Pazar Ufuk Güldemir’in av hatıraları

Ufuk Güldemir’in av hatıraları

08.03.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

Gazeteci Ufuk Güldemir’in kanser olduğunu öğrendiği zaman yazmaya başladığı ama basıldığını göremediği avcılık kitabı “Gecenin Yüreği”, ailesi tarafından hazırlanıp yayımlandı

Ufuk Güldemir’in av hatıraları

2006 Nisan ayı... Av tutkunu Ufuk Güldemir Kuzey Kutbu’nda, kutup ayısı avında. Eksi 30 derece soğukta, Arktik Okyanusu’nın üzerinde bir igloda yatarken birden sağ yanında bir sızı hisseder.
Pek önemsemez, zaten öyle evhamlı biri de değildir.
Türkiye’ye dönüşte eşinin kuzeni Dr. Jan Klod Kayuka’ya laf olsun diye söz eder bu sızıdan. Dr. Kayuka elle muayene eder ve yüzü değişir.
Sonrası çok hızlı ilerler: CT taraması; pankreasta tümör, karaciğerde üç ayrı noktada metastaz teşhisi ve derhal ABD’ye uçuş. Houston MD Anderson Kanser Hastanesi’ne yatar.
Yenilmeye, dertlenmeye, durmaya alışık değildir; bir süredir aklında olan projeyi hemen hayata geçirir. Hastanede önüne dizüstü bilgisayarını açar ve avcılık üzerine kitabını yazmaya başlar.

Kanseri avlama yöntemleri
Kitap, bitmiş bir avcılık serüveninin anı defteri değildir. Eski avlarını yazarken bir yandan da Teksas, Alaska, Afrika’ya gider Güldemir. Yeni sayfalar eklenir kitaba. Yazdıklarını kardeşi Şafak Okaygün’e okur; bu okuma seanslarının mekanı sıklıkla hastanenin bekleme salonudur.
Kanserin hızı kitabınkini geçer ne yazık ki, kitabın basıldığını göremeden, 10 Haziran 2007’de yaşamını kaybeder Güldemir.
Ailesi, bir vasiyet gibi kabul ettiği bu kitap projesini onsuz tamamlar. Son yıllardaki avlarının çoğuna eşlik eden eşi Gaya Güldemir, fotoğrafları tek tek seçerek kitaba yerleştirir ve “Gecenin Yüreği” Boyut Yayıncılık etiketiyle buluşur okurla.
Sınırlı sayıda basılan kitap, kişiye özel sertifika ile Ufuk Güldemir’in yakınlarına, meslektaşlarına ve av arkadaşlarına hatıra olarak gönderilir.
“Gecenin Yüreği”, Abraham Lincoln’un “Ayı Avı” adlı şiiriyle açılıyor. Ve ardından Güldemir’in giriş yazısı “Kanser Avı” geliyor.
Kanseri nasıl avlayacağını hesap ediyor Güldemir ve tek çare buluyor: Yakalayıp eliyle boğmak. “Tek çarem vardı” diyor yazısında, “Zehirlemeliydim kendi vücudumu. MD Anderson’daki rehberim dedi ki: ‘Sadece birkaç ay zamanın var. Ve sadece dört trofe (av hayvanının hatıra değeri taşıyan kısmı) avlayabilirsin’. Saydım. Biri pankreasımın kuyruğunda, üçü de karaciğerimde toplam dört tümör vardı, kanserli trofe.”
Hayatının avıdır bu, “en heyecanlı, en tehlikeli ve ölümcül” olanı... Bir damla yaş süzülür gözlerinden, “bir kurşun” diyecektir her gözyaşına ve devam edecektir: “İtikat silah. Sevgi barut. Yumruk boğazımda haykırıyorum. Ben kanseri astım duvarıma”.
Bu avdan başarısızlıkla döneceğini bilmiyordur henüz; belki de biliyordur da avcı ruhu izin vermiyordur iz sürmekten vazgeçmesine...

