Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


Bir açık hava sporu ve sporların anası olan atletizm, salonda yapılır mı? Evet, yapılır!
Mesafeler küçülse de insanoğlunun Kronos’a (mitolojideki zaman tanrısı) karşı savaşı salonda da sürecektir. O nedenle Dünya Salon Atletizm Şampiyonası hele Londra 2012 Olimpiyat Oyunları öncesinde birçok dalda önemli bir test özelliği taşımaktadır ve bu organizasyonun İstanbul’da düzenlenmesi, hepimiz için haklı gurur kaynağıdır.
Salon Dünya Atletizm Şampiyonası cuma günü Ataköy’de 32 milyon TL harcanarak yapılan yeni tesiste düzenlenecek.
Bu salona Ataköy Atletizm Salonu denmesi, doğrusu beni üzüyor.
Hürriyet’in önerisiyle bu çağdaş tesisin adını “Jerfi Fıratlı Atletizm Salonu” olarak tescil ettirmeliyiz.
Hıncal (Uluç) Abi’nin de yazdığı gibi Jerfi Fıratlı, bu ülkenin gençlerine, özellikle de genç gazetecilerine atletizmi sevdiren adamdı. Öte yandan Jerfi Ağabey, dönemindeki atletler için çok önemli bir başarı kriteriydi. Rahmetli babam Sedat Akın, sık sık övünürdü: “1949 mevsim kapanış yarışlarında 1.81 atlayıp Jerfi’yi geçmiştim” diyerek.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın, şampiyona başlamadan salona Jerfi Fıratlı adının konduğunu ilan etmesini bekliyorum. Böylece sadece Jerfi Ağabey’e değil, onun kuşağındaki tüm atletlerimize de vefa borcumuzu ödemiş oluruz.
Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi, hayatının en heyecanlı dönemini yaşıyor doğal olarak. 32 milyonluk salon inşaatının yanı sıra organizasyona da 18 milyon TL harcanacağını açıklıyor. Salon dünya şampiyonalarında atletlerin ve görevlilerin tüm konaklama giderleri ev sahibi federasyon tarafından karşılanıyor.
Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nın tanıtım ve reklam filmi de eğlenceli. Volkan Dede’nin yönetmenliğini yaptığı filmde salon kavramının atletizm ve Türk ailesi için taşıdığı değer şirinliklerle harmanlanmış. Arda Erdik’in senaryosu güzel bir yaratıcılık örneği. Türk halısından gülle havuzu, engellerde danteller ve yüksek atlamacı kızın avizelere uğrayarak yere inmesi çok hoştu. Rusya Cumhurbaşkanlığı’na yeniden seçilen Vladimir Putin’in seçim Başarısı da internette mizahi bir atletizm öyküsüyle anlatılıyor. Örneğin, Putin, yarışa başlayıp, 10 metre sonra rakipleri için start tabancasını ateşliyor. Yine de ona yetişenleri start tabancasıyla vuruyor. Yarışın finalinde ipi göğüsleyecek ya... Görevliler, ipi Putin’e doğru koşarak getiriyorlar. Ve Putin büyük zaferini ilan ediyor! Bence her şeyi eksiksiz anlatan muhteşem bir ironi! Sporla sanatın iç-içe geçmesinden de ayrıca memnunum!
Gelelim madalya mücadelesine... Cüneyt (Koryürek) Ağabey’den tevarüs 100 metre benim favori yarışımdır. Salonda 60 metre olarak koşuluyor. Amerikalı Trell Kimmon (6.45) Justin Gatlin (6.47) altına koşacaklar. Jamaikalı Lerone Clarke ile Dwain Chambers’i de unutmamalı! Usain Bolt ile Chrşistopher Lametre, maalesef İstanbul’a gelmiyorlar. Asafa Powel’in yarışacağını duyduk, ama kesinleşmedi.
Avrupa Şampiyonu engelcimiz Nevin Yanıt’ın sakatlığı nedeniyle kadrodan çıkarılması çok can sıkıcı... Doktorları ve antrenörleri, daha özenli davranıp Nevin’i hazırlamalıydılar. Elbette bu iş marangozluk değil... Ama eski öyküleri bildiğimiz için bunu bir “kaçış ve saklanma” olmasından huylanıyoruz. Neyse, umarım Londra 2012 öncesinde de canımız sıkılmaz! İlk salon madalyamızı alan Kemal Koyuncu’nun bu defa 1500 m.de altın almasını dileyelim.
Ama ev sahipliğimiz, olimpiyat adayı olan İstanbul’a da yakışmalı...
Evet, müsaitseniz sizi de bekleriz!

