Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Önce bir algıyı düzeltmek gerekiyor: Sporda Şiddetin Önlenmesi ve Tahkim Çalıştayı, Trabzonspor-Fenerbahçe maçında yaşanan olaylara ya da Ankaragücü - Amedspor maçı sırasında tanık olduğumuz protokol tribünü rezaletine... 1461 Trabzon - Elazığspor maçında hakeme fiziki müdahale ile müdahil seyirciye futbolcunun uçan tekmeli müdahalesine dayanarak düzenlenmemiş.

Peş peşe yaşadığımız rezaletlerden dört ay önce üç bakanlık, bu çalıştayı düzenlemeye karar vermiş... Ortadaki sorunları, yaşanacakları öngörmüşler.

Haberin Devamı

Gençlik ve Spor, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları’nın - memleketin içinde bulunduğu durum ortadayken - sporda şiddete zaman ayırmaları, uzmanlarını ve bürokratlarını Sapanca’ya göndermeleri, medyanın ve üniversitelerin temsilcileriyle buluşmaları çok önemli... Devlet’in gösterdiği bir duruş söz konusu: Spor alanlarını suçun özgürlük alanı olmaktan çıkarmak. İhmal ya da abartılı hoşgörüye son vermek... Gerçekleri tüm açıklığıyla ortaya koyup tartışmak...

Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’la İçişleri Bakanı Efkan Ala, Ankara’nın yoğun ve hareketli trafiğinden çıkıp Sapanca’ya geliyorlar. Yaptıkları konuşmalar siyasi propaganda değil, kararlılık göstergesi. Panoda üç bakanlığın resmi logoları var. Salonda devlet var! Kılıç, holiganizmle mücadeleye devam edeceklerini söylerken, Ala, spor ve özellikle futbol gibi sevilen bir keyif ortamının kavga ve çatışmalarla bir “memnuniyetsizlik alanı”na dönüştürülemeyeceğini açıklıyor.

Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan, Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ, Adalet Akademisi ve SGM Tahkim Kurulu Başkanı Yılmaz Akçil, TFF Tahkim Kurulu Başkanı Engin Tuzcuğlu, Emniyet Genel Müdürü Celalettin Lekesiz panel masasında. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman da oraya davet ediliyor.

Konuşmacıların hepsi de içten ve gerçekçi... Kendi sorumluluklarının farkında... Örneğin Fikret Orman 1 yıl hak mahrumiyeti alanların, bir daha kulüp yöneticiliğine, başkanlığa seçilememesini öneriyor. Baykan, Ankara’daki protokol tribünü olayında kendilerinin de sorumluluğu olduğunu kabul ediyor. Hukukçular hepimizi aydınlatıyor: TCK’da 2 yıla kadar hapis cezaları verilen davalarda yargılamanın “tutuksuz” sürdürüldüğünü öğreniyoruz. Böylece kamudaki tepkiler başka bir soruya açılıyor: Sporda şiddeti önlemek adına ceza süreleri uzatılamaz mı? 6222’ye yeni bir madde eklenerek “tutukluluk” önerilemez mi? Türk Hukuku’nda anayasal güvence altına alınan “Tahkim” kurullarının da sıkıntıları var.. Örneğin Tahkim Kurulu kararları ile yerel asliye hukuk mahkemelerinin kararları çelişkili... Bu sıkıntıların giderilmesi gerekiyor.

Haberin Devamı

Kendi adıma bu çalıştaya giderken “havanda su dövme” kaygısından kendimi kurtaramıyorum. Program başlayınca kaygılarım dağılıyor. Komisyon oturumuna katılıyorum, önerimi sunup dönüyorum.

Bu defa umudum var... Çünkü karşımda “devlet” duruyor. Çalıştay’dan çıkacak sonuçların hayata yansıyacağına inanıyorum. Hayır, hayal kırıklığına uğramak istemiyorum!

Bizden bir Ranieri çıkar mı?

Kimine göre mucize ve peri masalı... Kimine göre akılla paranın en iyi biçimde kullanılmasıyla yazılan bir başarı öyküsü... Endüstriyel futbolun en çok kazanan ülkesi İngiltere’de en düşük bütçeli, en mütevazı kadrolu Leicester City, devleri geride bırakıp Premiership şampiyonu oldu.
Bulabildiğiniz her kaynaktan bu ibret öyküsünü okumanızı öneririm.
Sadece şunları hatırlatıp sorayım:
Claudio Rineri, 60’lı yaşlarında yaşadığı onca başarısızlıktan sonra “Bunlar ne yapıyor?” diyerek Jürgen Klopp’un, Diego Simeoni’nin, Pep Guardiola’nın idmnlarını izlemiş. Kendince dersler çıkarmış.
Futbolcularına her hafta iki gün tatil verip oyunu özlemelerini sağlıyor.
Sezon başında kulübün Taylandlı patronu ile yöneticiler, “40 puan topla yeter” demişler. Leicester City ilk yarıyı 39 puanla kapamış... Şöyle diyor: “Oğullarımı toplayıp, ligin ikinci yarısında bir puan fazla (40) toplayalım dedim. Hedefe ulaştık...” Oğullarım dediği takımın tüm futbolcuları.
Soru şu: Bizim futbolumuzdan bir Ranieri çıkar mı?

Haberin Devamı

Kupa çılgını

İtalya’da Sapporta Kupası... Beşiktaş’ta Euro Challenge... Galatasaray’da Eurocup!
Ergin Ataman’ın cv’sinde şimdilik bunlar yazılı. Üç kupadan birini alabilmek için yüzlerce antrenörün ömründen 10 yılı feda edebileceği zaferler onun için sadece istatistik...
Tanıdığım en çılgın, en cesur, en araştırmacı ve en çalışkan üç antrenörden biri olan Ergin Ataman’ı kutluyorum. Haydi Ergin... Sıra Euroleague’de!

Hoşgörü ihmale dönüşmemeli

Çalıştay 1. Komisyonu’nda dile getirdiğim görüşleri buradan da paylaşayım:
- Türk Polisi güneydoğuda hemen her gün şehitler verip geride masum yetimler bırakırken, spor alanlarında polis arkadaşların hoşgörüyle, görmezden gelerek, durumu idare (!) ederek zaman zaman kayıtsız kalmaları, her şeyden önce şehit meslektaşlarına saygısızlıktır. Hoşgörü ihmale dönüşmemeli.
- Kulüplerin medyaya kapalı iletişim stratejileri uygulaması farklı sorunlar ve tartşmalar yaratıyor. Kamuoyunda gerilime neden oluyor.
- Özellikle derbi maçlarında deplasman seyircisi mutlaka tribündeki yerini almalı. Rakip seyircinin bulunmadığı ortamlarda ev sahibi seyirci daha agresif davranışlar sergiliyor.
- Devlet, spor adamları, medya bugüne kadar şiddeti önlemek için çok şey yaptı. Artık biz susalım. Üniversiteler, sosyologlar bilimsel araştırmalar yapıp önerilerini sunmalı... Spor teşkilatı ve federasyonlar bu araştırmalara bütçe ayırmalı.
- Önleyici ve caydırıcı cezalarla birlikte barışçıl adımlar da desteklenmeli!
(Konuşmama yanıt veren Trabzon emniyetinden bir uzman, tribünde taşkınlık yapıp olay çıkaran 106 kişiyle ilgili inceleme yapıldığını açıkladı.)