Kültür Sanat 20 yıl önce, 15 yıl sonra; MARK KNOPFLER

20 yıl önce, 15 yıl sonra; MARK KNOPFLER

15.06.2008 - 00:02 | Son Güncellenme:

Reklamların da payıyla Mark Knopfler konserini Dire Straits konseri gibi gördük. Knopfler ise topu topu beş Dire Straits şarkısı çaldı. Ancak buna rağmen sadece varlığıyla bile mesut etti dinleyiciyi

20 yıl önce, 15 yıl sonra; MARK KNOPFLER

Yaşadığım şehre 20 yıl önce Dire Straits gelseydi, peşin peşin “Bu gece bir konser izleyeceğim ve hayatım değişecek” derdim. Olmadı, topluluğun dağılışından 15 yıl sonra gitarcı, besteci ve beyni Mark Knopfler geldi. Biz bu avuntuyla Kuruçeşme Arena’daki 13 Haziran gecesini bir Dire Straits konseri gibi gördük. Ancak yanıldık, çünkü Knopfler iki saatlik konser boyunca topu topu beş Dire Straits parçası çaldı.
Bu şüphesiz Knopfler’ın suçu değil. Yanılgıda, “Walk Of Life” şarkısının eşliğinde “Mark Knopfler gelecek, Boğaz’a karşı Dire Straits çalacak” diye, anons eden TV reklamlarının payı büyüktü.
Bir ihtimal, organizasyon, sanatçının bu turnesindeki repertuvarını pek etüt etmemiş, dersini iyi çalışmamış ya da ticari nedenlerden, konseri Dire Straits parçalarının çalınacağı bir gece olarak lanse etmeyi uygun görmüştü. Ne var ki bu astronomik bilet fiyatlı konserin çıkışında, yüzlerinden avucunu yalamış insan ifadesi okunanların sayısı hiç de az değildi. 

Geniş bir müzikal arazi
Sahne önündeki 10 bin kişide sanatçının kapadığı deftere ilişkin yaratılan bu beklenti, belli belirsiz bir coşku eksikliği; beraberinde solo parçaları karşısında heyecansız davranarak şarkı aralarında Dire Straits isteyen seyirci karşısında gülmeyen bir Knopfler yaratıyordu. 
“Cannibals” ile başlayan konserin ilk yedi parçası gitarcının solo albümlerinden geldi. “Why Aye Man”, “Sailing to Philadelphia” ve son albümünün açılışındaki “True Love Will Never Fade” gibi güzel şarkılar vardı aralarında ama seyirci bunlara hayli yabancıydı.
Bu bölümdeki hüzünlü parçalar, sundurma altında eski bluescuların çaldığı türden. Dinleti niteliğinde geçen ağır, sakin, atmosferik bölüm, “Romeo and Juliet”in ilk notalarıyla sona eriyor. Knopfler, çatlak karizmatik sesiyle yanıtlıyor kalabalığı. Ardından giren “Sultans of Swing”, kalabalığın üzerinde bir ses bombası gibi patlıyor.
Knopfler’ın Chet Atkins tesirli blues-rock müziğine, rahat vokalleri, hızlı parmak tekniğiyle örülü gitarı, melodik açıdan büyüleyici soloları, her cümlede ayrı bir ruh taşıyan vibratoları, hızlı blues koparma hareketleri eşlik ediyor. 

Gitarların resmi geçidi
Geniş bir araziyi hâkimiyeti altında tutuyor. Rock’n roll, blues, folk, country, Kelt müziği, new age ve bluegrass; hepsini hem aynı ateşli dokunuşlarla hem de aynı sakinlik ve özgüven içinde çalıyor.
Yüksek ateşli parçalar geliyor arka arkaya; biri, basçı Glenn Worf ile kemancı John McCusker’ın muhteşem pasajına tanıklık eden “Marbletown”, diğeri ikinci gitarda profesör kılıklı Richard Bennett, tecrübeli davulcu Danny Cummings, klavyeciler emektar Guy Fletcher ve genç Matt Rollings; hepsinin birden coştuğu “Speedway at Nazareth”.
Değişken ruhlu, Springsteen esinli Dire Straits şarkısı “Telegraph Road”un ilk notaları dalgalandırıyor kalabalığı. Sayısız gitar değiştiriyor Knopfler; Stratocaster’ından Telecaster’ına Fender’ler, başta Les Paul olmak üzere Gibson’lar... 59 yaşındaki İskoçyalı, solak olmasına karşın, gitarı sağ çalıyor. Bitirirken tavuk yemler gibi birkaç avuç pena atıyor ön sıralara; düğmeleri iliklenmemiş mavi desenli esnaf gömleğinin içinden.
Biste çalınan dört parçadan ikisinin Dire Straits’ten “Brothers in Arms” ve içine “İstanbul Town” ifadesini sıkıştırarak ufak bir jestte bulunduğu “So Far Away” olması bir nebze tatmin ediyor yaş ortalaması yüksek kalabalığı.
Kariyerinin film müziği ya da Cahit Berkay dönemine dönüyor son olarak; “Local Hero” filmi için bestelediği “Going Home”u çalıyor.
Repertuvar, beklenti vs. bir yana, neticede yaşam gailesinin batağındaki bu kadar orta kuşak mensubu insanı, ülkeleri siyasi ve ekonomik bir çalkantının ortasındayken, sadece varlığıyla bile mesut etti Knopfler. Allah da onu mesut etsin...