Kültür Sanat Filmin komiği ben değilim!

Filmin komiği ben değilim!

30.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Filmin komiği ben değilim!

Filmin komiği ben değilim


Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği “Vizontele" adlı filmde yaşlı, bilge bir babaanneyi oynayan Demet Akbağ ile, “komik" olmadığını söylediği rolünü, sinema oyunculuğunu, komedide yaşanan “zeki kadına gülme" sürecini konuştuk. İki sır verdi Demet Akbağ, birini de gizledi.


       Artık seyirci son derece “zeki" bir kadına, Lütfiye’ye gülüyor...
       Komedide zeki erkek de çok fazla prim yapmazdı bu açıdan. Aptala, sakara, fiziksel bozukluğu olana gülünürdü. Aslında Türk toplumunun bir kesimi, bunlara gülerdi. Belki de siz, çok eskiden gülmezdiniz. Size de diğerlerine de hitap ediyoruz biz. Onların da mizah anlayışını biraz yükselttiğimize inanıyoruz: Artık zor beğenir oldular. Bunlar tamamiyle kendilerinden aldığım ifadeler, benim fikrim değil.

       Peki Lütfiye bütün bunları nasıl aştı?
       Biz, seyircinin zeki olduğunu hesap ederek çalışıyoruz. Dahası neye gülüyorsak, onu yapıyoruz. Bir de bunu nasıl yorumladığınıza bağlı.

       Yani daha önceden böyle roller vardı da doğru yorumlanmadılar mı?
       Hiç yoktu diyemeyeceğim ama olanları da yanlış yorumluyorlardı.

       Lütfiye’de Demet Akbağ’dan neler var?
       Benim her rolde çıkış noktam doğallık ve samimiyettir. Bizim senaryomuzda “Sağlıcakla kal anne", “Bağışla beni", “Sana bir armağan getirdim" gibi sözler yok. Çünkü Türk halkı böyle konuşmuyor. Yılmaz’ın senaryosuna getirdiği doğallığı ben de oyunculuğuma getiriyorum.

       “Sen Hiç Ateşböceği Gördün Mü?ödeki Gülseren de zeki bir kadındı. Bu zeki kadın rollerinin arka arkaya gelmesi tesadüf mü?
       Bu çok aramızdaki bir sırdı, şimdi herkesle paylaşalım o zaman. Yılmaz’ın, benim asabi ve zeki kadınları çok iyi yorumladığıma dair bir inancı vardır. Bir gün ona bana yazdığı bir rol için “Yılmaz" dedim, “Bir kadın oyuncunun dağarcığında kaç adet asabi tipleme olabilir?" Yanıtı şöyleydi: “Bu oyuncu sensen, 72 bin adet..."

       Schopenhauer “Yalnızlık bütün olağanüstü kafaların yazgısıdır" der. Sizin zeki kadınlarınız yalnız kadınlar aslında...
       Seyircide “Lütfiye aslında yalnız bir kadın" düşüncesini oluşturabiliyorsam, bu beni anladıkları anlamına gelir. O zaman bu rol başarılı olmuş demektir.

       Lütfiye tiplemesi oyunculukla ilgili yeteneklerinizin tümünü doyuruyor mu?
       Fransızların bir sözü vardır: “Sanatçı her zaman mutsuzdur." Buna ben, sanatçının her zaman için doyumsuz olduğunu da ekliyorum, oynadığı karakter ne kadar güçlü olursa olsun.

Sırlarımızdan biri de...

              Peki siz Lütfiye’den nasıl besleniyorsunuz?
       Bizim sırlarımızdan birini daha vereyim: Yılmaz ile ben, birbirimizden besleniyoruz. O benim oyunculuğumdan ilham alıyor, ben onun yazdıklarından. Doğru yazılan tiplemeyi oynamanın lüksü çok güzel bir şey, oyuncu için.

