Pazar Yeni bir Soğuk Savaş

Yeni bir Soğuk Savaş

29.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aleksander Litvinenko cinayetinden sonra İngiltere ile Rusya arasında gerilen ipler iki ülkeyi yeni bir soğuk savaşın eşiğine getirdi

Yeni bir Soğuk Savaş

İngiltere'nin son 30 yıllık tarihindeki en genç Dışişleri Bakanı olan 43 yaşındaki David Miliband'ın, göreve başlamasından üç hafta sonra Rusya'nın Londra Büyükelçiliği'nden dört diplomatı "istenmeyen kişi" ilan ederek İngiltere'den göndermesi, iki ülkeyi yeni bir soğuk savaşın eşiğine getirdi. İngiltere ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasındaki en son "istenmeyen kişi" gerilim sırasında yani 1985 yılında Miliband henüz üniversite öğrencisiydi. O yıldan bu yana ilk kez bir Batı ülkesi Başkan Putin'in Rusya'sına tavır alıyor. Kimilerine göre Rusya'nın dikbaşlılığının sadece sözlü olarak protesto edildiği devir bitti. Eski KGB ajanı Aleksander Litvinenko'nun geçtiğimiz kasım ayında Londra'da zehirlenerek öldürülmesinin ardından İngiliz hükümeti, Rusya'dan katil zanlısı eski KGB ajanı Andrei Lugovoi'nin iadesini talep etmişti. Bu talebi karşılamaya Moskova'nın yanaşmaması iki ülke arasında gerginliği artırırken eski Soğuk Savaş günlerini anımsattı. David Miliband'ın bu kararı almadan önce birkaç ana unsur üzerinde düşündüğüne şüphe yok. Ama Rusya'nın, Litvinenko cinayetinin baş zanlısı Andrei Lugovoi'yi iade etmemeye kesin kararlı olmasına da sessiz kalınamazdı. Ülkelerin birbirlerinden diplomatlarını geri çekmeleri ender görülür. Bu gibi olaylara ya savaşın eşiğinde ya da çok önemli bir casusluk girişimi ortaya çıktığında tanık oluruz. İngiltere, 1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yıkılmasından bu yana ikinci kez böyle bir karar alıyor.Kamuoyu Miliband'ın bu kararını desteklerken, dört Rus diplomatının sınır dışı edilmesini soğuk savaş standartlarına göre az bile gördü. Haksız da sayılmaz İngilizler çünkü 1970-1974 tarihleri arasında Dışişleri Bakanı olan Sir Alec Douglas Home, Sovyet Elçiliği'nden 105 personeli sınır dışı etmişti. Bu karar İngiltere'ye sığınan bir KGB ajanının verdiği bilgi üzerine alınmış ve bir gecede Rusya'nın İngiltere'deki tüm istihbarat operasyonları sona erdirilmişti. KGB'nin en üst düzey pozisyonlarında çalışırken İngiltere adına casusluk yapan ajan Oleg Gordievsky, Sir Alec'in bu kararını "Soğuk savaş sürecindeki en devrimci tutum" olarak adlandırmış, 1985'te verdiği diğer bilgilere dayanarak dönemin Dışişleri Bakanı Sir Geoffrey Howe da Londra'da bulunan 25 Sovyet diplomatını "diplomat görünümü altında ajan faaliyeti sürdürdükleri" gerekçesiyle sınır dışı etmişti.Moskova da İngiltere'nin Moskova Büyükelçiliği'nde aynı sayıda personelin geri çağrılmasını istemişti. Moskova'daki elçilikte sadece 19 personel kalmış, günlük işleri yürütmek hayli zorlaşmıştı. David Miliband'ın kararından sonra ikinci kez diplomat sorununun yaşanacağı düşünüldü. Moskova'dan kovduğu İngiliz diplomatlarının sayısının Ruslarınki ile eşit olduğunu açıklaması, Rusya'nın olayı büyütmeme tutumu içinde olduğunu gösteriyor. Miliband rahat bir nefes almış olmalı. Her iki taraf da Lugovoi olayı için uzlaşma ortamı arıyor gibi. Ancak Putin'in dış politikası gittikçe daha sert bir tutuma bürünüyor. Ekonomisinin güçlenmesi Putin'in özgüvenini artırıyor haliyle. Uzlaşma arayışı Tüm bu gelişmelere karşın, bazı İngiliz gazeteciler, İngiltere-Rusya ilişkilerini yeni bir Soğuk Savaş olarak görmenin günümüzde çok saçma olduğunu belirtiyor. Doğru da bu. Çünkü bu ideolojik bir tartışma değil, tarih boyu kullanılan alışılmış diplomatik manevralar. Kökünde paylaşılan veya paylaşılamayan çıkarlar yatıyor. Tam soğuk savaşın artık dönmemek üzere gittiğini düşünürken iki ülke ilişkilerindeki son gelişmeler yine de eski günlerdeki ideolojik çatışmaları akla getiriyor. Soğuk savaş konvansiyonel ve nükleer askeri güçle desteklenmiş iki farklı sistemin çatışmasıydı. Günümüzdekiler daha çok 19'uncu yüzyıl ülkelerinin kaynaklar üzerindeki haklarını ve çıkarlarını, milli gururlarını korumak için giriştikleri çatışmalar olarak tanımlanabilirken, Soğuk Savaş yanında çocuk oyunu gibi kalıyor. Yine de tehlike hâlâ var. Vladimir Putin idaresindeki Rusya yenik ve kendini dış etkenlere açık görüyor. Bu yüzden tedirgin. George W. Bush yönetimindeki ABD de kendini terörizme açık görüyor, onlar da bu yüzden tedirgin. Rusya hiç bir zaman Litvinenko cinayeti zanlısını İngiltere'ye, İngiltere de Boris Serozovksy gibi mültecileri ülkelerine iade etmeyecek. Gerçi iki olay aynı değil ama diplomaside hiçbir olay aynı veya benzer bile değil ki zaten.Böyle durumlarda geçerliliğini yitirmiş olarak gördüğümüz bazı ana prensipler ister istemez geri geliyor. Şimdi İngilizler Rusya'yı yakından tanımaya çalışıyor. Onlara göre Rusya'nın tarihi paranoyası, Avrupa tarafından çevrelenmiş olmak. Bu paronaya, soğuk savaşta yenik düşmesi halinde Putin'in şahsında hortlayacak ister istemez.Olası gelişmeleri şimdiden kestirmek mümkün değil. Londra'da çiçeği burnunda bir başbakan var. Yakın gelecekte Washington ve Moskova'da da yeni başkanlar olacak. Üç ülke arasındaki kimi yüzeysel sürtüşmenin tolere edilebileceği veya yerini ortak çıkarlar doğrultusunda uzlaşmaya bırakabileceği düşünülüyor. Umarım öyle olur. Çünkü Rusya'nın yarasına tuz basmak Batı'nın çıkarlarına pek uymaz. ABD ve Rusya tedirgin