Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

George Orwell’in Hayvan Çiftliği’nde dile getirdiği “Herkes eşittir, bazıları daha eşittir” deyişi, onun ölümünden sonra (1950) edebiyat, felsefe, sosyoloji ve elbette spor dünyasında sıkça tartışılan retorik halini aldı. Süper Lig’in zirvesine baktığınızda Üç Büyükler’in de şaşılacak bir eşitlikle sıralandığını görüyorsunuz.21 takımlı “topal” ligde üçü de eşit maç sayısıyla (23) buluştukları haftada eşit puanla (48) zirveyi oluşturuyorlar. Dahası, kazandıkları (15), beraberlikleri (3), kaybettikleri maçlar da (5) eşit.Fenerbahçe-Galatasaray (0-1) derbisinden sonra ortaya çıkan bu durum, ister istemez “hangisinin daha eşit” olduğu sorusunu akla getiriyor.Ara transferde “limitlere rağmen” yaptıkları “akıllı” hamleler, maçlardaki oyuncu tercihleri, teknik ve taktik değerlendirmelerin ışığı altında “daha eşit” olan bazılarını arayabiliriz.Bir antrenör dostum, “Beşiktaş’ta Sergen Hoca çok iyi bir kadro oluşturdu. Sabırlı ve ustaca bir çalışmayla takımını (şampiyon adayı) olarak zirveye taşıdı” dedi, “Yine de unutmamak gerekir ki bu ligde her türlü veri, Fatih Terim’in tecrübesi ve ustalığıyla hesaplanmak zorunda.” İkisinin farklı nedenlerle daha ağır bastığını anlattı. O halde daha eşit olanlar Galatasaray ve Beşiktaş!Peki Fenerbahçe?Kadıköy’de kulübü yakından izleyenler, yönetim ve Samandıra’daki takımın çalışmalarına tanık olanlar, eşitler arasındaki “en az eşit”in Fenerbahçe olduğunu dile getiriyorlar.Hakça bakarsak, Fenerbahçe’nin, Altay, Luiz Gustavo, Pelkas ve Ozan gibi değerlerinin yanı sıra ara transferde dünya yıldızı Mesut Özil, savunmayı tahkim eden Attila Szalai, O. Samuel ve iç piyasadaki en değerli oyuncu İrfan Can Kahveci’nin katılımıyla çok değerli ve kaliteli bir kadroya sahip olduğunu kabul etmeliyiz. Buna rağmen, Fenerbahçe şampiyonluk hesaplarında “favori” görülmüyor. Derbi sonrası izlenimlerimde, Fenerbahçe’nin Galatasaray’a üç puan kaptırmakla kalmadığı, yanı sıra Erol Bulut Hoca’nın da “güven” erozyonuna uğradığı gerçeğini gördüm. Eleştirenler sahada top koşturanlardan çok Erol Bulut’a yöneliyorlardı. Kendi adıma bir yere kadar bu eleştirilere katılıyorum. Erol Hoca, oyunun akışını değiştirecek hamlelerden uzak görünüyor. Takıma temel öğretileri arasında savunma öncelik kazanır ve başarıya ulaşırken, hücum konusunda aynı başarıdan söz edemiyoruz. Bu tablo önümüzdeki haftalarda gelişebilir. Ancak Samatta, Cisse, Valencia ya da Thiam, attıkları gol sayısı ne olursa olsun, rakibi tehdit edecek golcüler değiller. Fenerbahçe, İtalyanların “punta” diye tanımladığı klasik golcü “santrfor” tipine sahip değil. Buna karşılık çok güçlenmiş, oyunun her yönünü taşıyıp yönetecek kapasitede zengin bir orta alana sahip… Onca değerli oyuncuyu oynatmak, bütünüyle baskılı, sonuç alan, verimli bir takıma dönüştürmek olanaksız değil. Fenerbahçe, “eşitler arasındaki en az eşit” konumundan “en öncelikli, en daha” eşit pozisyonuna geçebilir.İnsanlığı geliştiren en önemli etken “değişim”dir. Spor da öyle… Sahadan salona, pisinden piste, minderden ringe kadar onca mücadele “eşitlikleri bozmak”, “değiştirmek” için, değil mi!

