Gündem Peygamber’in mağara arkadaşı ve sırdaşı

Peygamber’in mağara arkadaşı ve sırdaşı

30.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hz. Ebû Bekir, Allah Resûlü peygamberliğini açıkladığında kendisine inanan ilk erkek oldu. Resûl-i Ekrem’in vahiy kâtiplerinden olan Hz. Ebû Bekir, onun sırrını saklamayı da çok iyi bilirdi

Peygamber’in mağara arkadaşı ve sırdaşı

Allah Resûlü peygamberliğini açıkladığında kendisine inanan ilk erkek Hz. Ebû Bekir oldu. Peygamberimizin mağara arkadaşı, kayınpederi ve ilk halifesi... Peygamberimizden iki yaş küçüktü ve Kureyş’in zenginlerindendi. Cahiliye döneminde güzel ahlâkı, doğruluğu ve dürüstlüğü ile tanındığı, kabilesi arasında sevilip sayılan ve güvenilen bir kişi olduğu için herkes bilgisinden faydalanır, önemli işlerde kendisine danışılırdı.
O dönemin her türlü kötülüğünden, şeref ve haysiyet kırıcı hallerinden uzak bir hayat yaşamıştı. Ahlâk ve mizaç itibariyle kendisine benzediği Hz. Peygamber ile İslâmiyet’ten önce çok yakın bir arkadaşlık ve dostluk kurmuştu. Onunla birlikte olduğu zamanlarda huzur duyar, Mekke’den ayrıldığında onu özler, döndüğünde ilk önce onu ziyaret ederdi.
Köleleri o kurtardı
Kureyş’in önde gelenlerinden birçok kimse Hz. Ebû Bekir’in vasıtasıyla müslüman olmuştur. Bunlar arasında, Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah, Sa‘d b. Ebû Vakkas, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf bulunmaktadır. Hz. Ebû Bekir, Mekke döneminde Kureyşli müşriklerin ağır işkencelerine mâruz kalan müslüman kölelerden bir kısmını da efendilerine büyük paralar ödeyerek satın alıp özgürlüğüne kavuşturmuştur. Bilâl-i Habeşî ve annesi Hamâme bunlar arasında yer alır.
Mekke döneminde meydana gelen İsrâ mûcizesi onun Kur’ân-ı Kerim’e ve Resûl-i Ekrem’in peygamberliğine olan kuvvetli imanını ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber mi‘racdan bahsedince bazı müşrikler Ebû Bekir’e gelerek arkadaşının geceleyin Mescid-i Aksâ’ya gittiğinden, orada namaz kılıp Mekke’ye geri döndüğünden bahsettiğini söylediler.
Mantık dışı buldukları bu olayı Hz. Ebû Bekir’in kabul etmeyeceğini beklerken ondan, “Eğer bunu Muhammed söylüyorsa şüphesiz doğrudur” karşılığını aldılar. Hz. Ebû Bekir’in mi‘rac olayını bu şekilde kabul etmesi üzerine Resûl-i Ekrem kendisine Sıddîk lakabını vermiştir.
Hz. Ebû Bekir Mekke’den Medine’ye Hz. Peygamber ile birlikte hicret etti. Allah onun bu şerefli yolculuğunu Tevbe suresinin 40. ayetindeki şu ifadelerle ebedileştirdi: “...Hani inkarcılar O’nu, iki kişiden biri olarak çıkarmışlardı. Onlar mağaradaydı. Arkadaşına: ‘Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir’ diyordu....”
Mescit için arsa aldı
Hz. Ebû Bekir hicretten sonra Resûl-i Ekrem’in mescit yapılmasını uygun gördüğü arsayı satın aldı. Mekke’de olduğu gibi Medine’de de Allah Resûlü’nün yanından hiç ayrılmadı. Efendimizle birlikte bütün savaşlara katıldı. Mekke’nin fethinde İslâm ordusu şehre girdiği zaman doğruca babasının yanına gitti, onu Hz. Peygamber’in huzuruna getirerek müslüman olmasını sağladı. Böylece sağlığında annesi, babası ve bütün çocukları müslüman olan yegâne sahâbî oldu.
Hz. Ebû Bekir seviyesiz, boş sözler sarfetmekten daima kaçınırdı. Yumuşak kalpli, hassas bir kişiydi. Kur’an’ı ezbere bilir ve çok duygulu bir şekilde okurdu. Nitekim imamlık yapacak kimselerin Kur’an’ı en iyi bilen ve en güzel okuyanlardan seçilmesini tavsiye eden Hz. Peygamber, yerine namaz kıldırmakla sadece onu görevlendirmişti. Halifeliği esnasında Kur’ân-ı Kerim’i mushaf haline getirmek suretiyle İslâmiyet’e en büyük hizmeti yapmıştır.
Şefkatli ve merhametli
Resûl-i Ekrem’in vahiy kâtiplerinden olan Hz. Ebû Bekir onun sırrını saklamayı çok iyi bilirdi. Mütevazı, uysal ve hoş sohbet bir insandı. Halifeliği sırasında daha da mütevazi olmaya çalıştı. Kendini beğenenlere çok kızardı. Övgüden hoşlanmaz, kendisini övenleri duyduğu zaman rabbine şöyle yalvarırdı: “Allah’ım! Sen beni benden daha iyi bilirsin.
Ben de kendimi bu insanlardan iyi tanırım. Beni onların zannettikleri gibi hayırlı bir kul eyle!”. Fakirlere, zor durumda olanlara yardım eder, misafirlere ikramda bulunurdu. Her zaman vakarlı ve ağır başlıydı. Şefkat ve merhameti sebebiyle “Evvâh” lakabıyla anıldı. 63 yaşında vefat ettiğinde cenaze namazını Hz. Ömer kıldırdı. Hz. Ömer, Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah ve oğlu Abdurrahman tarafından kabre konuldu. Çok sevdiği Rasûl-i Ekrem’in yanına defnedildi.