Haberin Devamı

Play off sizlere ömür!
3 Temmuz sürecinin futbolumuza vurduğu darbelerden biri de harika(!) play off uygulaması olacak.
Sezon boyunca başarı için emek terleri döken, yatırım yapan, başarıda istikrarı yakalayan Galatasaray, şampiyonluğu çoktan hak etti. Aradaki büyük puan farkının (9) bırakın kapanmasını, daha da açılabileceğini bile düşünebiliriz. Böyle bir başarıdan sonra ilk dört sıradaki takımları play off’a davet etmek, sonu belli filmi seyretmek gibi heyecan kaybından başka bir işe yaramaz.
İnşallah beklenmedik sürprizler olur da ben yanılırım.
Ama yine de söyleyeyim: play off sizlere ömür!

Haberin Devamı

Anlaşıldı ki...
Beşiktaş’ta Başkan Yıldırım Demirören’in heyecan ve özveriyle hem statta, hem de TV ekranında Beşiktaş’ın merakla izlenecek bir takım kimliği, şampiyonluk kazanması için uygulamaya koyduğu “Portekiz Çetesi” projesi, hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır.
Bu hayal kırıklığından sadece Demirören’e yönelik eleştiriler üretmek, artık hiçbir yarar sağlamaz.
Mendes’in önerileriyle İstanbul’a gelen Quaresma, Simao, Almeida, Fernandes (Bebe, Alves, Edu, Sidnei) toplam kalite ve katkı olarak beklenenlerin çok gerisinde kalmışlardır.
Bu deneyden elde ettiğimiz fayda UEFA Avrupa Ligi başarısı ise, Atletico Madrid engeliyle karşı karşıyadır. Orada da bir Mendes kadrosu var. Teknik adam değişikliği yapıldığında Arda ve arkadaşlarının başarılı olacağına inanmıyordum. Ama Simeoni ekibe yeni bir heyecan kattı. Beşiktaş’ın bu heyecan dalgasını kırması, bize bir umut ve teselli verebilir.
Beşiktaş’ın 26 Mart’taki kongresine hazırlanan ekipler, doğal olarak finansal sorunları öne alıyorlar. Ama takımda büyük bir kadro operasyonu da kaçınılmaz biçimde Beşiktaş’ın yöneticilerini bekliyor.
Beşiktaş, parlak yabancı transferleri yaparken, yerli omurgayı güçlendirmekte biraz ağır davrandı. Egemen’in dışında “İşte bu!” diyebileceğimiz bir hamle yapılmadı. Mustafa Pektemek ve Ersan Gülüm de ancak önümüzdeki yıl bir şeyler verebilir.
Portekizliler deneyinden alacağımız ders şudur: Yabancı yıldızlarla reytingi yükseltebilirsiniz ama, takımı taşıyacak yerli omurgayı da asla unutmayın!

Haberin Devamı

Süreyya davetli, Tipigil değil!
TAF Başkanı Mehmet Terzi, eski Avrupa Şampiyonu Süreyya Ayhan’ı İstanbul’a davet etmiş... Dünya Şampiyonası’nın ev sahibi bir başkana da bu uygarlık ve sportmenlik yaraşırdı. Terzi, doping ve ömür boyu müsabakalardan men cezasını bir kenara koyup, O’na her şeye rağmen bir şampiyon olarak hatırlandığını anlatmak istemiş. Başkanı kutluyorum.
Elbette ufak tefek gönül kıran aksaklıklar da var.
Örneğin, bir zamanlar Şişe Cam Atletizm Kulübü’nü kuran, Okullardan Rekorlara kampanyası ile atletizme enerji katan TAF eski asbaşkanlarından Murat Tipigil’e (ve bazı emektarlara)) bir davetiye gönderilmemiş. Tipigil’in, Terzi ve onun kuşağındaki atletlerin kariyerine yaptığı katkıları bildiğim için anımsatmak istedim.