Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eskişehirspor Fenerbahçe maçında olasılıkla 15-17. dakikalar arasında hakem Fırat Aydınus Fenerbahçe lehine bir taç kararı veriyor. Kulübeden hakeme yaklaşan Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, “Hocam top bizden çıktı” diyerek uyarıyor.
Bildiğimiz Aykut Kocaman portresinden son görüntü bu...
Sonrasında her şey değişiyor. Değişim çağında, değişimin bu kadar hızlısı sizi bilmem ama, bende şok etkisi yaratıyor.
Hâlâ şoktayım.
Her şeyin nasıl değiştiğini biliyorsunuz.
Fırat Aydınus, garip ve hatalı bir kırmızı kart gösteriyor. Fenerbahçeli Caner Erkin’e... İçeriğinde “lan” sözcüğü olan sesi duyar duymaz, olay yerine dönüyor ve inanılmaz bir çabuklukla kırmızı’yı kılıç gibi çekip faturayı kesiyor.
Sonrasını da biliyorsunuz. Caner’in ağzını açmadığını, “lan” içerikli o sözleri Veysel Sarı’nın söylediği iddialarını... Maç bittikten saatler sonra Veysel’in bu iddiaları doğruladığını...
Futbolda her zaman yaşanabilecek olağan şeyler bunlar.
Ama biz o kadar “olağanüstü”yüz ki, böyle arızaları bile hep birlikte büyük bir kavgaya, çatışmaya, güç ve iktidar savaşına dönüştürebiliyoruz.
Böyle bir arızanın peşine düşerek, içine dalarak o yangından mal kaçırmaya çalışıyoruz.
Oysa yangına dönüştürdüğümüz o küçük arıza öylesine büyük kayıplara neden oluyor ki farkında değiliz.
İşte benim ilk kaybım. Aykut Kocaman...
Tanıdığım en centilmen sporcuydu. Sadece yetenek, hüner, başarı ve istatistikle büyüyen bir futbolcu değildi. Haydi mangal gibi demeyim, ama yine de sımsıcak bir yürek sahibiydi. Dahası, çoğunda körelen vicdan, onun yüreğinde gür bir atardamar gibiydi. Kariyeri hep o atardamardan beslendi. Teknik direktörlüğünde de dürüst ve sorumluluk sahibi lider kimliğini bırakmadı. Başarının şehvetine kapılmadan ilkeli, onurlu, soğukkanlı tavrını sürdürdü.
Ama son maçın 27. dakikasında...Caner’e gösterilen yanlış ve tuhaf kırmızı karttan sonra hoca öfke kontrolunu kaybetti.
Önce Aydınus’la tartıştı, saha içine girdi. Sonra Lig Tv’ye ve basına ayrı ayrı açıklamalar yaparak artık paranoya sınırına dayanan iddialarını ve kanaatini dile getirdi.
Hayır, o sözleri burada tekrarlamayacağım. Eleştiri ve hakaret sınırlarını aşıp aşmadığı da ayrıca tartışılır.
Ama hatalı ve tuhaf bir karar üzerine sert tepki vermesi, olayı başka bir seviyeye taşıması, komplo teorilerine dolaması, Aykut Kocaman’a yakışan bir tavır değildir.
O kırmızı kart üzerine Kocaman’ın bildiğimiz soğukkanlı ve sportmen tavrı gitti, yerine hiç beklemediğimiz kavgacı ve saldırgan bir hoca tipi geldi.
İşte o yeni Aykut Kocaman portresi, Fenerbahçe’de ne yaparsa yapsın Aykut Kocaman’ı bir türlü sevemeyenleri, beğenmeyenleri fethetmeye yetti.
Yaşadığım şokun kısa öyküsü bu... Ben ideal bir hoca portresine sahip olduğumuzu, o portreye kimlik kazandıran kişiliğin eninde sonunda kazanacağını düşünüyordum.
Hoca o portreyi değiştirdi. Ben hayallerimi kaybettim. Fenerbahçeliler özlediği hocayı buldu.
Peki iyi mi oldu? Karar sizin!

Haberin Devamı

Kocaman’dan beklediğim karar

Haberin Devamı

Aykut Kocaman, PFDK’nın vereceği kararı beklemeden, kendi ipini kendi kesmeli... Eskişehir’de sırf sahaya girerek müsabaka talimatına aykırı hareket ettiği için Fırat Aydınus’un yapmadığını yapmalı ve hafta sonunda Gençlerbirliği maçında tribüne çıkacağını bugünden açıklamalıdır.

Haberin Devamı

Garip bir bildiri

Fenerbahçe Spor Kulübü, Aydınus’un Caner’e gösterdiği kırmızı kartla ilgili garip bir bildiri yayınladı. Bildiri, Fırat Aydınus’un kararıyla ilgili tartışma ve yorumların linç kampanyasına dönüştüğünü, bu kampanyanın kendilerinden kabul görmeyeceğini ilan ediyor.
Medyadaki dostlarımız da bu tavrı sempatiyle karşılayıp övüyor. İyi ama, bildiride başka şeyler de var. Örneğin Aydınus’un iyi niyetli olmadığı iddiası... Fatih Terim’e yönelik ahlak ve edep kurallarının ihlaline ilişkin ifadeler... Fenerbahçe’nin yeri ve zamanı geldiğinde gereğini yapacağına dair tehdit soslu söylemler. Bir de hiç değişmeyen tavır: Herkes Fenerbahçe’ye düşman... O nedenle “gün,başkan, yönetim ve taraftarla birlikte kocaman bir yürek olma günüdür ” deniliyor. Böylece özeleştirinin de unutulması sağlanmış oluyor!

Dev adamlar, dev egolar
Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, 2013 Avrupa Şampiyonası kura çekiminde İtalya,Yunanistan, Rusya, İsveç ve Finlandiya ile eşleşen Milli Takım’ın çok zor bir gruba düştüğünü kabul ediyor. Bu gruptan çıkacak üç takım arasına girebilmek için de “kıdemli” ağır abilere göz kırpıyor.
Demirel’e göre Milli Takım’ın kapısı herkese açık. O yüzden eleme grubu maçlarına katılmayan ustalar, finale davet edilecek.
Yani... İşlerinin çokluğu... Hafif sakatlıkları... NBA yorgunlukları nedeniyle izin alan, affını talep eden ya da hiçbir gerekçe göstermediği gibi telefonlara bile çıkmayan aslar finallerde tam takım işbaşı yapacaklar.
Kim onlar ? Hidayet, Kerem Tunçeri, Ömer Aşık, Ersan İlyasova, Enes Kanter!
Bildiğimiz Dev Adam’lar... Ya da dev egolar.
Bu tablo beniz rahatsız ediyor. İlkay Karaman, Doğuş Balbay ve Furkan Aldemir gibi gençler, Semih Erden ve Kerem Gönlüm abileriyle birlikte eleme grubundan güç de olsa çıkmayı başardılar. Şimdi o takmın büyük bir bölümüne “Siz durun abileriniz gelsin!” denecek... Oysa TBF’nin öncelikle yapması gereken Milli Takım’a gerçek bir coach bulmak... Tanyeviç’e biat etmeyen, tüm sorumluluğu alacak ve taşıyacak bir coach...
Ben olsam, elemelerdeki takımla devam ederdim yola... Böyle dediğimde de Mehmet Ayan itiraz ediyor : “-Hido gelmezse Başbakandan primleri kim isteyecek baba!”