Haberin Devamı

Sergen Hoca'nın 'Duran Top' sevdası

Sergen Yalçın, Beşiktaş’ın Konyaspor galibiyetinden sonra VAR sistemine ve hakemlere dönük “önermeler ve göndermeler” yaptı: “Biz VAR sayesinde sadece bir gol kazandık. Daha önemlisi, avantaj kuralı... Hakemlerimiz oyuncularımıza faul yapıldığı zaman oyunu durdurmuyor, avantaj kuralı deyip devam ettiriyorlar. Oyunu durdurmalarını istiyoruz. Faul atışı istiyoruz, duran top kullanmak istiyoruz. Oyunu devam ettirmek bizim aleyhimize. Durdurun da duran top kullanalım!”İlginç olan şu: Rosier o golü Konyaspor’a, Ghezzal’a yapılan faul sırasında Halis Özkahya’nın avantaj kuralını uygulamasıyla attı. Oyunu durdurmadı. Sergen Hoca, oyunun en temel kuralına, avantaja, karşı çıkıyor. Hadi onun bir duran top ustası olduğunu düşünelim… Ama şunu da dikkate almalı: Avantaj kuralı kalkarsa, topun oyunda kalma süresi daha da kısalır. Oyun da bir şeye benzemez.

“G.Saray’da Fatih Hoca, F.Bahçe’de Ali Koç istedi”

… Başakşehir Başkanı, kulübün kuruluşundan beri (2014) yedinci sezonu yaşadıklarını, geçen 6 sezonda hep ilk dörtte olduklarını, beşinci bile olmadıklarını anımsattı. “Çok hızlı ve sorunlu haftalar geçirdik” dedi, “Pandemi ile sıkışan takvimde şampiyon olduk. Sınırlı bir kutlama yaptık. Avrupa mücadelesini sürdürdük. Şampiyonlar Ligi’nde ölüm grubu diye adlandırılan bir grupta oynadık. Webo, Demba Ba’nın Paris’te yaşadıkları ırkçı ve ayrımcı davranışları protesto ettik. Paris St.Germain’le beraber Avrupa sporuna, insanlığa yeniden bir ders verdik. Takım, iki buçuk aydan beri üç günde bir maç oynamak durumunda kaldı. Sakatlıklar da var tabii.. En başta Edin Visca. Kadromuz yeterince dinlenemedi. Alınan kötü sonuçlarla çok sıkıntılı bir sürece girdik. Okan Buruk Hocamız da yıprandı Benim 30 yıllık arkadaşım.. Olayı krize dönüştürmemek için ayrıldık. Şimdi başarısını ve bilgisini kanıtlamış Aykut Kocaman’la beraberiz. Bu zor günleri geride bırakıp üst sıralara döneceğimize inanıyorum”İrfan Can transferine dönersek… Başakşehir Başkanı anlatıyor: “İrfan’ı Galatasaray’da Fatih Terim, Fenerbahçe’de Ali Koç çok istedi. Başkan Ali Koç’la üç kez görüştük. Üçüncü konuşmasında ziyareti tam 6 saat sürdü. Çok sıkı pazarlık yaptık. Galatasaray Başkanı Sayın Cengiz, ortada 10 milyon Euro olmadığını söylemiş. İşte hesap: 7 milyon Euro nakit aldık. Deniz Türüç’ün bonservisini aldık, Tolga Ciğerci’yi aldık. İrfan’ın dış satışından yüzde 20 net pay için anlaştık. Fenerbahçe şampiyon olursa ayrıca 1 milyon Euro alacağız. Toplarsanız 10 milyondan fazlası ediyor. Sayın Cengiz’e de anlattım. Çok dikkatli hesap yapmak durumundayım. Ben bırakırsam, borç beni bırakmaz. İrfan Can satışıyla bilançomuz pozitife dönüştü.”  Bir de dip notu: Gümüşdağ şu günlerde takımdan çok Balat’daki alt yapı tesislerini bitirmeye çalışıyor, “Kulübün geleceği orada” diyor...  

Cimbom'a teminat mektubu

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, geçen hafta her konuda açık, net ve samimi konuştu. Stadın çatısında yapacakları güneş enerjisi santralı için gerekli 18 milyon liralık teminat mektubunu arıyordu. Öğrendim.. En az 4 megavat gücünde panel santral kurmak gerekiyor. Galatasaray’ın yıllık ihtiyacını ancak böylesi karşılıyor. Firma yapımı üstleniyor. Ancak, yılda en az 18 milyon liralık alım garantisi talep ediyor. Teminat mektubu onun için aranıyor. Bulunur mu? Cengiz Başkan, Abdürrahim Albayrak ve Yusuf Günay bulur!