Küçük esnafla birlikte meslekler de yok oluyor. Zanaat yok oluyor. Eskiden insanlar ayakkabılarını tamire götürürdü; şimdi giydikten sonra geri götürüyorsun hemen yenisini veriyorlar. Öyle bir tüketim var ki resmen bizi zehirliyor.

“Yetersiz Bakiye” Türkiye’yi gezecek

21 Kasım - Adana
22 Kasım - Gaziantep
28 Kasım - İstanbul
1 Aralık - İstanbul
5 Aralık - Mersin
6 Aralık - Hatay
26 Aralık - İstanbul
10 Ocak - Bursa

Yazarlar