Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türk futbolunun içinde bulunduğu şu karmaşık süreçte bir yandan hukuk tartışmaları, öte yandan sportif kuralların uygulanması üzerinde kargaşa yaratan yorumlar, hepimizin uğradığı şoku gözler önüne seriyor.
Evet, şoktayız...
Çünkü bu kadarını beklemiyorduk. Dipten ve tepeden gelen dalganın böylesine sert ve sarsıcı olacağını hiç düşünmemiştik.
Yasa ve kurallar, kağıt üzerinde kaldığı sürece ortada sorun yoktu.
Ama şimdi ortada çözülmesi zor, ağır ve büyük sorunlar var.
Çünkü yasalar ve kurallar, hayatın içine girdi.
Futbolu sadece futbolcu oynamıyor. Antrenör taktik vermiyor, hakem düdük çalmıyor sadece...
Gazete sayfalarında ve tv ekranlarındaki yorumculara yenileri eklendi.
Artık polis ve savcı da... Yargıç ve avukat da oynuyor futbolu...
Spor hukuku adına her biri farklı şeyler söyleyen ve düne kadar boş bıraktığımız kafamızı şimdi daha da karıştıran yeni uzman yorumcuları da anlamakta güçlük çekiyoruz.
Zihnimiz çözümlemekte zorlanırken, vicdanımız uykusuz ve yorgun gecelerin tutsağı durumunda.
Sivasspor kalecisi Korcan, yediği golün hesabını henüz veremediği için biliyorsunuz, tutuklu...
Eskişehirspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Sportif Direktör Ümit Karan, tutuklu.
İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un iki futbolcusu İskender Alın ile İbrahim Akın da tutuklu.
Burada adı geçen üç futbolcu ile iki teknik adamın sözleşmeleri, kulüpleri tarafından feshedildi...
Nerede kaldı hukukun masumiyet karinesi?
Bu insanlar sadece tutuklandılar... Savcı talep etti, hakim karar verdi ve cezaevine yollandılar.
Bazı kulüp başkanları ve bazı yöneticiler gibi, aynen...
Ama başkan ve yöneticiler, gayet doğal olarak unvanlarını korurken, adı geçen beş kişinin, tutuklamadan hemen sonra, sözleşmeleri feshedildi...
Sivasspor Başkanı Mecnun Odyakmaz, içeride... Ama yine Sivasspor başkanı... Futbolcusu Korcan da içeride... Ama artık Sivasspor kadrosunda değil.
Bülent Uygun’la Ümit Karan’ın artık Eskişehirsporlu olmadığı gibi... İskender ve İbrahim’in de Büyükşehirli olmadığı gibi...
Beşi de ıskat edildiler... Yok edildiler...
Bu haksız feshin hesabına da sıra gelecektir bir gün elbet...
O zaman da top santra yerine mahkeme salonuna girecektir.
Gelelim Tayfur Havutçu’ya...
O da tutuklu...
O da yargı kararı verilinceye kadar masum!
Gelin görün ki, hoca da ıskat kampanyasıyla karşı karşıya...
Savcı iddianamesini açıklamadan, yargıç hükmünü vermeden, hocanın Beşiktaş Teknik Direktörlüğü, en azından basındaki haberlere göre ıskat pazarına çıktı bile.
Christoph Daum, çok eskiden bildiğimiz Türkiye sevdası ile Beşiktaş’a sempatilerini gönderip göreve hazır olduğunu söylüyor.
Mustafa Denizli hocamız, daha insani bir yaklaşımla, süreç uzarsa, gerek duyulursa, önkoşulsuz Beşiktaş’a hizmet vereceğini bildirmiş... Bilirim, vefalı insandır. Ücret bile almadan emaneti namusuyla taşır.
İki teknik adama da lafım yok.
Ama Tayfur Havutçu’yu şimdiden ıskat ederek (yok sayarak) Beşiktaş’taki görevini “münhal” hale getirmek, vefasızlık ve ayıptır.
Tıpkı haksız fesihlerdeki gibi, hukuk kurallarıyla da uyuşmayan bir yanlışlıktır.
Tayfur Hoca’nın şu zor süreçte olası istifa kararı bile kabul edilmez. Yargı kararını verinceye kadar beklemek, onu yalnız bırakmamak gerekir.
Kaldı ki, bilgi ve becerisinden asla kuşkulanmadığımız Roland Koch da Havutçu’nun yardımcılığından, Havutçu’nun vekilliğine geçip takımı yönetebilir. Zaten şu andaki uygulama da öyle!
Masumiyet karinesi, anlamı unutulmuş bir ezber olmamalı...
Mahkeme kapısında adalet bekleyen insanlara futbol sahasında yargısız infaz yapılmamalı!


