Skorer Başka işiniz yok mu?

Başka işiniz yok mu?

05.02.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Başka işiniz yok mu

Bugün sıra kimde, yarın kimin işine son verilecek belli değil. Çalışanlar huzursuz. Bakıyorsunuz bir gün santral memuresi, bir başka gün çaycı işten atılıyor. Son beş ayda çıkarılanların topunun aldığı maaşı bir araya getirseniz, on milyarlık bir danışmana bir kerelik danışılma ücreti etmez. Federasyondaki dostlarımıza soruyoruz. Kim bu işin sorumlusu, nedir bu insafsızlık? Susuyor, yanıt veremiyorlar. Belki günahlarının farkındalar, ya da vicdanları pek rahat değil.Yirmi yıla yakın girer çıkarım bu kapıdan. İçerisi şimdi buz gibi. İnsanlar mutsuz, yüzleri gülmüyor. Selam vermeye bile çekiniyor bazıları. Sayın Levent Bıçakcı, Sayın Hasan Doğan;Bu personel politikasının, sizin deyiminizle yeniden yapılanmanın, kurumsallaşmanın fikir babası kimdir bilmiyorum.Ancak yapmak istedikleriniz, yıkıp geçtiklerinizi unutturamayacak.Belki farkında değilsiniz. Sevgisiz, birbirine kuşkulu gözlerle bakan, duygusuz bir insan topluluğuna çevirdiniz federasyonu. Altı ayda becerdiniz ya bunu, bravo size.Sahi şöyle dönüp bir baksanıza.Futbol adınıza öğüneceğiniz, gurur duyacağınız bir şey var mı ardınızda? Futbol Federasyonunda tarihi bir personel kıyımı yaşanıyor. Kurumsallaşma sözcüğü ağızlarda sakız. Ama o sakız artık ellerine yüzlerine yapışıyor. Lutfi Arıboğana Futbol Federasyonu genel sekreterliğinin lütfedilmesi çok konuşuldu. Tartışılan konu ise niçin futbolun kendi bünyesinden birinin bu göreve getirilmediği değil, Arıboğanın sporcu kişiliği oldu.Oysa yakından tanıyan da, bizim gibi uzaktan izleyen de, onun bu özelliği ile ilgili en ufak bir eleştiride bulunmadı.Beni şaşırtan, 15 yaşında basketbol kariyerine başlayan, basamakları teker teker çıkıp zirve yapan, yöneticilik sınavını başarıyla geçen ve artık olgunlaştığına inandığı bir dönemde gönül verdiği sporu yönetmeye talip olan Arıboğanın, ideallerinden bu denli kolay vazgeçmesi oldu.Belki de futbolun popülarizmine yenik düştü tecrübeli spor adamı! Bir ay önce "Basketbola çıkar sağlamak değil, hizmet için buradayım" diyen federasyon başkan adayına, samimiyetle yanıtlayacağına inandığım bir soru yöneltip, bu konuya noktayı koymak istiyorum."Sayın Arıboğan. Eğer seçimi kazanıp basketbolun patronu olsaydınız, genel sekreterliğinize camianın dışından bir ismi getirir miydiniz? Örneğin bir Metin Kazancıoğlunu, Kemal Kapulluoğlunu ya da Nushet Bağış Kiperi (tabii kabul ederlerse) basketbolun kurumsallaşması adına genel sekreteriniz yapar mıydınız?"İşini bilen ve federasyon bünyesindeki değerleri tanıyan bir başkanın bu soruya vereceği yanıt "evet" ise...Evet diyen herkes ile birlikte yolu açık, şansı bol olsun.Çünkü, buna ihtiyacı olacak! Arıboğanın tercihi Bir aydan az kaldı. Uluslararası Halter Federasyonunun kuruluşunun yüzüncü yılı İstanbulda kutlanacak. IWFnin genel kurulu ve seçimi de bu tarihi toplantıda yenilenecek. Tam 172 ülke federasyon başkanı rüya kentte bir araya gelecek.Dünya halterinin patronu endişeli. Birkaç gün önce Budapeştede yapılan olağanüstü oturumda Türkiyenin bu organizasyonla ilgili henüz hiçbir hazırlık yapmaması Tomas Ajan ı çıldırtmış. Düşünebiliyor musunuz? Kongrenin yapılacağı, konukların ağırlanacağı otelin adı