Haberin Devamı

Kur’an-ı Kerim’den bir dua
?
Hz. Yusuf’un duası:
Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni sâlih kulların arasına kat!” (Yûsuf, 12/101)
?

Bir ayet

“Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre miktarı kötülük işlemişse onun cezasını görecektir.”
(ez- Zilzâl, 7-8)

BİR HADİS
“Eğer siz Allah’a hakkıyla tevekkül edebilirseniz, sabahleyin karınları aç gidip, akşamları tok olarak dönen kuşların rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır” (Tirmizî Zühd, 33)

Boğaz’ın süsü Şemsi Ahmet Paşa Camii

Külliye ile birlikte 1580 yılında Şemsi Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan cami Halk arasında “Kuşkonmaz Camii” olarak da bilinir. İstanbul’un Üsküdar ilçesinde bulunan yapı, türbe, sıbyan mektebinden meydana gelen Şemsi Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan medresedir. Medrese 1953 yılından itibaren Şemsi Paşa Halk Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Haberin Devamı

Kur’an-ı Kerim dinleyen melekler

Medineli ilk müslümanlardan biri olan Üseyd bin Hudayr yanık sesiyle çok güzel Kur’an okurdu. Peygamber Efendimiz “Üseyd ne iyi insan” diyerek onu takdir ederdi. Üseyd bir gece bahçesinde Kur’an okurken yanında bağlı duran at birden şahlandı. Üseyd buna bir anlam veremedi, okumaya devam etti. Bir süre sonra at tekrar şahlandı. Üseyd durakladı. Daha sonra okumaya kaldığı yerden devam etti. At üçüncü defa şahlanınca okumayı bıraktı. Çünkü atın yakınında bulunan oğluna zarar vermesinden endişe etti.
O sırada başını kaldırıp yukarı bakınca içinde pırıl pırıl kandiller yanan buluta benzeyen bir nesnenin göğe doğru yükselip kaybolduğunu gördü. Sabahleyin doğruca Hz. Peygamber’in yanına gitti ve gece yaşadıklarını anlattı. Allah Resûlü şöyle buyurdu: “O gördüğün şeyler meleklerdi. Seni dinlemeye gelmişlerdi. Eğer okumaya devam etseydin sabaha kadar yanından ayrılmazlardı. Sabahleyin de onları herkes görürdü” (Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 15).

TV’den mukabele dinlemekle hatim yapılmış olur mu?

Hatim, Kur’an’ın başından sonu na kadar Arapça olarak okunup tamamlanmasıdır. Televizyon veya CD’den okunan bir mukabeleyi takip etmek veya dinlemek sevaptır. Ancak bu durumda kişi okunan mukabeleyi sadece dinlemekle yetinirse, Kur’an dinlemiş olur. Hatim yapmış olmak için Kur’an’ın bizzat okunması gerekir. Fakat mukabeleyi takip ederken aynı zamanda okuyan kimse hem dinlemiş hem de hatim yapmış olur.

Haberin Devamı

Cenazenin yanında Kur’an okunabilir mi?

Yıkanıncaya kadar cenazenin bulunduğu odada Kur’an okunması mekruhtur. Başka bir yerde okunmasında sakınca yoktur. Cenaze yıkandıktan sonra yanında da okunabilir.