Pazar “Zülal sayesinde kendimi aştım, herkesin önünde dans ediyorum”

“Zülal sayesinde kendimi aştım, herkesin önünde dans ediyorum”

03.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Samanyolu” dizisinde Zülal karakterini canlandıran Vildan Atasever: “Bir yıl önce modern dans derslerine başladım. Senaristlerimiz bunu Zülal’e eklediler. Normalde bir bara gidip dans edemezdim ama şimdi TV’de herkesin önünde dans ediyorum. Kendimi aşmaya başladım”

“Zülal sayesinde kendimi aştım,  herkesin önünde dans ediyorum”

Gök masmavi, güneş pırıl pırıl... Kış ortasında bahardan bir gün çalmışız. Dalgalar kıyıya vurup tepemize damlalar halinde iniyor. Derken bir baloncu geçiyor, bütün desteyi kapıp onun avuçlarına bırakıyorum. Arkamı belki bir iki saniye dönmüşüm ama geriye baktığımda balonlar genç kadının ayaklarını yerden kesmiş, birazdan bulutlarla buluşacak gibi geliyor.
Daha biraz evvel işini en iyi şekilde anlatmak için müthiş özen gösteren, konuşurken yüzünden “Samanyolu”nun Zülal’i, “Bıçak Sırtı”nın Güneş’i, “İki Genç Kız”ın Handan’ı geçen ünlü ve güzel oyuncu... Özel hayatını asla anlatmayan, ama kalbinin dibinden gelen ”Çok seviyorum”u tutamayacak kadar da âşık kadın... Konu dedesiyle ninesine gelince, “öldüler” diyemeyip sesi titreyerek ancak “Gittiler...” diyebilen; onu çok seven köpeğini terk etmenin vicdan azabı ile, yüzünü kaplayan kocaman yeşil gözleri kararan genç kız... Ve bu bileşimi, nam-ı diğer Vildan Atasever...


“Samanyolu”nun senaryosu önünüze geldiğinde nelere dikkat ettiniz?
Seyircinin izlerken heyecan duyabileceği projelerde yer almaya çalışıyorum. İnandığım, sevdiğim karakterleri oynamak da daha çok hoşuma gidiyor. Çalıştığım insanlar da önemli. Senaryo ilk önüme geldiği zaman çok hoşuma gitmemişti açıkçası... Özcan bey de, ben de bunu yönetmenimizle de, yapımcımızla da konuşmuştuk.

Nesini beğenmemiştiniz?
O kadar karmaşıktı ki ne anlattığını anlamıyordunuz, nereye gideceğini tahmin edemiyordunuz. Sonra senaristler değişti.

Dizinin reytingleri düşük başladı. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Sezon ortasında yayına girdi. Seyircinin takip ettiği diziler var. Bizim de hikayemiz açılmaya ve daha çok merak edilmeye başlanıyor. Birden bir numara olmaktansa her hafta basamak basamak yükselmek insanı çok şevklendiriyor. En tepeden başlayıp düştüğünüzü düşünsenize... O daha acı.

“Özcan bey çok disiplinli, çalışması gayet kolay biri”

Düşük reyting gerilim yaratıyor mu?
Ben çok ilgilenmiyorum ama reytingin iyi olması önemli çünkü sadece oyuncular yok. 60 kişilik bir ekibiz! Teknik ekipten çaycısına kadar herkes diziden geçimini sağlıyor. O yüzden tabii ki reytinglerin iyi gelmesini istiyorum.

Özcan Deniz’le çalışmak nasıl?
Özcan bey çok disiplinli, oyunculuğun gereklerini bilen ve de rahat çalışmayı sağlayan biri. Karşısındaki oyuncuyla uyumlu, paslaşabilen bir oyuncu. Bir şarkıcı olması, müziği bilmesi de çok önemli bir avantaj. Bir oyuncu açık olmalı. Müziği de başka birçok şeyi de bilmeli.

