Kültür Sanat Eşkıyaların sonuncusu

Eşkıyaların sonuncusu

29.11.1996 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Eşkıya" - Yön / Sen: Yavuz turgul / Gör: Uğur İçbak / Müz: Erkan Oğur, Aşkın Arsunan / Oyn: Şener Şen (Eşkıya Baran), Uğur Yücel (Cumali), Sermin Şen (Keje), Yeşim Salkım (Emel), Kamuran Usluer (Berfo - Mahmut Şahoğlu), Özkan Uğur (Sedat), Ülkü Uzun (Emel'in annesi).

Eşkıyaların sonuncusu

ÇEVRESİNDE söylenceler dönen o eski eşkıyalar yok artık. Köroğlu da yok Robin Hood da. Eşkıyaların destanlaşacağı zamanlar da geçti. Ne bir İnce Memed yazılabilir ne de Antonio das Mortes çevrilebilir. Tüfeğini kapıp dağa çıkanlar, ormana kaçanlar kısa sürede onları politik yönden destekleyenlerin yolladığı roketatar ve otomatik silahlarla donanıp gerilla oluverirler. Üç beş sadık yandaşını toplayıp çete kuran; yol kesen haraç toplayan ve bunu bir yaşam tarzı haline getiren kendilerince adalet savaşçısı ve dağıtıcısı eşkıyalar tarih oldu.
Artık, Sicilya ekolünün Amerikan yorumu mafya moda! Kenar mahalle bıçkınlarının, kente göçüp köyünde yaka silktiği ağasına öykünenlerin "reis" rolü kestiği; büyük balıkları doyururken sebeplenen irili ufaklı çeteler... Ve birkaç ahtapot: Sanayi, ticaret, bürokrasi, güvenlik, iletişim... Her alana yayılmış; resmi kurumlardan yasa dışı örgütlere dek her yere bir kol uzatmış; "aşkta ve savaşta her yol mübah"tan ibaret felsefelerine dayanıp vantuzlarıyla kar ve güç emen ahtapotlar.
Filmimizde her beden suçlu bulunur: Otuz beş yıl hapis yattıktan sonra gün yüzü gören gerçek eşkıyaların sonuncusu Baran. Baran'ı ihbar edip altınlarını çalan, çaldığı parayla Baran'ın sevdiği kız Keje'yi babasından satın alan ve ülkenin en zengin (ve şaibeli) adamı Mahmut Şahoğlu haline gelen Berfo. Sevgisiz kaldığı, cinsel tacize uğradığı çocukluğunun acısını sert adamlığa soyunarak kapatmaya çalışan saf Cumali. Beyoğlu bölgesi uyuşturucu trafiğini yöneten köy kökenli Demircan. ("Hırsızlık, dolandırcılık... Hepsi nisana göre yoksa yapılmazdı!")
Eşkıya'nın baraj gölü altında kalan köyünde tek başına yaşamını sürdürmeye çalışan Nene, kurda kuşa yem olmaması için onu götürmek isteyen Eşkıya'ya şöyle der: "Kurt ve kuş bizdendir. Asıl kötülük başka yerde." Yani kentte... İnsanın doğadan uzaklaştıkça doğal hukuktan da uzaklaşıp kendi koyduğu birtakım kuralları adalet sandığı yerde. Berfo'nun yaptığı tüm kötülükler için Keje'ye aşkını bahane etmesi, Emel'in sevgilisi Sedat'ı hapisten çıkarmak için Cumali'nin aşkını kullanması gibi sevginin bile saptırıldığı büyük kentte Eşkıya ve Cumali, kısa sürede baba oğul olmayı başarırlar.
Böylesine güzel bir öyküye, çok özenli bir görüntü yönetimine, Şener Şen ve Uğur Yücel'in karizmalarına, ana konuyu destekleyen Tarlabaşı'ndan insan, sokak ve çatı manzaralarına, Necdet Mahfi Ayral ve Kayhan Yıldızoğlu'nun canlandırdıkları yaşlı aktörlerin trajik öykülerine karşın bu filmi niye sevmediğimi açıklamakta güçlük çekiyorum. "Eşkıya"da, tüm yerel özelliklerin yanı sıra öylesine baskın bir Hollywood aksiyon filmi havası (parodisi değil) var ki! Kaçma kovalama, silahlı çatışma ve diyaloglar Tarantino, Woo vb. bir yönetmenin filmini izlediğiniz sanısına kapılmanıza yol açıyor. Doğrusu bu da hiç ironik değil, bunaltıcı.
Bir eleştiri de casting'e: Yardımcı rolleri ünlülere dağıtmakla belki bir miktar daha izleyici çekilebilir ama usta oyuncuların yanında çok zayıf kalıyorlar.
Yavuz Turgul, başta "Muhsin Bey" olmak üzere her filmini sevdiğim bir yönetmen. (Bu görüşümü rahatlıkla genelleştirebilirim.) Ancak filmografisi "Muhsin Bey"den bu yana düşen bir eğri çiziyor.