Bir nostalji: TSYD Kupası

TFF, Spor - Toto Süper Lig ile Bank Asya 1. Ligi’nin 9 ve 10 Eylül’de başlayacağını açıkladı.
Hem Etik Kurulu’nun çalışmalarına, hem de TFF’nin şike konusundaki kararlarına ve Tahkim Kurulu’na yardımcı olacak iyi bir zamanlama bu.
Ne var ki, 5 Ağustos’a göre hazırlık yapan takımlarımız şimdi ister istemez bir boşluğa düştü...
Bu fırsattan yararlanarak, artık hepimiz için nostalji haline gelen TSYD Kupası’nı yeniden hayata döndürmek, her bakımdan, herkes için yararlı olabilir...
Hem meşin top çimene döner, hem de şu gergin atmosfer, resmi maçlardan önce biraz yumuşar...
TSYD Kupası, bu ülkenin en köklü spor geleneklerinden biriydi. Kulüp yöneticileri sudan bahanelerle, takvim mazeretiyle bu geleneği bitirdiler...
Şimdi liglerin Ağustos sonu/Eylül başında başlaması nihayet ortak bir görüş ve karar haline gelmişse...
Bu yıl ya da gelecek yıldan itibaren TSYD Kupası’na dönmekte yarar var...
Ortak anlayış, bizi hem huzura hem de futbola kavuşturabilir!.


Trabzon’da olimpik gurur

Trabzon’daki 11. Avrupa Gençlik Olimpik Festivali’nin açılış törenini büyük bir keyif ve gururla izledim... Oysa Pazar akşamı aynı saatte Sakaryaspor - Fenerbahçe maçı da vardı. Nasıl olsa o maçın geniş bir özetini ve gollerini NTV’den tekrarlarla izleyebilirdim. O yüzden TRT 3’e gittim.
Övünmek gibi olmasın, 6 olimpiyat ve 5 Dünya Kupası’nın açılış kapanış törenlerine çıplak gözle tanıklık ettim. En güzeli Moskova 1980’di...
Ama Trabzon 2011’i de o dev açılış törenlerinde ikinci sıraya yerleştirdim.
Mustafa Erdoğan’ın da olağanüstü katkıda bulunduğu koreografi muhteşemdi. Yerelden evrensele Türk, Alman ve Gürcü dans gruplarını hayranlıkla izledim. Teknolojinin yarattığı ses ve renk atmosferi büyüleyici idi.
Emine Erdoğan’ın şıklığı ile törene kadınca bir yumuşaklık ve güzellik kattığını söyleyebilirim.
Elbet eleştireceğim bir konu da var... Bir törende iki ayrı saygı duruşu (Norveç terör kurbanları ve bizim Güneydoğu’daki şehitlerimiz ) örneğin... Bu ne Başbakan Erdoğan’ın hatası, ne de Avrupa Olimpiyat Komiteleri Birliği Başkanı’nın... Ortada bir koordinasyonsuzluk var. Yine de bu iki saygı duruşunun, ülkemizde pek rastlanmamış biçimde gerçekten içten gelen bir saygı ile gerçekleşmesi, çıt çıkmadan tamamlanması yürek ferahlatıcıydı.
Daha önce de yazdım... Trabzon artık sadece bir futbol kenti değil. Tüm olimpik sporları kucaklayan yeni bir spor cenneti.
Oyunları izleyen spiker kardeşim İlker Duralı, 1994 -95 doğumlu kızlı erkekli, yetenekli ve müthiş dinamik bir kuşağın da bize yakın gelecekte müjdeler vereceğini söylüyor...
Mutluyum... Emek veren herkesi kutluyorum!