Kültür Sanat Bir gece ve her gece

Bir gece ve her gece

05.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir gece ve her gece

Bir gece ve her gece

       YA ben öküz altında buzağı arıyorum ya da Mike Figgis mizantropiyle dokumuş filmini. Karanlık ve romantik bir film gibi başlayıp, araya mizantropinin, sendrom olarak kent kültürü ve çağdaş yaşamın ipuçlarını serpiştirerek ilerliyor.
       Görsel olarak son derece iyi bir film. Araya iki klip de atmış olmasa çok tutarlı bir ışığı var. Atmosfer yaratmada üstüne yok. Oyuncuların da başarısını pekiştiren bir görüntü yönetimine sahip. Kurgudaki tek zaaf filmin baş kahramanlarının seviştikleri sahnenin filmin bütününden kopuk olması. Mike Figgis'in verdiği demeçlerle anlatımının çelimesine tüm itirazım. İzninizle, filmin sonunu da açıklayarak yapacağım eleştirimi. Dilerseniz okumak için filmi izleyene dek bekleyin.
       Kahramanımız Max, ünlü bir reklam filmi yönetmeni. Aslen New Yorklu şöhret icabı Los Angeles'a yerleşmiş. İş için New York'a gelir. Seropozitif yakın dostu Charlie'yi ziyaret eder. Yıllar önce yolları ayrılmıştır. Charlie'ye göre Max gizli eşcinseldir. Ayrıca yeteneklerini reklamcı olmak için satmıştır. Hala ona biraz kızgındır ama Max'in küçük oğluna Charlie adını verdiğini duyunca yelkenleri suya indirir.
       Projesi için yeni mankenler ararken Claudia Schiffer'i fazla Aryan bulur. Kültür küpü asistanlarından biri "O Aryan değil, Alman" deyiverir. Bu sırada gözü yan masadaki sarışına ilişir. Deyim yerindeyse "kesişirler". O sarışın da Aryan - Almandır. Karen, aynı Schiffer gibi dudağını ısırıp durur. Film boyunca toplasanız on tümce konuşmayacak, çoğunlukla gülümseyecek ya da ağlayacak olan bu güzel kadını "aptal sarışın" sanmamamız için çok sonra kocasının füze mühendisi olduğunu belirtmesi gerekecektir.
       İki yabancının birleşmesi için Birleşmiş Milletler bile araya girecek, kader ağlarını rastlantılarla örecektir. Ertesi sabah BM kutlaması yüzünden NY trafiği birbirine girmiştir. Lobide arkadaşlarını bekleyen Max'in dolmakalemi mürekkep akıtır, gömleği batar. Karen, duruma müdahale eder "You've got a black heart / Kara bir yüreğin var" der. Odasını boşaltmış olan mağdur Max'i kendi odasına götürür. O sırada Karen'ın arkadaşı arayıp akşamki konsere gelemeyeceğini bildirir. Julliard Quarttet'i Max de pek sever. Kente gelir gelmez bilet aramış, heyhat, bulamamıştır. (Zaten o gün dönecekti neden bilet aramış ki?) Mis gibi bahane, hem de müzikal. Filmin adı "Bir Sabahlık Aşk" olmadığından malum ilişkinin kurulması için daha beklememiz gerekmektedir.
       Tilki Max, Castro ile bir örnek giyinmiş bir karga Kübalıya "Viva Cuba" deyip ağzındaki taksiyi kapsa da, tören yüzünden uçağı kaçırır. Kalabalıkta dolaşırken fonda önce rengarenk giysili pürneşe Afrika uluslarını, sonra "Brits Go Home" pankartı taşıyan anti - emperyalist Afrikalı eylemcileri fark ederiz.
       Max, Karen'ı bulur. Konseri samimi bir havada dinlerler. Sonra otoparka yürürken romantizm patlaması olur. ŞU NY ne belalı yer! İki soyguncu, ki biri lezbiyendir, onlara saldırır. Max ikisini de tepeler, Karen'ın inci kolyesini kurtarır! Haydi şimdi bütün kollar boyuna... Şok geçirmiş güzel bir kadın gece yalnız kalabilr mi hiç? Zaten Max'in de kalacak yeri yok. Geceleyin, yan yatakta yatan centilmen Max kabus gören Karen'ı uyandırıp sakinleştirir. Eh yani barut nemli de olsa ateşe bu kadar yaklaşırsa...
       Bir geceden bir şey olmaz demeyin. Yasak meyvenin tadına bakan Max, ateşli karısından bıkar. Entel arkadaşıyla barıştı diye reklamcı arkadaşlarına idealist rolleri yapar. Kişiliksizliğin bu kadar olur! Karısı Mimi, bir anda azgın ve gözü dışarıda kadın oluverir. Max onu kıskanmadığı halde teşhircilikle suçlar. Arkadaşlarını homofob olmakla suçlar. Hıyar turşusu kampanyasını küçümseyip Armani reklam filmi çekmekle "sanat" yaptığını iddia eder... Anlayacağınız pusulayı şaşırır.
       Derken araya AIDS trajedisi girer. Charlie'nin virüsü mesaiye başlamıştır. Eşcinseller önünde sonunda AIDS'ten ölürler ya... Max onun yanında sabahlamaya başlar. Bol miktarda iç burucu hastane manzarasına karşı oturmak zorunda kalırız. Özveri tablosu Karen'ın, Charlie'nin ağabeyi Veronn'ın karısı olduğu ortaya çıkıp Vernon, Max ile NY'a gelen Mimi'ye pek bir dostluk gösterince bozulur. Esas soruna göre döneriz. Bir geceden ne çıkar? Bu arada Mimi ile Vernon çene çalar, Karen ile Max bakışırlar. Zaten Vernon, kardeşinin yaşam tarzını onaylamayan homofobun tekidir. Sonunda Charlie Max'e mutlu olmayı öğütleyip ölür. Onun için bir cenaze partisi düzenlenir. Eşcinseller durmadan parti yapıp eğlenirler ya... Danstan ve içkiden herkes kafayı bulur. Fırsat kollayan Karen ile Max, sarmaşdolaş limonluğa atarlar kendilerini. Karanlıkta başka sesler duyduklarında bir de ne görsünler? Vernon ile Mimi benzer işlevi gören bir pozisyonda değiller mi?
       İyi eğitim görmüş, iyi gelir sağlayan, iyi bir aile kurmuş bunalımlı Batılılar eşleri değiş tokuş edince sonunda "mutlu" olurlar. Zaten yaşam yatakta iyi bir "partner" bulmaktan ibarettir.
       Mike Figgis, Las Vegas'ı terk etmiş. Los Angeleslılara da fena takmış. Bundan sonra ne çekeceği var bilinmez.
       "Bir Gecelik Aşk / One Night Stand" - Yönetmen / Senaryo / Müzik: Mike Figgis / Görüntü: Declan Quinn / Oyuncular: Wesley Snipes (Max), Robert Downey Jr. (Charlie), Nastassja Kinski (Karen), Ming Na Wen (Mimi), Kyle MacLahlan (Vernon).