Kültür Sanat Şiiirin ılık yatağından kağıdın pak koynuna...

Şiiirin ılık yatağından kağıdın pak koynuna...

01.03.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

İlhan Berk resmi, dekor ve kostümü kadın, kâğıt ve tenden menkul, sahneye her daim doğaçlama indirilmiş bir haz tiyatrosu. Berk’in 2005’e değin yaptığı desenleri 22 Mart’tan itibaren AKM’de.

Şiiirin ılık yatağından kağıdın pak koynuna...

Milliyet Sanat - Evrim Altuğ

İLK sergisini Galeri Baraz’da 26 yıl önce açan, ardından Galeri Nev Ankara, Artshop İzmir, Artistanbul 2004 etkinliği ve Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde de yapıtlarını sergileyen Türk şiirinin 'İkinci Yeni’ şairi İlhan Berk’in 90 yıla yaklaşan hayatından damıtılmış 46 resmi, Zerrin Ulusman’ın yapımcılığındaki özel bir sergiyle 22 Mart 'tan itibaren Atatürk Kültür Merkezi Küçük Salon’da.

1918 yılında Manisa’da dünyaya gelen, ilk şiirleri Manisa Halkevi dergisi, Uyanış, Varlık ve Çığır gibi dergilerde basılan Berk, 7 Nisan’a kadar görülebilecek bu sergisiyle el hünerini, halen yaşadığı Bodrum’dan İstanbul’a saçacak bir daha. Bu vesile ile niyet, emeği, ereği kelimeleri baştan çıkarmak olan bir anlam çınarının resimlerini düpedüz anlatıp onları gerisin geri kelimeye çevirmek, Berk’in çıplak kadınlarının sahiliğini gereksiz yere örtbas edip, somutlamak değil aslında.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., IMOGA ve Lukas-Hannemülle Boyaları Türkiye Temsilcisi Art Boya’nın katkılarıyla karşımıza çıkan sergide, hayatı boyunca Abidin Dino, Bedri Rahmi, Turan Erol ve Orhan Peker gibi ressamlarla dostluk kurmuş şairin, çoğu karışık teknikle üretilmiş ve tematik ağırlığı kadınlardan menkul portre ile nü kompozisyonları bulunuyor.

Kronolojik anlamda en yeni eserin 2005 yılına ait olduğu serginin öne çıkan birkaç çalışması arasında, sanatçının İstanbul üzerine çini mürekkebiyle ortaya koyduğu 1990 tarihli üç ayrı betimlemesi de sanatseverlere sunuluyor. Bu yapıtlar, Berk’in Galata ve Pera adlı kitaplarının üretim süreci esnasında doğmuş olmaları bakımından da, sanatçının şairliği ile ressamlığının nasıl bir yürek ve dirsek teması içinde olduğunu ortaya koymakta.

Abidin Dino’nun gözüyle
Abidin Dino’nun Berk resmi üzerine fikirleriyle de taçlanacak sergide, şairin “İstanbul” kitabından dize dize sözlere ya da şairin “El Yazılarına Vuruyor Güneş” adlı yapıtında kendi resmi için yaptığı yoruma kadar, nice bilgi izleyiciye yoldaşlık ediyor. Berk, aynı adlı eserde, resmini şöyle tanımlıyor:

“Ben resme çocuk gözüyle baktığım için, yanlışları da bu yüzden seviyorum. Yanlışlarla doludur benim resmim. Yanlışları düzeltmek aklımdan geçmez. Yanlışlar öğrenilir, ben ise öğrenmek istemiyorum. Resim yapıyorsam, bunun için yapıyorum.” 

Bu sözleriyle galeride karşımıza çıkacak şair, Sanat Dünyamız dergisinin 97. sayısında kendisiyle resmi üzerine söyleşen Güven Turan’a ise şunu anlatıyor bir ara: “...bir şiir yürümediği zaman önümdeki kâğıtlara çizmeye başlardım.”

Bu altı çizilesi bir söz, zira sanat eleştirmeni ve yapımcısı Necmi Sönmez’in yaptığı bir başka analize göre, Berk resminin dili 'rastlantısal’, malzemesi 'ham’, anlatımı 'somut-figürsel’ ve kompozisyonu 'çizgiye dayalı’ olarak okunuyor. Çünkü yine Sönmez’in gözüyle Berk şiiri, bunun aksine, dili kurgusal, malzemesi işlenmiş, anlatımı soyut ve kompozisyonu grafiksel bir şiir olarak tarif ediliyor.

Bu aşamada Berk’in kendi resmi üzerine söylediklerine başvurmak, belki de en doğrudan anlama yolu olarak, onun imgelerinin başucunda, bekliyor: “...Resim yaparken korkunç sevinç duyarım. Yeniden dünyaya gelmiş gibi bulurum kendimi. O süre içinde de bitiririm. Gözüm tutarsa kalır, tutmazsa yırtarım. Resmin karşısına bütün kanılarımı atıp, çıkarırım. Ne yaptığımı bilmediğim gibi, nasıl bir yolculuk izleyeceğimi de bilmem. Çizgi beni alır götürür. Ona, bir ona bırakırım kendimi. Elimin alıp götürdüğü yeri denetlemem, düzeltmem, bırakırım. Bütün o çıplaklar (figürler) böyle kendiliklerinden düşerler kâğıtlara. Boya da öyle. Hiçbir boyanın, ışığın yerini merak etmedim. Önümde ne varsa onu kullanırım. Rastlantısal. Tutmazsa (ki bunu hep yaşadım), yırtarım..

Duygular, tutkular, çoğunda ölümcül tutkular tutar elimden (ölümcül sözcüğünden o kadar korkmayalım, yaşamak da o kadar büyük, yeni bir şey değildir). Kıvranırım, sevmek gibi bir şey  (Sevmek de ölümcüldür). Çıplaklığın dışavurumunu ben bilmem. Ama resimsel bir şey söylemem istenirse, beni yalnız ve yalnız deformasyon ilgilendirmiştir. (Deformasyon, gerçekten daha gerçek de ondan belki).

Herşey kendiliğinden oluyor: Çıplaklar oradan oraya koşuyor, uçuyor, yürüyor, uzanıyorlar. Bir araya gelmeleri, dağılmaları, kolları bacakları havada daireler çizmeleri, hep hep bilmeden, düşünmeden, birer birer gelip yerlerini alıyor. Bir de bakıyorum ki, bir halka, bir dünya kurmuşlar, o dünya içinde koşuyorlar, takla atıyorlar...

Bütün bunlar bilgimin dışında oluyor. Ben resmi bilmem derken de bunu demek istiyorum. Bildiğim, biriktirdiğim birşeyler varsa, onları da dışladığımdan, resimle yalnız kalırım. Tam bir çıplaklık içinde sürdürürüm işimi. Hep düşsel imgeler gelir, öylece de giderler. Kısaca onları ben hayaletler, düşler diye tanımlarım. Varla yok arası varlıklar. İsterseniz idealar da diyebilirsiniz. İdealar şairlerin sevgili kullarıdır. Vazgeçemedikleridir. Bağışlansın bu bizlere!...” İlhan Berk sergisi
22 Mart - 7 Nisan
Atatürk Kültür Merkezi Küçük Salon
(0212) 251 56 00

Yazarlar