Kültür Sanat Beyazperdede havaifişekler

Beyazperdede havaifişekler

06.12.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

Uzakdoğu Kültür Merkezi'nin düzenlediği Uzakdoğu Filmleri Festivali yarın başlayacak. Festivalde filmler ücretsiz olarak izlenebilecek.

Beyazperdede havaifişekler

İKİNCİ Uluslararası Uzakdoğu Filmleri Festivali 7 - 15 Aralık tarihleri arasında İstanbul AKM, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ve Atatürk Kitaplığında gerçekleştirilecek.
Uzakdoğu kültürü Türkiye'de git gide daha fazla ilgi çekiyor. İstanbul Film Festivali sayesinde Uzakdoğu sinemasının da bir izleyici kitlesi oluştu. Japon filmleri, özellikle daha kolay pazarlanabilen Kurosawa ve Oshima'nın filmleri her zaman ilgi çekerdi. Hong Kong ve Tayvan yapımlarının özellikle son yıllardaki başarılı örnekleriyle kazandıkları popülarite Türkiye'ye de yansıdı. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri sineması bu ülkelerle ilişkilerimizin yakınlaşması sonucu tanınmaya başladı. Avustralya sineması zaten dünya çapında bir yer edinmişti. Hint sineması ise uzun süre "Avare" dolaşmıştı İstanbul sokaklarında! Ancak Çin sineması yavaş ilerleme kaydediyor.

Geçen yıl İstanbul Film Festivali'nde biletleri hemen tükenen "Kırmızı Havaifişek, Yeşil Havaifişek", (He Ping) Kuzey Çin'in havaifişek üreticisi köklü ailelerinden birinin tek çocuğu olan genç kızın, anne ve babasının ölümünden sonra erkek gibi giyinip, davranarak işleri yürütürken baskı altına aldığı cinselliğinin bir ressamın aşkıyla açığa çıkmasını konu alıyor.
Altın Palmiyeli "Elveda Cariyem" Türkiye'de ticari gösterime giren az sayıdaki Çin filminden biri. Çin'in dördüncü kuşak yönetmenlerinden Chen Kaige Altın Lale için de yarışan yakından tanıdığımız bir sinemacı. Sansürle uzun süre mücadele eden film Kültür Devrimi'nin yarattığı çelişkileri vurguluyor.
Xie Fei'nin yönettiği "Susam Gölü Kadınları" Berlinale '93'te Altın Ayı ödülünü Ang Lee'nin "Düğün Yemeği" ile paylaşmıştı. Günümüz Çin'inde kadın sorununa derin bir bakışı olan film, güçlü bir kadın olan kayınvalidesiyle sorunları olan genç bir kadının öyküsünü anlatıyor.
Zhang Jinbiao'nun yönettiği Çin Sinema Bakanlığı En İyi Film Ödülü sahibi "Mao Zedung ve Oğlu" bir baba oğul arasındaki ilişkileri ele alıyor.
"Boşanma", Chen Guoxing'in kadın erkek ilişkilerini gözden geçiren, boşanmanın bireysel ve toplumsal sonuçlarını anlattığı bir film.
Yang Liquo'nun yönettiği "Güneş Panda" Çin sinemasının kendine özgü büyüsünü taşıyan bir film. Küçük bir kızın düşkırkılıklarını yaralı bir pandaya yardımcı olarak atlatmasını ve bu sevimli hayvan aracılığıyla yepyeni bir dünya keşfetmesini konu alıyor.
Çinli kadın yönetmen Li Saohong "Pembe Toz"da savaş sonrası dönemde bir fahişenin çektiği zorluları anlatıyor. Huang Shugin "Kadın Şeytan İnsan" ile 11. Uluslararası Fransa Kadın Yönetmenler Festivali'nde En İyi Yönetmen Ödülü'ne değer görüldü.
Hong Konglu yönetmen John Woo aksiyon ve gerilim türlerindeki ustalığıyla Hollywood'a bile kendini kabul ettirdi. Onun bon aylarda Batı sinemalarında büyük ilgi gören, eleştirmenlerden de övgüler alan "Katil" adlı yeni filmini Uzakdoğu Filmleri Festivali sinemaseverlere armağan edecek.
Festivalin bir başka değerli armağanı ise Tayland sineması. Ülkenin önemli yönetmenlerinden Rachane Limtrakul'un aynı kıza aşık olan iki kardeşin öyküsünü anlattığı 1992 yapımı "Romantik Mavi"yi izleyeceğiz. Festivaldeki ikinci Tay filmi Chatrichalerm Yukal'ın yönettiği uyuşturucu sorununa değinen "Kızkardeşler".
Bir başka "bilinmeyen sinema" Kore sineması. Hyeung Seung Lee 1992 yapımı "İçteki Hüzün"de moda dünyası fonunda aşk ve evlilik temalarını ele alıyor.

