Kültür Sanat "İlk kütüphanem bir portakal sandığıydı"

"İlk kütüphanem bir portakal sandığıydı"

01.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

2000 yılında yaklaşık 8000 kitabını Boğaziçi Üniversitesi Vakfı'na bağışlayan Adalet Ağaoğlu'nun bugün de değerli kitaplarla dolu geniş bir kütüphanesi var.

İlk kütüphanem bir portakal sandığıydı

"OKUDUĞUM HER KİTABIN BİR ANISI VAR." axkit011.jpg Bir kütüphaneyi 'taşımak', kitapsever için belki de taşınmaların en zahmetlisi. Kitapları bildiğiniz yerlerinden kaldırıp kolilere yerleştirmek, yeni yerleri için uygun bir kütüphane yaptırmak, bu arada kitapların enlerini - boylarını santim santim ölçmek, raf aralığını hesaplamak, her birinin göze görünmesini dilemek... Tüm bunları yaparken belki de zorunluluktan bazılarını elemek... Türk edebiyatına "Yazsonu", "Fikrimin İnce Gülü", "Ölmeye Yatmak", "Bir Düğün Gecesi", "Hayır", "Ruh Üşümesi" gibi unutulmaz eserleri kazandıran, TRT Ankara Radyosu'na tiyatro oyunları yazan, roman, deneme, öykü ve günlükleriyle yazının hemen her alanında ürünler veren Adalet Ağaoğlu da 22 yıllık kütüphanesini eşi Halim Bey'le Ankara'dan İstanbul'a göçerlerken binbir zahmetle taşımış, taşınma işlemi sırasında da kimi notlar tutmuş. Bu notları daha sonra "Göç Temizliği" isimli bir anı - romana dönüştüren Adalet Ağaoğlu'nun kütüphanesi için söylenebilecek tek şey var belki de: Özel. Bir kütüphane düşünün ki, dokunmaya kıyamayacağınız kitaplardan oluşsun. Ağaoğlu'nun kütüphanesini anlatırken rafların düzeninden söz etmek, ikincil derecede önemli kalıyor. Esas olarak o raflardaki kitaplar ve onların hikayesi, anlatılası. Kuşkusuz her kütüphane, kendisini oluşturan kitaplarla önemli olur. Fakat Ağaoğlu'nun kütüphanesinin farkı, yazarın, yanından ayırmaya gönlünün el vermediği kitaplardan oluşması. Adalet Ağaoğlu, 2000 yılında kütüphanesini Boğaziçi Üniversitesi Vakfı'na bağışlamış. Yaklaşık 8 bin kitabı şu anda üniversite kütüphanesinde. Fakat yazar, bazı kitaplarını yaşadığı sürece yanında tutmak istemiş. İşte o kitaplar, tarihleriyle benzersiz nitelikte. İçlerinde Ağaoğlu'nun okuduğu ilk kitap da var, Picasso tarafından imzalanmış olanı da. Kütüphanenin ilgi çeken bir diğer özelliği de eşi Halim Bey'in zengin Adalet Ağaoğlu arşivi. Adalet Hanım hakkında nerede ne yayımlanmışsa, Halim Bey arşivlemiş. "Sahafçı değilim," diyen, kütüphanesindeki kitapları tekrar okuyabilmeyi istediğini söyleyen ve şu sıralar Murat Uyurkulak'ın "Tol" isimli romanı ile Mihail Bahtin'in "Rabelais ve Dünyası"nı okuyan Adalet Ağaoğlu, bir de güzel haber veriyor: Dosyalar halinde kapalı dolaplarda bekleyen radyo oyunlarının yayımlanması ihtimali varmış. Adalet Ağaoğlu, kütüphanesinin öyküsünü Milliyet Kitap için anlattı. KİTAPLARINI BAĞIŞLADI Ankara'daki evimizde bir çalışma odam vardı ama evin diğer odalarına da tavana kadar kütüphane yaptırmıştım. Bu söylediğim, 1960 - 82 yılları arası. Taşınırken, koliler hazırladım ve bu sırada da bazı notlar aldım; kitapların arasından bazı şeyler dökülüyordü çünkü, kuru ot mesela ya da bir kart... O notlar daha sonra "Göç Temizliği" isimli bir anı - romana dönüştü. Bu taşınma öyküsü İstanbul'da da devam etti; bütün maddi gücümüzü