Pazar Varoluşa dair bir haykırış

Varoluşa dair bir haykırış

08.09.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Bir araya gelen rapçiler sanatın itiraz hallerine “Susamam” ile oldukça güçlü bir katkı sundu. Parçada imzası olan Ados, Yeis Sensura ve Mirac susamama hallerini anlattı

Varoluşa dair bir haykırış

Virginia Woolf ceplerine doldurduğu taşlarla kendini Ouse Irmağı’na bıraktığında boğmak istediği şey varoluşsal ızdırabıydı.

Çok sevdiği “Dalgalar”ı teninde son defa hissettiği andan bu yana çığlığı yankılanıyor. Paris’ten Londra’ya sürüklendiği yaşamında kendini kanatarak yazmaya devam eden ve “Geniş Geniş Bir Deniz” ile direnişin edebiyattaki manifestosunu kaleme alan Jean Rhys kadın olmanın, öteki olmanın varlığını iliklerine kadar hissedişini anlatır her satırında. Ölüm, varoluş, aşk kavramlarını tuvale yansıtan Munch resim tarihinin en önemli tablolarından “Çığlık”la göz göze geldiği anı “İki arkadaşımla yolda yürüyordum; güneş battı, bir melankoli dalgasına kapıldım. Birden gökyüzü kıpkızıl bir renk aldı. Durup parmaklıklara yaslandım. Alev alev gökyüzü, mavi fiyordun ve şehrin üstünde kan ve kılıç gibi sarkıyordu. Arkadaşlarım yola devam etti; ben ise büyük bir endişeyle öylece duruyor ve doğada sonsuz bir çığlığı hissediyordum sanki” diye anlatır. İçinde yaşadığımız yüzyıl kendi çığlığımıza kulaklarımızı tıkayıp en çok satanlar rafından bizlere parmak sallayıp “Sakın vazgeçme”, “Sen yaparsın” diye seslenenlerindi oysa! Başaramamanın, çirkin olmanın, asansörsüz bir binada oturmanın affedilmez bir günah olduğu bir çağ bizimki. Belki ardımızdan Selfiegiller diyecek tarihçiler. Hani kendimize bakmaktan başka hiçbir şeyi göremediğimiz.

Varoluşa dair bir haykırış



Geçtiğimiz perşembe gecesi saat tam 12.00’yi vurduğunda o gösterişli araba balkabağına dönüşmedi ama bir şeyler dönüşüverdi. Şanışer’in önderliğinde bir araya gelen 18 rap müzisyeninin “Susamam” haykırışı herkesi bir başka sabaha uyandırdı. Evet, yine bir yerlerde plastikler denizi boyluyordu, adını unutacağımız bir kadının katledilişine biz daha 140 karakterli isyanımızı yazamadan bir başkası ekleniyordu. Ama bir şarkı haykırıyordu “Susamam” diye. Tıpkı sanat tarihi boyunca yaşadıkları yüzyıllarda tanıklıklarını tırnaklarını etlerine geçirerek anlatan sayısız isim sayısız form gibi.

Yeşilinden arındırılmış çıplak dağlar, elleri kanlar içindeki boğazında “Ölmek istemiyorum” diye haykıran bir anne, hayatları nasıl devam ediyor diye durup düşünecek vaktimizin olmadığı çocukları ve filtrelerin ardında aslında nasıl göründüğümüzü çoktandır unuttuğumuz bizim zamanımız. Ne çoktu söylemek istediklerimiz. Ne zordu bunca susmak. “Susamam”ın gel çağrısına katılanların sayısı bu yazı kaleme alınırken sadece YouTube’da beş milyonu çoktan geçmişti.

Herkesin doğa katliamına, kadın cinayetlerine, eğitimde fırsat eşitliğine, varoluşa dair söylemek istediklerini haykıranlar arasında Fuat, Ados, Hayki, Server Uraz, Beta, Tahribad-ı İsyan, Sokrat St, Ozbi, Deniz Tekin, Sehabe, Yeis Sensura, Aspova, Defkhan, Aga B, Mirac, Mert Şenel, Kamufle yer alıyor. “Susamam” herkesi sessiz kalamadığı sorunlar karşısında bir farkındalık yaratmaya da çağırıyor. Proje kapsamında tasarlanan “Susamam” tişörtlerinin geliri köy okullarına bağışlanacak. Instagram’da şarkıya özel olarak hazırlanan “Susamam” yüz filtresi ünlü isimlerin birbirlerine bağış konusunda meydan okumasını hedefliyor. Her sanatçının susamadıklarını kaleme alıp seslendirdiği “Susamam” kolektif bir çalışmanın en özel örneklerinden biri olarak müzik tarihindeki yerini şimdiden aldı. Hazırlığı haftalar süren parçanın bir itirazı da rap müziğin içinin boş olduğu eleştirilerine ve sesini duyarlı bir şekilde yükseltebileceğineydi. Woolf’un dibe vurarak yaptığını rap müzik bugün yüzeye çıkarak yapıyor.

