Pazar “Üç ay ömrü kalmış olsa da ben onunla evlenecektim”

“Üç ay ömrü kalmış olsa da ben onunla evlenecektim”

26.12.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

49 yaşındaki Japon mimar Tatsuya Yamamoto, geçtiğimiz hafta kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Yamamoto’nun karısı Gonca Telli: “Aileme onunla evleneceğimi söylediğim günlerde, Tatsuya çok hastalandı. Kanserden şüphelendiler. Ben içimden ‘Üç ay ömrü kalmış olsa da ben onunla evleneceğim’ diyordum”

“Üç ay ömrü kalmış olsa da ben onunla evlenecektim”

Japonya’da doğdu, büyüdü, mimarlık okudu ama yaşamının yarısını Türkiye’de geçirdi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO görevlisi olarak ilk kez 1986’da geldi Türkiye’ye. Burada röleve tespit çalışmalarına katıldı. Mimar Sinan Üniversitesi’nde ve Anadolu Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Gonca Telli ile evlendi. Türk vatandaşı oldu.
Yamamoto’nun “Goncam” dediği eşi, Okan Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Gonca Telli Yamamoto “Ölüm bizi ayırana kadar birlikteydik. Çok güzel bir yıl 20 yıl geçirdik. Keşke ömrü vefa etseydi de daha çok birlikte olsaydık” diye anlatıyor kocasını. Onun Türkiye ve İstanbul sevdasını ise şu sözlerle anlatıyor: “Tatsuya seyahatlerden sonra İstanbul’a indiğinde ‘Oh be memleketime geldim’ derdi.”

* Eşinizle nasıl tanışmıştınız?
Tatsuya İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken bir açılışta tanıştık. Ben o dönemde yüksek lisans yapıyordum. Birbirimizi tanıdıktan sonra ne kadar uyumlu bir çift olduğumuzu fark ettik.

* Aileniz evlilik kararınızda kıyameti kopardı mı yoksa anlayışla mı karşıladı?
Başta itiraz ettiler. Bir ailenin tek çocuğuyum çünkü. Kesinlikle kararlı olduğumuzu anlayınca Tatsuya’ya “Türkiye’de yaşamaya devam eder misin? Kızımız bizimle aynı ülkede kalsın” dediler. Tatsuya’ya da “Tabii ki, zaten burası bana memleketim gibi geliyor” dedi. O dönemde Tatsuya hastaneye kaldırıldı. Testler yapıldı, hastalığının ne olduğu anlaşılmadı. Kan kanseri şüphesi vardı. Ama ben içimden diyordum ki “Üç ay ömrü kalmış olsa da ben onunla evleneceğim”. Doktorlar “Eve götürün. Hastanede yapacak bir şey yok. Tahliler için getirirsiniz” açıklamasını yaptılar. Ben de aileme “Ya bizim evde kalır ya da ben onda kalırım. Ona ben bakacağım” dedim.

* Ne cevap verdiler?
Benim ona gitmemdense bizim eve gelmesini tercih ettiler. Böylece Tatsuya böyle bir hastalık konusuyla, biraz da zorlamayla aileye girmiş oldu. Sonra kan kanseri şüphesi ortadan kalktı, ağır bir sarılık geçirdiği anlaşıldı. Ona iyi baktık, mucizevi şekilde iyileşti. Hastalık bittikten sonra kayınvalidem ve kayınpederim Japonya’dan beni istemeye geldi. Ailem bunu şart koşmuştu çünkü, “Kızımızı bu şartla veririz” demişlerdi.

* Türk vatandaşı olmasının yanı sıra Müslümanlığı da seçmiş eşiniz.
Kendi arzu ve kararıyla Müslaman oldu. Türk vatandaşı olurken annemden ona bir isim bulmasını istedi. Annem de Tarık’ı seçti. Soyadı olarak da benim soyadımı, Telli’yi aldı. Ama biz aramızda ona hep Tatsuya dedik.

“Uzun ömür suyunu içseydik belki daha uzun yaşardı”
* Galatasaray taraftarı olduğunu biliyorum. Neden Galatasaray?
Japon kültüründe sarı-kırmızı renkler çılgın anlamına geliyormuş. Bu nedenle Galatasaray’ı tutuyordu. Tatsuya ile Japonya’da bir tapınağa gitmiştik. Etkisini inanılan çeşitli sular vardı içeride. Biz macera suyunu içmiştik birlikte, belki uzun ömür suyunu içseydik daha uzun yaşayabilirdi kocam.

* Eşinizin Japon adetlerine göre 49’uncu yaşını kutlamadığı, 50 yaşına basacağı günü beklediği doğru mu?
Evet, Japonya’da 49 yaş erkekler için uğursuz sayılıyormuş. 49’uncu yaşında bir pasta kesmiştik. Son aylarda “49’umdayım, uğursuz yaştayım” dediğinde “Aman şunun şurasında ne kaldı? 2011’e giriyoruz” derdim. Atlatsaydı, 10 Şubat doğum günüydü. 50 yaşında büyük bir parti vermeyi planlıyordum. 20’nci evlilik yıldönümümüz de yaklaşıyordu. Birlikte seyahat etmeyi çok severdik. Bana “Seç bir yer Goncam da oraya gidelim” derken kendisi bensiz uzun bir yolculuğa çıktı.

“Tatsuya çocukken enkazda kalmış”
“Eşim 2 yaşındayken Japonya’da büyük bir deprem olmuş ve kendisi enkaz altında kalmış. Ancak tsunami yaşanınca üzerindeki enkaz, sularla birlikte sürüklenmiş. O da kurtulmuş. Ancak yaşadığı afet sonrasında 6 yaşına kadar çok az konuşmuş, kendini kelimeler yerine resim yaparak ifade etmiş.”