Japonya panoramasında en fazla ilgiyi ünlü yönetmen Kenji Mizoguchi'nin "Oharu'nun Yaşamı" adı filmi çekecek. 1952 yapımı film on yedinci yüzyılda Kyoto'da yaşayan Oharu adlı bir kadının trajik öyküsünü anlatır.
Japonya'dan diğer yönetmenler de sinemalarının önde gelen temsilcileri. Kon Ichikawa "Bir Aktörün İntikamı"nda Japon Kabuki tiyatrosunun bir oyuncusunun yaşamını konu alıyor. Kaizo Hayashi yazıp yönettiği "Sirk Çocukları"nda birçok sinemacıya esin veren sirkin canlı, hareketli, renkli havasını beyazperdeye taşıyor. Japon ticari sinemasınının büyük başarılarından "Godzilla" da eksik kalmamış Festivalde.
Hint Yeni Sinema akımının bir temsilcisini Uzakdoğu Filmleri Festivali sayesinde tanıyacağız. Ramesh Sharma "New Delhi Times"ta, bir gazete editörünün politik oyunlara karşı savaşımını anlatıyor. Bir başka Hint filmi Ketan Mehta'nın "Baharatlar"ı. Hintli kadın yönetmen Mrinal Sen'in İstanbul Film Festivali'nde gösterilen "Kapalı Dünyalar", yalnız yaşayan bir kadın ve erkeğin telefon konuşmalarıyla duygusal yakınlık kurmalarını konu alıyor.
Uzakdoğu'nun Batılı kıtası Avustralya'dan Peter Weir'in ilk uzun metraj filmleri "Paris'i Yiyen Arabalar", "Hanging Rock'ta Piknik" ve "Korkusuz"u izleyeceğiz. Peter Weir, yaşamın anlamını, insanın dünyadaki yerini sorgulayan bir yönetmen. "Paris'i Yiyen Arabalar" insan ve otomobil ilişkilerini irdeliyor. "Hanging Rock'ta Piknik" ise Joan Lindsay'in aynı adlı romanından bir uyarlama. Bir grup kız öğrencinin Sevgililer Günü'nde pikniğe çıkıp ortadan kaybolmalarını konu alan gizemli bir gerilim. Jeff Bridges'in başarılı yorumuyla belleklerde kalan "Korkusuz" ise uçak kazasından sağ olarak kurtulan bir adamın travmaya uğrayıp ölümsüz olduğunu banması üzerine, gizemci bir yanı da bulunan bir film.

Ünlü Kırgız yönetmen Tölömüş Okeyev bir süredir Kırgızistan Kültür Ataşesi olarak Ankara'da bulunuyor. Berlinale '85'te Gümüş Ayı kazanan "Kar Leoparının Soyu" adlı filmi, bir "bilinmeyen sinema" yapıtı olarak Türkiye'de gösterilme rekoru kırmak üzere. Uzakdoğu Filmleri Festivali kuralı bozmadı ve 1973 yapımı "Bozkurt" ile 1995 yapımı "Manas Destanı" yanı sıra "Kar Leoparının Soyu"nu da programa dahil etti.
Akira Kurosawa usta da bir toplu gösteriyle Festivalde yer alıyor. Kurosawa'nın başyapıtlarından 1951 Venedik Film Festivali Altın Aslan ve En İyi Yabancı Film Oscar ödüllü "Rashomon"u görmemiş olanlar kaçırmamalı. Yedi savaşçının bir kap pirinç karşılığı bir köyün korumasını üstlenmelerini konu alan görkemli sinema destanı "Yedi Samuray"ı da! "Örümceğin Kalesi" Shakespeare tutkunu Kurosawa'nın "Macbeth" uyarlaması. Yöntemenin 1974 yılında Vladimir Arsenyev ile birlikte çevirdiği SSCB - Japonya ortak yapımı "Dersu Uzala" ise 1900 yılında Sibirya'da geçen, Maxim Munzuk'un unutulmaz avcı yorumuyla gücü bir kat daha artan bir film.