Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye Atletizm Vakfı, Türkiye Atletizm Federasyonu ve Türkiye Spor Yazarları Derneği, Levent’teki Aydın Doğan Eğitim Merkezi’nde önemli bir seminer düzenlemişler. Atletizm Eğitim Semineri...
Cüneyt Koryürek ağabeyimizi bir kez daha rahmetle anarak dünkü seminere katıldım. Son yıllarda öğrenmekten keyif aldığım en önemli etkinlik bu oldu, herkese teşekkür ediyorum. Öğrenirken keyif aldığım bilgilerin yanı sıra, öğrenmekten canımın sıkıldığı bir haber de vardı seminerde.
TAF Başkanı Fatih Çintımar konuşuyordu. Başkan, öncelikli hedefin 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları olduğunu, 2016’ya barajı aşan (şimdilik 16) atletlerle gidileceğini açıkladı. Sonra da içtenlikle bazı gerçekleri paylaştı bizimle:
* Türkiye’de 81 ilde atletizm yapıldığı söylenir. Bu doğru değil. Bazı illerde atletizmin 2-3 dalı, bazılarında 5-10 dalı yapılıyor. Oysa atletizmde 47 dal var. Sadece üç büyük ilimizde (İstanbul, Ankara, İzmir) bu dalların tümünde etkinlik yapılıyor. Kendimizi aldatmayalım. İllerimizin tamamında 37 dal yapılıncaya kadar çalışmak zorundayız.
* Kamptaki sporcularımız beslenmeyi bilmiyor. Çok yediği için hastalanan atletimiz var. Artık yemekleri diyetisyen gözetiminde veriyoruz.
Diyetisyen işine “Yani kepçe jandarması tutmuşsunuz” diye takıldıktan sonra kafamı kurcalayan soruyu sordum:
“- Aslı Çakır Alptekin’den sonra Gamze Bulut’un da CAS kapısında olduğunu, IAAF’in dopingden kuşkulu 88 Türk atleti arasında Gamze’nin de bulunduğunu duyduk. Doğru mudur?”
Çintımar aynen şunları söyledi:
“-Maalesef ortada bir sıkıntı var. Aslı’nın avukatı CAS sürecini takip ediyor. Biz ancak IAAF’tan gelecek haberleri önemsiyoruz. Gamze Bulut, biyolojik pasaport sıkıntısı yaşamıyor. Duyduğuma göre antrenöründen ayrılmış. Son durumunu bilmiyorum.”
Geçen hafta Aslı Çakır Alptekin’in olimpiyat altın madalyasının iptal edilebileceğini, altın madalyanın Gamze’ye geçeceğini, ama bu durumun utancımızı engelleyemeyeceğini yazmıştım.
Önce Hıncal (Uluç) Abi aradı: “Gamze de takip altında!”
Sonra spor hukukçusu bir dostum fısıldadı: “Gamze de biyolojik pasaport sıkıntısını aşamadı.”
O kuşkular dün açıklığa kavuştu. Çintımar’ın açıklamasına göre Gamze olimpiyattan hemen sonra kan vermiş. Pasaport için 9 analiz gerekiyor. Beşinin temiz çıkması gerekli. Gamze beş temiz rapor almış, sorunu aşmış. Biliyorsunuz, Aslı Çakır olimpiyat madalyasını aldıktan sonra hiç koşmadı. Gamze ise son 3 yılda üç yarışa girmiş, kötü dereceler yapmış. Üçüncü yarışında kusmuş.
Daha da yürek buran olay, Gamze kızımızın antrenörü Süleyman Altnok’tan ayrılması. Fenerbahçe’nin de desteğini çekmesi. Gamze’nin şimdilik bir 3000 m.engelli antrenörüyle - öylesine- çalıştığını öğrendim. Arada evlilik hazırlıkları yaptığını söyleyenler de oldu.
Yazık, çok yazık. Bu sporcumuzu da kaybediyoruz galiba...
Oysa ben Gamze’den Rio’da altın madalya bekliyorum... Londra’da yarış sonrası sivilcelerle dolu yüzünü görünce “Bu halin ne? Doping mi yaptın?” diye takılmıştım. Doktorlar stresten o hale geldiklerini söylemişlerdi. Sonra Gamze “Ben evde kaldım Attila Abi” dedi. Yaşını sordum. 19’undaydı... “Git şuradan maskara!” diyerek güldüm.
Ama şunun şurasında Rio’ya bir yıl kalmışken bu değerli atletimizi kaybetmek üzereyiz. Görüyorum ki Gamze evde kalmamış ama...
Bizim elimiz böğrümüzde kalıyor, yazık oluyor.

