Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbol iktidarının iki büyük ortağı, “gözdağı verme “ toplantısında güçlerini daha da arttırmak, söylemlerini tahkim etmek için uygun konuğu (!) bulmuşlar: RTÜK Başkanı Zahid Akman... O da adı üzerindeki tartışmaların dışında bir gündem maddesiyle koşa koşa gelmiş...
Toplantıyı düzenleyenler, TFF Başkanı Mahmut Özgener ile Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Aziz Yıldırım.
Toplantının mevcutlu konukları da televizyon spor servislerinin müdürleri.
Lig TV Genel Müdürü Şansal Büyüka, “yayıncı kuruluş” kimliğiyle her iki tarafı da temsil ediyor. Hem medyanın önemli bir parçası, hem de Turkcell Super Lig’in ortağı konumunda.
Toplantıyı düzenleyenler, genelde Türk futbolunun, özelde Süper Lig’in “Marka Değerini Korumak “ gibi temiz bir amaç için orada olduklarını söylüyorlar.
Marka değerinin korunması yolunda önerilerini, isteklerini sıralıyorlar.
Özellikle hakem kararlarıyla ilgili görüntü tekrarlarının ağır çekimle ikiden fazla ekrana getirilmemesi, yorumlarda kişilik haklarını zedeleyici, hakarete varan üsluptan kaçınılması, kulüpler adına tartışma ve kavga yaratacak programlardan vazgeçilmesi isteniyor. Medyanın, özellikle görüntülü medyanın bu konudaki kötü örnekleri sıralanıyor.

Haberin Devamı

Sansür imaları
Arkadaşlar anlatıyor... Bir ara Aziz Yıldırım “Aksi halde hepiniz işsiz kalacaksınız!” diyerek, aba altından sopayı gösteriyor.
Şimdi şu kriz ortamında kimlere hangi mesajları veriyor Sayın Başkan, onu siz düşünedurun, Zahid Akman da kendisinden beklenen mesajları bülbül gibi şakıyor :
“- Gerekirse yasadan doğan yetkilerimizi kullanır, yaptırım uygularız!”
Şansal Büyüka’nın sakin ve olgun kişiliği olmasa kavga çıkacak. Büyüka, medyada kötü örnekleri asla onaylamadığını, bunların önlenmesi için kişisel olarak yoğun çaba sarfettiğini dile getiriyor... Ancak sorumluluğun sadece medyaya ait olmadığını da hatırlatıyor. Yöneticilerin rekabeti yönetemediklerini, tatil döneminde bile medya aracılığıyla kapıştıklarını örnekliyor. Kulüp internet sitelerinden çok da sportmence sayılmayacak üslupta mesajlarla medyanın taraftarlara hedef gösterildiğini, bu nedenle görevlerini yaparken hakarete, küfre muhatap olduklarını, tehdit edildiklerini anlatıyor.
Büyüka’nın o toplantıdaki havayla ilgili tanımlaması şu : “Bazı başkanlar, sansür istiyor!”
Evet, demokratik bir hukuk devletinde sportif bir organizasyonla ilgili medya toplantısı sonunda üstü kapalı sansür imalarıyla bitiyor.
Bu toplantının düzenleyicileri, sürekli iktidar gücü kullanmaya alışık oldukları için, “sivil bir konsensus toplantısı oluşturmak “ akıllarına gelmiyor.

Haberin Devamı

Sadece markayı zedeler
Türkiye Spor Yazarları Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Televizyon Yayıncıları Derneği, Profesyonel Futbolcular Derneği, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği’ni çağırsalar, üniversitelerden hukuk, spor ve sosyoloji ile ilgili bilim adamlarını davet etseler, marka değerinin artırılması ile ilgili projelerini sunup medyadan beklediklerini tartışsalar herhalde uzlaşmak daha kolay olurdu.
RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın o toplantıya neden davet edildiğini de anlayabilmiş değilim... Yasalar, yönetmelikler mi değişti ? Hayır... Düne kadar görevini yapmadı da, bundan sonra “Çakarım haa!” mı demek istiyor ?
Kulüp yöneticileriyle hakemler, kararları ve demeçleriyle bize sahada oynanan futbolun üzerine çıkan, o futbolu ve taşıdığı değerleri gölgede bırakan bir gündem yaratıyorlarsa, ekranda da onu görürsünüz.
Faşizan çağrışımlar yapan “marka değerini koruma “ toplantısı, markanın değerini düşürmekten başka hiçbir işe yaramaz. Sansürle bir yere varamazsınız.
Olsa olsa biraz daha ortalığı karıştırır, biraz daha kaos yaratırsınız, biter!

Haberin Devamı

Futbolun eşbaşkanları
Maşallah yapışık ikiz gibiler...
Mahmut Özgener ile Aziz Yıldırım, futbolla ilgili her toplantıyı birlikte düzenliyorlar, birlikte onurlandırıyorlar. Birlikte konuşuyorlar, birlikte dinliyorlar...
Birlikte karar alıyorlar.
Aralarında müthiş bir uyum, hayranlık uyandıracak bir anlayış ve örnek alınacak bir dayanışma var.
İşte bu... Yıllardır özlediğimiz bu...mu ?
Uyum, anlayış, dayanışma güzel de “kuvvetler ayrılığı” denen bir ilke var demokrasilerde...
Haa... Futbolda demokrasi olmaz, diyorsanız haklısınız...
Sadece kulüplerin delegasyonuna dayanan, futbolun en büyük emekçileri olan futbolcuları, en az 75 kez milli olma koşuluna, milli takım hocalarını en az iki yıl görev yapma şartına bağlarsanız, bu genel kurulda kulüplerin, federasyonda da Kulüpler Birliği’nin borusu öter.
Kulüpler Birliği’nde de Aziz Bey’in!
Futbolda bu iç-içelik, bu yapışık kardeşlik halleri benim hiç hoşuma gitmiyor..
Örneğin, çoğu kulübümüzde başkanlarla divan başkanları o kadar mesafesiz ki, divan toplantılarında üyeler eleştiri yapmaktan çekiniyor... Kimi iyi niyetten, kimi de azarlanma korkusundan.
Sapla samanın, rollerin, güçlerin, görev ve sorumlulukların birbirine karıştığı böyle bir ortamdan sadece ben mi rahatsız oluyorum?
Hiç sanmıyorum!

Kırmızı kartlara alkış
Yunus Yıldırım’ı Ümit Karan’a, Selçuk Dereli’yi de Zapotocny’ye gösterdikleri kırmızı kartlar nedeniyle kutlarım.
Bundan sonra da aynı hareketlere tüm hakemlerimizin, duymazdan- görmezden gelmeden aynı kartları göstermesini dilerim. Göstermeyeni de fena halde eleştiririm.
Futbolcu kardeşlerin emeğine elbette saygı duyuyorum. Bizi stadyumun tribünlerine, televizyonların ekranlarına kilitleyen onlardır...
Çoğumuzun ekmeğinde kendi emeğimizle birlikte onların alın terleri de var.
Tamam da, hiçbiri yarı tanrı değil! Hiçbiri küfür etme, çevresindekileri (hakem ya da rakip futbolcu) aşağılama, azarlama hakkına sahip değil!
Geçen haftanın kırmızı kartları, her türlü tartışmanın ötesinde bana bunları hatırlattı.
Herkes haddini bilmeli...