“Susamam”ın şifreleri

Varoluşa dair bir haykırış



Şarkıda imzası olan rapçilerden Mirac, Yeis Sensua ve Ados’un görüşlerini aldık. “Susamam”daki çıkış noktalarını, nasıl bir araya geldiklerini, vermek istedikleri mesajları sorduk. Şarkıda kadın cinayetleri, çevre kirliliği, adalet, eğitim, hayvan hakları, iklim, ulaşım temalarında yaptıkları bireysel ve toplumsal eleştiriler konusundaki hareket noktalarını öğrendik. Kendi varoluşuyla hiçbir iletişim kuramamış, hayatı eğlenmek üzerine kurgulayanlara “Ben kimim?” sorusunu sorma konusunda yaptıkları davetin karşılık bulup bulamayacağının yanıtını aradık. Son sorumuz ise bu birey ve toplum eleştirisinin Rap’ten gelmesini Rap’in dinamikleri üzerinden nasıl açıklayacaklarıydı.

Ados: “Rap’in dili korkusuzdur"

Varoluşa dair bir haykırış



Şarkının ilgi görmesini bekliyorduk ama bu kadarını değil. Yoğun bir medya borbardımanı altındayız ekip olarak. Hareket noktamız artık suskunluklarımıza bir son vermekti. Şanışer’in girişimiyle bir araya geldik. Hepimiz konularımızı seçmekte özgürdük. Mesajımız herkese; dünyayı ve ülkesini seven, daha iyiye güzele... Zamanlama tamamen dolmuş olmakla alakalı. Sabrettik, sustuk ve bunun bir hata olduğunu fark ettiğimizde de içimizdekileri ortaya döktük. Bir kişiyi bile gerçeklikle yüz yüze getirebilmek bizim için büyük başarı ve bunu daha 24 saat olmadan görebiliyoruz. Bu eleştiriyi yapabilecek insanların toplandığı bir kültür. Hepimiz sokaktan, halktan insanlarız. Birikimliyiz. Rap’in dili korkusuzdur. Bu böyle süregeldi böyle de devam edecek.

Mirac: “Umarım çığ gibi büyür”

Varoluşa dair bir haykırış



Sarp (Şanışer) 12-13 senelik yakın arkadaşım. Proje fikri kafasında oluşunca beni aradı, anlattı. Herkes gerek kişisel gerek toplumsal rahatsızlıklarını anlatacak, söyleyeceklerinde tamamen özgürsün dedi. Mutlaka olmak istiyorum dedim ve kendi bölümümü 3 gün içinde teslim ettim. “Bu şarkının gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur” ibaresini bir ironi olarak kabul ediyorum. Mevsim değişiyor, zihinlerin de tam değişme ve etkilenme dönemi. Bence isabetli bir tarih oldu. Her ne kadar bu toplumsal olaylar hep yaşanıyor olsa da global ve ülke bazındaki yozlaşmada bir ilerleyiş var. Kendi bölümümde mültecilerden, yoksul, yetim ve fakirlerden bahsettim. Buna karşılık bu kavramların tam karşısında duran kodamanları eleştirdim. Güç sahiplerine doğrulttum silahımı, yani sözlerimi.. Umarım çığ gibi büyür.

Yeni çıkacak şarkımın adı da “Kimim?” Bu benim için yeni bir şey değil. Ben 15 senedir bunları anlatıyorum müziğimle. Müzik yapmamdaki tek amaç kitleleri düşüncelerimle etkilemek. Sorgulatmak, düşündürmek. Kimim?, neyim?, ne için yaşıyorum sorularını sordurmak. Rap müziğin doğası birey ve toplum eleştirisi. Bunu toplum yeni yeni fark ediyor çünkü artık kendisine hiçbir şey düşündürmeyen müziklerden sıkıldılar. Rap müzik her alanda kendisine çok daha geniş bir yer bulacak artık.

Haberin Devamı

Yeis Sensura: “Bu şarkıyı kaydettiğimizde Emine Bulut hayattaydı”

Biz şarkımızın Türkiye gündemine oturacağını öngörmüştük aslında ama Twitter’da dünya gündeminde birinci sırada olmasına şaşırmadık diyemem. Hareket noktamız sadece sağa sola bakmaktı. Türkiye’de yaşıyorsanız böyle şeyler düşünmemeniz elinizde olmuyor. Bizleri Şanışer bir araya getirdi. O çok özel bir adam. Böylesine harika bir projede yer aldığım için çok mutlu hissediyorum. Yıllarca bize gerçekleri anlattığını söyledi büyük büyük büyüklerimiz.
Biz de kendi gerçeklerimizi hayal dünyamızda kurduk. Şarkıda bize düşen bölüm kadına şiddet konusuydu. Ne yazık ki varlığı devamlılık
kazanmış olaylar bunlar. Şöyle söyleyeyim, biz şarkıyı kaydettiğimizde Emine Bulut hayattaydı. Rap sadece eğlendiren kafa sallatan bir müzik değildir. Yıllarca yaptığımız müziğimizle bunu gösterdik. “Susamam” sadece rap’in değil Türkçe sözlü müziğin değişeceğinin bir kanıtı oldu.