Sapanla kuş vuran “sniper”
Sayfaları çevirince nefis fotoğraflar çıkıyor karşınıza; Etiyopya’dan ve Tacikistan’dan birbirinden güzel çocuk fotoğrafları. Sonra Alaska’nın buzulları, Kalahan Çölü’nün ıssızlığı, Bering Denizi’nin ürkütücü sakinliği...
Kitabın ilk bölümü “Kuşlar”... Ufuk Güldemir belki de av sevdasının yüreğine düştüğü ilk anı anlatıyor burada. Halasının oğlu Fikret’in, sapanı dürbünlü tüfekmişçesine kullanıp bir sniper hassasiyetiyle 25 metreden çalı kuşlarını vurmasını...
Henüz 9-10 yaşlarındaki Güldemir için bir idoldür 15 yaşındaki “büyük avcı” Fikret abi.
Ve henüz yeniyetme bir delikanlıyken elinde tüfekle verdiği pozlar var sayfalarda, her birinin üzerinde de kendi el yazısıyla eklediği notlar.
Diplomasi ve politika yazılarının yanı sıra, avcılık üzerine de yazılar kaleme alan; bir foto muhabiri heyecanıyla yaşadıklarını kayda alan, hayata haber gözüyle bakan bir gazetecinin elinden çıktığı kitabın her sayfasında gösteriyor kendini.
Sayfaları çeviriyoruz; bu kez geyikler var sırada, irileri ve cüceleriyle... Ardından koyunlar, yırtıcılar ve ayılar: Avrupa, Kamçatka, Grizzly ve kutup ayıları. Kitabın adını aldığı “Gecenin Yüreği” ise yaban domuzlarıyla ilgili.
Kitapta yalnızca “av anıları” yok elbette. Dostlar, anılar, anıların arasına ustaca serpiştirilmiş, dünyaya, yaşama, tabiata dair yorumlar da var...
Çünkü Ufuk Güldemir için avcılık yalnızca ay ışığında iz sürmek, hedefe kilitlenmek ve kocaman bir yaban domuzunu yere sermek değildir.
Avlanmaya gittiği her ülkenin av politikasını araştırır, hayatta her şeye olduğu gibi buna da kafa yorar.
Bu nedenle “Gecenin Yüreği” avcılığın felsefesini anlatan bir kitap...


Avcılığa armağan bir sözcük: Bohçacı
Bilenler bilir, Ufuk Güldemir’in özelliklerinden biri de Türkiye’nin sosyal hayatına kazandırdığı tanımlamalardır. “Büfeci İslam’ı” ya da bugün hâlâ dillerden düşmeyen “Beyaz Türk” onun icatlarıdır örneğin.
Avcılığa da yeni bir sözcük armağan etmiştir Güldemir: Avcılık etiğine sahip olmayan, türlerin devamlılığını umursamayan, dişi ve yavru hayvanları vuranları “bohçacı” olarak vaftiz eder.

Ava karşı bir yayıncı
İlginçtir, kitabın yayımcısı Bülent Özükan ava mesafeli duruyor. Karşı olduğu bir konu hakkında kitap yapmak pek kolay değil bir yayıncı için.
Özükan uzun süre bakamamış Güldemir’in yazılarına. Ancak odasını dolduran binlerce av fotoğrafını karıştırırken, Güldemir’in gözlerindeki tutkuyu keşfetmiş. Ve “uzlaşmış” Ufuk Güldemir’in av metinleriyle: “Yazılarını okumaya başladığımda, av tutkusunun farklı boyutta bir şey olduğunu kavramaya başladım. Bilgi gerektiriyordu, özveri, yaşamından-işinden zaman çalma. Adrenalinle yoğurma...”
Aslında okur için de zor. Doğal yaşamlarının içinde, adil olmayan bir mücadelede yenik düşmüş hayvan fotoğrafları -eğer av tutkunu değilseniz- üzüyor ve kızdırıyor insanı.
Avcılığı olumlamayanlar, Ufuk Güldemir’in anısına saygıyla kapatıyor “Gecenin Yüreği”nin kapağını...


Ufuk Güldemir’in av hatıraları

Trakya’da ördek avında-Elinde tüfek, “battı batacak” bir kayıkta.

Ufuk Güldemir’in av hatıraları

Afganistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasında 7 bin 500 metrede, yak üstünde Marco Polo ararken...

Ufuk Güldemir’in av hatıraları

2003 yazında, Edirne’de üveyik avında.

Ufuk Güldemir’in av hatıraları


Ölümünden kısa süre önce, Hasan Cemal ile birlikte Teksas’ta.