bir eve yatırdık o zaman. Fakat o ev yok oldu. Kısaca özetlemek gerekirse, dolandırıldık. Onun için kitaplarım yıllarca kolilerde kaldı! İnsanın kitaplarını görerek çalışmasının ne demek olduğunu çok iyi biliyorum; Kafka üstüne bir yazı yazacağım mesela ama kitaplarım kolilerde... Acaba hangi kolide? Yine de oldukça dikkatli davranmıştım; kolilerin üzerine notlar yazmıştım çünkü. Fakat ne yaparsanız yapın, rafları boşalttığınız anda kitaplarınız karışıyor. "Göç Temizliği", bir taşınmayı anlatıyor; kitaplarını taşıyanlara neler önerirsiniz? 5 bine yakın. Ancak bazı kitaplarımı gerekli gördüğüm yerlere vermiştim. İngilizce ve Fransızca tiyatro dergilerine aboneydim, o dergileri Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü'ne gönderdim. Buraya sadece yabancı dilde sahne oyunları yazan dergileri getirmiştim; onları da daha sonra Ali Poyrazoğlu'na verdim. Çünkü biliyorum ki, Ali okur. Kaç kitap getirmiştiniz Ankara'dan? "GERİDE KALANLAR İÇİN..." 2000 yılında 8 bin kitabımı gönderdim Boğaziçi Üniversitesi'ne. Şu anda yaşadığımız ev, kiralık; kitaplarımı üniversiteye bağışladığımda dedim ki, "Ne kadar çok yerimiz var şimdi". Aradan 7 yıl geçti ve bugün elimdeki dergiyi, kitabı nereye koyacağımı bilmiyorum. Biz kitap seviyoruz; okuyoruz ya da okumuyoruz ama kitap alıyoruz. Kitaplarınızı Boğaziçi Üniversitesi'ne bağışlamaya nasıl karar verdiniz? Hiç saymadım. Ama başvuru kitaplarımı, ayrılmak istemediklerimi ve Boğaziçi'nde eğitim dili İngilizce olduğu için Fransızca kitaplarımı evde bıraktım. Ayrılamadığım resim katalogları ve fotoğraf kitaplarım da burada. Fransız şansonları ile klasik müzik arşivim oldukça zengindi. Hepsini üniversiteye gönderdim fakat onların ne olduğunu bilmiyorum. Bir de antika yazı makinaları... Onları da gönderdim. Ne kadar kitabınız var şu anda evinizde? Bizim çocuğumuz yok, yeğenlerim okuyup yazdığı halde bu dünyanın dışında insanlar. Aileler, geride kalanlar yazarlarının kitaplarını ve el yazılı defterlerini ne yapacaklarını bilemiyor. Açık söyleyeyim, günlüklerimi dahi onları böyle bir dertten kurtarmak için kitaplaştırıyorum. Bunları görünce düşündüm üstünde... Geride kalanlar, ne yapacaklarını düşünmesin istedim. Bunun üzerine Boğaziçi Üniversitesi'nin avukatıyla da görüşerek kitaplarımı bağışlamaya karar verdim. Anadolu Üniversitesi de aklımdaydı ama hem oraya gidip gelmem zor olacaktı hem de Boğaziçi Üniversitesi'nin çeviri bölümü olması benim için önemliydi. Çünkü kitaplarımın yan kullanımları dahil, telif hakkını da bağışlıyoruz. Bir de kütüphanemdeki diğer kitapların da fark edilerek yurt dışında tanıtılması imkanı doğarsa, mutlu olurum. Evdeki kitaplarımız da, ölümümüzden sonra üniversiteye gidecek. Fakat bu arada üniversiteyle bir anlaşma yaptık; bana imzalı kitapların ayrı bir dolapta olmasını istedik. Neden bağışladınız kitaplarınızı? Kütüphaneye gidip bir kitap aldım bir keresinde; fakat aylar geçmiş ben kitabı alalı ve unutmuşum onu geri götürmeyi. Ve bana protesto geldi! Koştum, gittim ve özür diledim; "Sizin kitaplarınız bunlar, istediğinizde alabilirsiniz," dediler. Böyle hoş bir şey geçti aramızda. Kütüphaneye bağışladığınız kitaplarınızın içinden ihtiyaç duyduğunuz