Kültür Sanat Haydi bit pazarına

Haydi bit pazarına

23.01.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Haydi bit pazarına

Haydi bit pazarına

       ANTİKANIN ve eskinin yeni ile karıştığı, insanı geçmişe götüren ama geleceği de inatla anımsatan bir mekan Horhor Antikacılar Çarşısı. 1999'a girerken çarşı bünyesinde düzenlenen hediye fuarı ile çevrilmişti gözlerimiz Horhor'a. Şimdi 18. yüzyıldan kalma deri koltukların yanına `99'u selamlayan renkli afişler eklenmişken bir kez daha bit pazarındayız.
       Horhor Antikacılar Çarşısı, içinde estetiğin ve tarihin depolandığı yedi katlı bir bina. Bu "depo"da 124 dükkan bulunuyor. Her biri kendi içinde tarih, kendi içinde estetik. Düzenlenen hediye fuarının izi silinmişse de burası her hafta sonu artan ziyaretçi sayısıyla bir panayıra dönüşüyor. "Müşteri" olarak değilse bile "ziyaretçi" olarak mutlaka gidilmeli. Önce kalınca bir toz tabakası dikkati çeker. Bu, belki de gerçekte olmayan, ama tarihe karışmış herşeyde olduğu gibi silik, bulanık ve hatta kalıntı, kırpıntı halinde olma zorunluluğunun zihne bir yansımasıdır. Eskiyi gömeriz. Fakat bazen de Horhor'da olduğu gibi inadına cila kokusuyla karşılar bizi geçmiş. El süpürgelerinin oynadığı bir oyun olsa gerek bu. Biraz da "eski" görünümlü "yeni" eşyalara olan yoğun ilginin, bu yüzyılların tozunu "istenilen" bir şey haline getiriyor olmasından söz edilebilir.
       124 dükkan bir binada toplanınca, ister istemez "rekabet ne boyutta?" olduğu düşünülüyor. İşin mantığı "ne kadar çevre, tanıdık, o kadar satış" şeklinde. Fiyatların 100 dolar ile 30 bin dolar arasında değiştiği çarşıdaki eşyaların tamamına yakını ithal. Henüz mark ve dolarla satışa `geçemeyen' dükkanlar da var tabi. Çarşıda Osmanlı Devleti'nden kalma sadece sedefler bulunuyor. Özellikle Fransa, İngiltere ve İtalya'dan ithal edilen eşyaların en genci 80 yaşında. Bu bilginin anlamını, 18. yüzyıldan kalma deri koltuklara bakarken çözmek daha kolay. Koltuk deyince, içinde gömüleceğiniz o koskocaman koltuklar gelmesin aklınıza, bunlar uzun ve ince koltuklar. Pek, içinde gömüymeye uygun değil yani. Esnaf bir başka parçayı, kenarlarında bronzdan heykelciklerin bulunduğu bir parçayı göstererek vurguluyor: "125 yıl önce bu bronzu böyle nasıl dövmüşler?"
       Antikacılar Çarşısı, belirli insanları ağırlıyor. Gelen müşteriler tanıdık. Bir esnaf, "genelde `sosyetik' müşteriler geliyor" şeklinde açıklıyor durumu. Hatta kimi dükkanlarda hararetli bir hazırlık var, 2 - 3 dakikaya kadar gelecek bir müşteri için ince saplı tüylerle "tozlar" alınıyor. Fakat bazıları şanslı; yılbaşı öncesinde Horhor'da düzenlenen hediye fuarında yapılan çekilişle "tarih"i kazanan "talihli"ler oldu.
       Çarşının alt katları tamire ayrılmış durumda. Burada tamir edilen eşyaların tamamı antika değil. Antika niteliği taşıyan eşyalar bulunmakla birlikte aileden kalma, manevi değeri olan eşyalar da bulunuyor. Galiba asıl toz burada, üstelik gerçek toz, diye düşünüyorum o zaman.
       Yine de eskiyle yeniyi bir arada görmek isteyen, belki bir gramafondan çıkan eski bir taş plağın fon müziği ile (ya da başkan Metin Özkaya'nın bulunduğu dükkandandan tüm çarşıya yapılan klasik müzik yayını eşliğinde) daha önce duymadığınız için yeni, ama kimbilir kaç yaşında bir parçayı anlattığı için eski hikayeleri öğrenmek isteyenleri bekliyor Horhor Antikacılar Çarşısı. O zaman, "Haydiyin bit pazarına!"