       Bu arada filmler niye geri planda kaldı?
       Şimdi burada Türk sinemasındaki başka bir gerçeği aralamış oluyoruz. O da kamera karşısında fizyonominizin bir şeyler ifade etmesi. Düzgün bir kemik yapısı, hafif hoş gözler... Yani başrol oyunculuğu söz konusu olduğunda, biraz güzel bir kadın olmalıydınız. Şimdi durum farklı tabii. Bir de bizim erkek yazarlarımızda “Biz kadın oyuncuya zor yazıyoruz" anlayışı hakim. Bunu hatırı sayılır bütün ünlü yazarlarımız söylüyorlar. Ayrıca denk gelmedi, bana uymadı herhalde.

       Kadın filmleri çekildiği dönemlerde bile mi?
       Ben çok tutucu bir insan değilim ama kendime inandırıcı gelmeyen bir şeyi yapamam. Soyunup koridorlarda koşamıyorum. Yönetmen de bunu biliyor. Demet bunu yapmaz diyor ve bana rol teklif etmiyorlar. Böyle filmler gündeme gelince ben aranan bir oyuncu olmadım.

       Ve derken Yılmaz Erdoğan geldi. Şimdi yeni bir film için kolları sıvadınız.
       Aslında bu filmde de başroldeki kadın değilim. Bir yöreyi ve onun insanlarını anlatan bir hikâye bu, yalnızca benim ya da yalnızca Yılmaz’ın oynadığı karakterlerin hikâyesi değil. Ama bundan beş yıl önce de bana böyle bir film senaryosu gelseydi, bu rolü yine kabul ederdim.

Film ses getirecek

              Sizin rolünüz?
       Bir babaanneyi oynuyorum, o yörenin, doğal olarak erken yaşta evlenmiş, genç bir babaannesini. “Aman gülmekten kırıldık" denecek bir rolüm yok. Filmin komiği ben değilim. Ama çok sevdiğimi söyleyebilirim.

       “Bugüne kadar bana film teklif etmeyenler sinema oyunculuğumu görecekler" gibi bir iddianız var mı?
       Yok. Çünkü ben görmesini bilen yönetmene bu filmde gösterdiğim oyunculuğun sinyallerini çok önceden verdim. O zaman göremeyen gene göremeyecek.

       Size 1993’te Antalya’da yardımcı kadın oyuncu ödülü verecek kadar gördüler ama...
       Ben yardım etmemiştim kimseye. Baştan sona bir kadının hikâyesi olmadığı için yardımcı kadın ödülüne layık gördüler. O zaman için çok sevinmiştim. Çünkü sinema jürisinin ilgisini çeken bir oyuncu olduğumu düşünmemiştim. Ben onlar için bir TV komiğiydim. Böyle bir ödül almak beni çok sevindirdi ve o yüzden de niye bana yardımcı kadın oyuncu ödülü verdiler gibi bir derde düşmedim.

       Yeni filmle ilgili beklentileriniz?..
       Filmin çok ilgi çekeceğine ve ses getireceğine inanıyorum. Uluslararası festivallerde özellikle... Bu film umarım uğurlu gelir ve bundan sonra çok film çekeriz Beşiktaş Kültür Merkezi olarak.

       Tek kişilik oyun projesi?
       Var ama şöyle bir oyundur diyemediğim için bunu adlandırmak istemiyorum. Bu biraz Yılmaz ile aramızdaki bir sır.

       Bütün sırlarımızı da vermeyeyim diyorsunuz...
       E, evet. Ve bu seyircinin Yılmaz ile beni daha uzun süre göreceğine delalet. Şunu diyebiliriz: Bugün herhangi bir iş teklifi geldiğinde ben önce Yılmaz’a danışırım, Yılmaz da bana danışır. Profesyoneliz, ayrı. Ama mutlaka danışırız birbirimize.

       Sizin de yazdığınızı duymuştum.
       Çok güzel fikir veriyorum. “Mükemmelliyetçisin, kolay beğenmiyorsun, mutlaka iyi bir şey çıkarırsın ortaya, dök kaleme bu fikirleri" diyorlar. Ama ne bileyim, cahil cesareti olur diye de yapmıyorum açıkçası. Belki o tek kişilik oyun projesinde...

       “Yazan: Yılmaz Erdoğan - Demet Akbağ" olabilir.
       Evet. Ona müdahale edebilirim. İki kişi çok iyi çalışabilirim. O ikinci kişi Yılmaz Erdoğan olursa...