bir kitap olduğunda ne yapıyorsunuz? "YILLAR GÖZÜMÜZÜ ALDI" Evet. Behçet Necatigil'in kitapları var mesela. Bir de başvuru kitaplarımdan ayrılamam. Yabancı dile çevrilmiş çok kitabım yok, ama olanları da tuttum. Oyun yazarlığım ve tiyatro birikimim dolayısıyla tiyatro kitaplarım burada; Çehov, Gorki, Jean Gene, Beckett kitapları elimin altında. Ben roman ve hikayeyi çok geç okumaya başladım, oyunlara meraklıydım. O nedenle kütüphanemde ağırlığı oyunlar tutar. Hepsinin anısı, tarihçesi var bende. John Berger'ın kitaplarından ayrılmayı pek istemem sonra... İlk okuduğum kitapları da kimseye vermem. Emile Zola'nın "Hakikat" kitabı, Reşat Nuri'nin çevirisiyle... 1929 tarihli... İlk okuduğum kitaplardan... Bir de Cervantes'in "Don Kişot"u; 1909 basımı, yaldızlı bir kitap. Bütün bu kitaplar su gibi okunmuştur tarafımdan. Yazık... Yeniden okunmaları lazım, aradan yıllar geçmiş. Bir zamanlar bir kitabı bir - iki gecede okurdum; bu benim için artık bitti. Yıllar gözümüzü elimizden aldı ama bir taraftan da bir sezgi gücü kattı; artık seçerek okuyorum. Evdeki kütüphaneniz çok özel kitaplardan oluşuyor. Ortaokul yıllarında. Ben bir kasaba çocuğuyum. İlkokulu bitirdiğimde Ankara'ya taşındık; orada bir ahşap evde yaşadık. Ortaokulu bitirmeme yakın, babam bir apartman aldı. O apartmanın çatı katında, eğri tavanlı bir odada kalıyordum. Sadece karyolam vardı o odada. Fakat sonuçta ne yaptım biliyor musunuz? İki portakal sandığını üst üste koydum, onun üstüne de annemden istediğim örtüyü örttüm. O iki sandığın içine dergi ve kitaplarımı koydum. İlk kitaplığım, o portakal sandığı oldu. Bilinçli olarak ne zaman bir kütüphane oluşturmaya başladınız? Adalet Ağaoğlu'nun yanından ayırmayı hiç istemediği tiyatro kitapları... Beckett, Jean Genet, Çehov, Gorki... Ağaoğlu bu kitapları ancak ölümünden sonra alabileceklerini, yaşadığı sürece tiyatro kitaplarını kimseye vermek istemediğini söylüyor ve ekliyor: "Komik bir şeydir ama hikayeciler hikaye kitaplarını, şairler şiir kitaplarını toplar. Ben hikaye ve roman okumaya çok geç başladım; hep oyun kitaplarını, tiyatro dergilerini topladım." "Tiyatro kitaplarımdan vazgeçemem" Adalet Ağaoğlu, kitaplarının her bir edisyonunu bulunduruyor kütüphanesinde. Remzi Kitabevi, Oğlak Yayınları, Yapı Kredi Yayınları ve Alkım Yayınları'ndan çıkmış Ağaoğlu kitapları... Bu arada rafları süsleyen her bir objenin yazar için özel bir anlamı, anısı var. Ağaoğlu, bu raftaki öpüşen bebekleri, Halim Bey ile kendisi olarak kabul ettiklerini söylüyor. Tüm edisyonlarıyla Adalet Ağaoğlu kitapları Adalet Ağaoğlu'nun eşi Halim Ağaoğlu da iyi bir edebiyat okuru. Halim Bey'in çalışma odasını merak edip yakından incelediğimizde fark ettik ki, oda bütünüyle Adalet Ağaoğlu arşiv dosyalarıyla dolu. Halim Bey, eşinin 1996 yılında geçirdiği kaza sonrasında çıkan haberlerden yazarın kitaplarıyla ilgili tanıtım, eleştiri yazı ve söyleşilere kadar her haberi arşivlemiş. Ağaoğlu arşivi Adalet Ağaoğlu, "Bunu bir ilan olarak kabul edin," diyor: "Kazadan sonra ben hastanedeyken bu resmi bir geçmiş olsun armağanı olarak getirmişler... Fakat resmin kimin hediyesi olduğunu bilmiyorum ve yıllardır onu arıyorum." Resmin sahibi aranıyor!