Kültür Sanat ‘Türkiye AB’nin değerli bir üyesi olacak’

‘Türkiye AB’nin değerli bir üyesi olacak’

18.01.2009 - 00:37 | Son Güncellenme:

İnsan hakları üzerine çalışmalarıyla tanınan hukukçu Sir Geoffrey Bindman, Türkiye’deki ifade özgürlüğü düzenlemelerinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyumlu hale getirilmesi gerektiğini belirtti

‘Türkiye AB’nin değerli bir üyesi olacak’

İngiltere’nin en önemli hukuk firmalarından Bindmans’ın kurucusu, insan hakları, ifade özgürlüğü ve ayrımcılıkla mücadele alanlarında uzmanlaşmış avukat Sir Geoffrey Bindman, önceki gün Boğaziçi Üniversitesi’nde, “İfade Özgürlüğü: Evrensel Bir Hak” başlıklı bir konferans verdi. “O, bir gazetecinin en önemli görevini yerine getirebilmek, yani kendi gördüğü biçimiyle hakikati söyleyebilmek için canını verdi” sözleriyle andığı Hrant Dink’e adadığı konuşmasında Bindman, Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik süreciyle birlikte, Türkiye’deki ifade özgürlüğü düzenlemelerinin olumlu bir seyir izleyeceğini düşündüğünü söyledi.

Aktivist bir avukat
Konferans öncesinde sorularımızı yanıtlayan Bindman, üniversiteye girdiğinde Latince eğitimi görmek istiyormuş, ancak sonra daha somut bir kariyere karar vermiş. Bindman, “Hukuk okumaktan çok keyif aldım; ama avukatları pek sevmediğimi fark ettim; ticari hukuk hiç hoşuma gitmiyordu! Ardından sendikaları, iş kazası geçiren işçileri, yoksul insanları temsil eden bir firmada çalışmaya başladım; çok tatminkâr bir işti. Derken yerel siyasette de aktif rol oynadım. Sonra yoksul insanlara hukuki destek vermekte uzmanlaşan Bindmans firmasını kurdum. Gittikçe insan hak ve özgürlükleri alanına yoğunlaştım” sözleriyle özetliyor kariyerini.
Bindman, Britanya’daki insan hakları mücadelesinin bir aktivisti olmuş: “İngiltere’de 1965’te ırk ayrımcılığına karşı ilk yasanın oluşumunda rol oynadım. Bugün hukuki mekanizma oldukça gelişti; cinsiyet, din, fiziksel özür gibi konulardaki her tür ayrımcılığa karşı hukuki mekanizmalar var. Sözgelimi Britanya’da bir işveren iş arayan kişiler arasında ya da bir ev sahibi kiracı adayları arasında ırkına göre eleme yaparsa suç işlemiş olur.”

301’e dikkat çekti
Bindman, Türkiye’deki hukukun uluslararası insan hakları ve ifade özgürlüğü standartlarına uyumunu sorgulamanın önemine dikkat çekiyor. “Türkiye’nin, katılması halinde AB’nin değerli bir üyesi olacağını düşünüyorum. Ancak bu süreçte, Türk kanunlarının ifade özgürlüğü ve diğer haklar bakımından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve AİHM kararlarına uyumlu hale getirilmesi gerekli” diyen Bindman, şöyle devam ediyor:
“Türkiye’deki sistemi çok ayrıntılı incelemedim; daha çok ifade özgürlüğü alanına yoğunlaştım. Biraz kaygılıyıyım; Türkiye’de ifade özgürlüğüne getirilen birtakım kısıtlamalar, uluslararası insan hakları hukukunun prensiplerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı. Türkiye’de ifade özgürlüğünün savunulmasında yetersizlikler olduğunu düşünüyorum.”
Hukukçu, 301. madde başta olmak üzere Ceza Kanunu’nun çeşitli maddelerinin ifade özgürlüğü önünde engel teşkil etttiğini de belirtiyor.

‘Muhalefet kısıtlanmamalı’
Hrant Dink, Orhan Pamuk gibi isimlerin 301. madde nedeniyle Türklüğe hakaretten mahkemeye verildiğini hatırlatan Bindman, maddede 30 Nisan 2008’de gerçekleştirilen değişikliğin bir takım yumuşamalar getirdiğini, ancak yine de Ceza Kanunu’nu AİHS’nin 10. maddesiyle tam uyumlu hale getirilmediğini vurguluyor.
“Oysa Britanya’da mevcut yönetimi son derece sert, hatta saldırgan bir dille eleştirmek bile yasaya aykırı değil” diyen hukukçu, şiddete yönelmediği sürece hiçbir muhalefetin kısıtlanmaması gerektiğini savunuyor. Bindman, terör tehdidi yüzünden İngiltere dahil pek çok hükümetin sivil özgürlükleri kısıtlamaya yöneldiğini, ancak kamuoyunun giderek bu kısıtlamaların riskli olduğunu görerek tepki verdiğini belirtiyor.

Haberin Devamı

‘Diktatör Pinochet asla yargılanmadı’
Şilili diktatör Pinochet’nin ülkesinde ve İngiltere’de yargılanmasına yönelik kampanyalarda aktif rol alan Sir Geoffrey Bindman şöyle konuşuyor:
“1988’de Şili’deki anayasal reform ve demokrasiye geçiş sürecini gözeten bir İngiliz misyon grubunun içinde yer aldım ve Pinochet’nin yargılanması için düzenlenen kampanyalara katıldım; askeri rejim, çok sayıda işkence ve binlerce cinayet vakasına, sivil halka yönelik şiddet olayına karışmıştı. 1998’de Pinochet İngiltere’de hastanedeyken tutuklandı. İspanyol hükümeti onu İspanyol ve Şilililere işkence uygulamaktan yargılayacaktı. İngiltere’deki mahkemelerde Uluslararası Af Örgütü adına müdahil bulundum; ancak Pinochet’nin İspanya’ya gönderilmesini sağlayamadan, İngiliz hükümeti müdahale edip Şili’ye gönderilmesini sağladı. Pinochet asla yargılanmadı.”

‘Gazze’de savaş suçu işlendi’
Bundan hareketle Bindman, “Bence bir demokraside ordunun hükümete tabi olması büyük önem taşıyor. Seçilmiş hükümet orduyu kontrol etmeli. Türkiye’de Anayasa’nın orduya özel bir konum atfettiğini biliyorum ama bu kesinlikle hassas bir durum. Çünkü halk ordudan hesap soramaz. Ordu, hükümetten yetki almadan harekete geçerse tehlikeli bir durum oluşur” şeklinde konuşuyor. Yahudi olan Bindman, Gazze’deki son saldırılar karşısında da, “İsrail hükümetinin politikalarını kabul edilemez buluyorum. Bölgede çok sayıda savaş suçu işlendiğinden eminim” diyor.