bile belli değil.Asırda bir gerçekleştirilecek böyle bir organizasyona Türkiye ev sahipliği yapacak, ama görünen o ki rezil olacağız. Halter Federasyonu uykuda. Turizm Bakanlığı, İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile hala iş birliği yapılmış değil.TMOK Başkanı Togay Bayatlı panik içinde. Kimden medet umacak şaşırmış.Altı ay içinde bir Dünya, bir Avrupa şampiyonası olmak üzere üç organizasyon düzenleyen federasyondan bugünlere geldik... Yazık oluyor, yazık. Rezil olacağız Şu federasyon bir alem. Hele son dönemlerde kimin hangi telden çaldığını bilen varsa beri gelsin. Sezon başından bu yana çıkarılan talimat ve genelge sayısı 40ı aştı.Tüm tribünlerin koltuklandırılması mı, bu koltukların dört ayrı renge boyanması mı, yoksa her stada paratoner takılmasının zorunlu tutulması mı? Yoksa merdivenlerin boş bırakılması, bırakılmazsa maçın başlatılmaması mı?Bir de yaptırımı var bu işlerin. Federasyon eksiği olan kulüplere bu statlarda maç oynanmasına izin verilmeyeceği tehdidinde bulunuyor. Daha da ileri gidip belirlenen kriterleri yerine getirmeyenler hakkında talimatlara aykırı davranmaktan işlem yapacağını duyuruyor.Hadi buyrun bakalım. İzin vermeyin de görelim.Kiminin koltuğu yok, kiminin boyası. Tamamına yakınının da paratoneri. Telsiz altyapısı ve donanımı eksik, acil çıkış kapıları içeri doğru açılmayan kaç tane stat var biliyor musunuz? Kayseriye, Diyarbakıra, Sebata, Ali Sami Yene bir bakın. Bakın ve oynatmayın bakalım bu statlarda maçları.Hukuk fakültesinden doktora unvanı almak, Türkiye gibi futbolla yatıp - kalkan bir ülkede başka becerileriniz yoksa, sizi bu oyunun sahibi olmaya ve onu yönetmeye yetmiyor yazık ki. Oynatalım da... Nasıl? Geçen hafta 5149 sayılı şiddet yasasıyla ilgili endişelerimizi dile getirmiş, ligin son dört haftasında polisin statlardan çekilmesiyle yaşanacak kaosa dikkat çekmek istemiştik.Başbakan yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin ile Pazartesi akşamı Milliyet gazetesinin Geleneksel Yılın Sporcusu ödül töreninde karşılaştık. Bakan Şahin yasanın 5. maddesinde yer alan özel güvenlik birimleriyle ilgili kulüplerin hiçbir ciddi çalışma yapmadığından şikayet etti. Ardından da stat güvenliğinin sezon sonuna kadar polis tarafından sağlanması için çalışma yapacaklarını ifade etti.Saptanan eksiklerin giderilmesi için bir komisyon oluşturulduğunu söyleyen Şahin, özel güvenlik sorununa uygun bir formül bulacaklarını kaydetti.Önceki gün bu konuda ilk somut adımın atıldığını öğrendik. Yasaya tek maddelik bir ekleme yapılacağı ve polisin mayıs ayı sonuna kadar statlardaki görevini sürdüreceği bilgisini aldık. Yani ligin kazasız belasız bitmesi yolundaki dileğimize yanıt, beklenenden çabuk gelmişti!Yıllardır hantal devlet işleyişini kanıksamışız. Ne yalan söyleyelim, şaşırdık. Konusuna bu denli hakim, hızlı hareket yeteneğine sahip, pratik çözüm üretebilen bir spor bakanına sahip olmak şans diye düşündük. Teşekkürler Sayın Şahin Arayamadım. Elim telefona gitti vazgeçtim. Sadece "teşekkür ederim" diyebilirdim. Oysa çok daha fazlasını söylemek geliyor içimden. 20 yılımın özetini bir cümleye sığdırdı O. Biliyorum, sadece dağ gibi bir birikim değil, tertemiz bir yürek de gerektiriyor bu beceri. Ve benim böyle bir dostum var... cersen@milliyet.com.tr Ercana...