Bugün Türkiye’de akraba evliliği yaygın bir sorunken, kuzenleriyle evlenen bu kadar çok insan varken, Zülal ile Nejat’ın aşkı, sizce seyirciye ne kadar imkansız gelebilir?
Sonuçta Zülal ve Nejat bunu imkansız olarak görüyor. Size göre imkansız değildir ama bana göre imkansızdır. Çünkü komşunun çocuğu da benim için artık kardeştir, “abi” dediğim insan benim abimdir. Ama bir arkadaşım bana şunu söyledi mesela: “Amcamın oğlu olsa, eğer âşıksam umurumda olmaz.”

“Zülal’i Nejat’a bağlayan, her şeyin ilkini onunla yaşaması”

Romanı okuduğunuzda bulduğunuz Zülal ile senaryodaki Zülal arasında ne gibi farklar var?
Bu Zülal daha günümüz kızı. Bir kere modern dansla ilgileniyor, üniversitede okuyor. Düşünceleri, tavırları daha farklı, ama içindeki o saf, masum öz hâlâ korunuyor. Günümüzün Zülal’i diyebilirim.

Âşık olduğunuz kişiye kavuşamamak büyük ıstıraptır. Siz bu ıstırabı oynarken neden ilham aldınız?
Empati kuruyorum. Böyle bir şeyi yaşasaydım nasıl olurdu, nasıl düşünürdüm, nasıl davranırdım? Kaldı ki Zülal’le Nejat o aşkı yaşayamasalar da, şu anda aynı ortamdalar. Onun varlığını görmek, hissetmek, sesini duymak bile Zülal için öncesinde ondan uzak kaldığı beş yılla kıyaslandığında bir şey...

Vildan’ın Zülal’den öğrendiği ne var?
Bir yıl önce modern dansa ilgim başladı ve ders almaya başladım. Senaristlerimiz bunu öğrenince, Zülal’e eklediler. Ben normalde bir bara gidip dans edemezdim ama şimdi TV’de herkesin önünde dans ediyorum. Kendimi aşmaya başladım. Aslında dansı Zülal’e ben verdim ama o da bana bunu bir açılım olarak geri verdi.

Zülal’i Nejat’a böyle şiddetle bağlayan şey ne?
Babasız büyümüş bir kız. Çok fazla arkadaşı da yok. Çocukluğundan beri Nejat’la birlikte ve onunla bir sürü şeyi paylaşmış. Birlikte büyümüşler ve ondan dostluğu görmüş, onunla dertleşmiş, sırlarını paylaşmış. Her şeyin ilkini onunla yaşamış: Belki bir kitabı birlikte keşfetmişler, belki de sinemaya ilk kez birlikte gitmişler.

“Yatırım yapmaya çalışıyorum ama her şeye zam geliyor”
Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?
Alışveriş adreslerim yok. Alışveriş merkezine de, pazara da giderim. Marka merakım yoktur.

Cildinize nasıl bakarsınız?
Makyajımı temizlemeden asla yatmam. Kremleri sürerim. Cilt bakımına gidecek vaktim olmuyor.

Çok incesiniz. Spor yapar mısınız?
Bu aralar yapamıyorum, ama pilates, fitness yapıyordum. Bir de tabii dans var.

Dışarı çıkınca nerelere gidiyorsunuz?
Evde müzik dinlemeyi seviyorum. Dışarı çıkınca da türkü dinlemeye, Suzan Kardeş’e gidiyorum.

Kazandığınız parayı ne yapıyorsunuz?
Yaşamaya çalışıyoruz. Doğalgaza zam geldi, sigaraya zam geldi... En mantıklısı bir ev alarak yatırım yapmak ama şu ana kadar çok da mümkün olduğunu söyleyemem.


“Oyuncuya sevişme sahnesi sorulmaz”
Siz kariyerinize ödülle başladınız. Bunun avantajları neler?
Sizi şevklendiriyor. Bu işi bilen insanlardan destek görüyorsunuz. Manevi katkısı büyük.

Dezavantajları?
Sürekli en iyi kadın oyuncu gibi gezmenizi bekliyor insanlar. Dedim ya, aşağıdan başlayıp yukarıya çıkmak daha zevkli oluyor diye... En yukarıdan başladığınız zaman insanlar sizi hep orada görmek istiyor. Yine de şükürler olsun, ödül bana bir sürü güzellik getirdi.