Haberin Devamı

Ozan, tufan ve başkan!

Haberin Devamı

Ozan Tufan, iftiharla söyleyelim ki alt yapı masallarının çokça anlatıldığı ülkemizde muhteşem bir altyapı başarısıdır. Bursaspor kulübünün futbolumuza kazandırdığı bir pırlantadır.
Hal böyle olunca, çocuğun A Milli Takım’da oynaması kaçınılmaz hale geldi. Fatih Terim’in ona forma vermesiyle tüm kulüpler büyülendi. Oyun alanının ortasında adeta bir orkide yeşermişti.
Biliyorsunuz, transferin gözdesi oldu Ozan... Futbol piyasamızda, fiyatlar taştı, para ve takas teklifleri su gibi akmaya başladı. Gerçek bir tufan patladı.
Ne yazık ki bu tufanı iyi yönetemedi Bursaspor Başkanı Recep Bölükbaşı. Önce Milli Takım’dan yakınır gibi oldu. Oyuncusunun orada oynamakla kafasının karıştırıldığını ima etti. Övünme yerine sızlanmayı tercih etti. Ardından Şenol Güneş’i futbolcusunu ayartmakla suçladı. Yanıtını da aldı.
Recep Bölükbaşı, anlaşılan o ki Ozan Tufan’ın yarattığı pozitif enerjiyi ve fırsatları yönetemiyor. Futbolcusunun değer kazandığını bildiği halde onun yılda 160 bin liraya oynaması gibi bir komikliği düzeltmiyor. İki günde bir ağız ve söylem değiştirerek pazarı karıştırıyor. Sorumlu bir başkana böylesi yakışmaz.
Sayın Başkan, kimse saraydan kız kaçırmıyor. Endüstriyel sporda yetiştirdiğiniz oyuncuya hak ettiği parayı ödemezseniz, ödeyene satmak zorunda kalırsınız. Yapay sıkıntılar, gerekçeler, uyduruk suçlamaları bırakın da Bursaspor için doğrusu neyse onu yapın!

Haberin Devamı

Bu ligi erteleyin!

Suruç’taki patlamadan beri yeniden akan kan bir türlü durmuyor.
Her sabah bombalarla, kalaşnikoflarla, roketatarlarla düzenlenmiş yeni bir saldırının, akan kanın, şehit kardeşlerin haberleriyle güne başlıyoruz.
Kanın durmasını, bu ülkenin her biri birbirinden değerli evlatlarının hayata devam etmesini istiyoruz. Yaşama hakkına saygı gösterilmesini bekliyoruz.
Silahların bırakılmasını, parmakların tetikten çekilmesini istiyoruz.
Ana-babaların, eşlerin, kardeşlerin göz yaşları dökülmesin, utanç verici bu kanlı kampanyaya isyan ediyoruz.
Onca kan ve ölüm haberi arasında bir de Mehmet Topal’a yapılan var... Fenerbahçe’nin uğradığı ikinci silahlı saldırı bu.
Hayatın sevincini, neşesini, coşkusunu, eğlencesini törpüleyen terör, gördük ki futbolu da tehdit ediyor. Hayata ve cana saygı adına.. Yaşadığımız acıların sona ermesi, silahların susması adına bir çağrıda bulunuyorum. Gelin, Süper Lig maçlarını bir hafta erteleyelim...
Şehitlerimizin, ölen memleket evlatlarının acısına, analarımızın göz yaşlarına 7 günlük bir saygı duruşu gösterelim..
Tamam, terörün propagandasına teslim olmayalım. Onların hayatın rengini çalmasına göz yummayalım. İşimizden, aşımızdan ve eşimizden uzak durmayalım. Sadece saygı, bir haftalık saygı gösterelim.
O topu santrada bekletelim!