“Bütün kadın oyunculara üzülüyorum”

Ödüllü bir oyuncu olarak, “İyi oyuncu” ile kastedilen şeyi siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Yola ilk çıktığı zamanki heyecanı hiç kaybetmeyen... Disiplinli, ama hayatta yaptığı her şeyde çok disiplinli... Her şeye rağmen işine olan sevgisini koruyan... Pratik, kendini geliştiren... Okuyan, gören, kendini kısıtlamayan, sınıfı olmayan kişi.

Ve tabii ki o soru: Oyunculukta kurallarınız var mı?
Biz sonuçta insanı oynuyoruz. Bir hayatı yaşamaya, yaşatmaya, insanları inandırmaya çalışıyoruz. Ama maalesef ki işini düzgün, disiplinli, gerektiği gibi yapan kadın oyuncu arkadaşlarımızın ertesi gün gazetede sadece öpüşme ve sevişme sahneleriyle gündeme geldiğini görüyoruz. Sadece bunlar konuşuluyor, bunlar tartışılıyor... O kadar da çirkin sözler okuyoruz ki... Ben bütün kadın oyuncu arkadaşlarım adına gerçekten üzülüyorum.

Adil değil...
Düşünsenize, işimiz bu ve biz gerektiği gibi, disiplinli bir şekilde yapıyoruz ama gerekli saygıyı bu işi bilen insanlar bile göstermiyor. Şimdi bu işi nasıl gerektiği gibi yapacaksınız? Haydi, “Oyunculuğun sınırları yoktur” diyorsunuz da... Ertesi gün o sahnenin duygusu falan değil, bunlar konuşuluyor.

Beren Saat canlı bomba gibi ağır bir rolü oynarken sadece memeleri konuşuluyor mesela...
Evet ya! Bu ne kadar ayıp bir şey! Sonra da “Öpüşme, sevişme sahnelerinde oynar mısınız?” deniyor... Halbuki oyunculuk bu şekilde konuşulmaması gereken bir şey... Kalkıp bir doktora “Ameliyat yaparken şunu yapar mısınız?” diye soruluyor mu ya da bir öğretmene
“Ders verirken bunu yapar mısınız?” deniyor mu?

Sizce, sizin hangi özelliğiniz ekranda seyirciyi yakalıyor?
Hiç düşünmedim... Bazı insanlar çok sıcak buluyor, bazıları gözlerimin içinin çok güzel baktığını söylüyor.


“İsmail’i çok seviyorum, onunla yaşlanmak istiyorum”
İlk aşkınız?
Babam! Seyahate gittiği zaman günlerce yolunu beklerdim.
O gelmeden uyuyamazdım.

Bugün bir erkeğe baktığınızda, babanızdan neyi arıyorsunuz?
Bana göre babam çok dürüst bir insan. Sadece babam dürüst olduğu için değil, normalde bir insanın dürüst olması gerektiği için dürüstlük ararım tabii ki. Babam ailesine çok sahip çıkan ve sorumluluklarını bilen bir adamdır. Ben de bu özelliklere sahip olan birini istiyordum ve şükürler olsun buldum...

İsmail Hacıoğlu’yla ilişkiniz...
Onu çok ama çok seviyorum...

Haberin Devamı

Evleneceğiniz doğru mu?
Nişanlandık. İlk adımı attık. Sevdiğim insanla ömrümün sonuna kadar beraber olmak, onunla yaşlanmak istiyorum.

Plato “Aşkın tanrısı, ihtiyaç halinde yaşar” demiş. Sizin âşık olunca ne gibi beklentileriniz oluyor?
Bu hayatta beklentiyle bir şey yaşanamıyor bence. Aşk öyle saf bir şeydir ki beklenti o masumiyeti, saflığı kirletir. Aşk yani...

Mesela size çiçek getirmesini istemez misiniz?
Onu ben istiyorum diye yapacaksa, yapmasın. Karşımdaki insan ne yapmak istiyorsa onu yapsın. Çiçek getiriyorsa, kendisi istediği için getirsin. Bu daha mutlu eder. Sadece huzurlu ve mutlu olma derdindeyim.

Yazarlar