Avrupa fırsatı kapıda

UEFA Disiplin Kurulu, Tahkim, CAS... Yabancı sayısı, Tahkim, Adalet Divanı yolu...
Suçlamalar, cepheleşmeler, tehlikeli sinyaller...
Ya futbol?
Dopdolu bir sezonun ayak sesleri duyulurken, futbol konuşan yok... Çünkü sağduyunun reytingi yok...
Ben Süper Lig derdinde değilim. Gözüm Avrupa kupalarında...
Neden mi ?
Geçen sezon Galatasaray ile Fenerbahçe’nin yürüyüşünü hatırlayın... Ülke puanına katkıları bir sene öncekine oranla yüzde yüz oldu. 2011-2012’de 5100 puan toplamışken, geçen sezon 10200’e ulaştık ve 10. sıraya kadar sıçradık. Bu sezon başlarken, yapılan hesaplamalarda 11. sıradayız. Çünkü daha maçlarımızın büyük kısmı oynanmadı. Yukarılara tırmanma şansımız var. İşte benim beklentim bu. Üç büyüklerin tecrübeleri dışında Trabzon, Bursa ve Kayseri’nin kadro yapıları ve yeni anlayışları büyük umut veriyor. Şampiyonlar ve Avrupa Ligi’nde gruplara kalmış Türk futbolu, Avrupa’nın gözünde sarsıntıya uğrayan imajını tazeler, ayrıca toplayacağı puanlarla en azından katılım sayısında kayba uğramaz.
Süper Lig’de rekabete, ekonomiyi düzeltme adına koşulan zafer maratonunda verilen mücadeleye saygı duyarım. Ancak Avrupa yolunda takımlarımızın kolkola girmeleri, ülkeleri için güç birliği yaratmaları en büyük hayalim.
Biliyorum, hayalde kalma olasılığı çok yüksek...
Ama umut fakirin ekmeği!

Haberin Devamı

Kamu spotu!
Yıllardır içimize çekiyoruz. Futbolun ciğerlerine kadar işledi, zehirledi, zehirlemeye devam ediyor.
“Sahte tadıyla” verdiği zarara bile bile katlanıyoruz. “Susun. İşinize bakın. Konuştukça batıyor, batırıyorsunuz” diyoruz, duvara söylüyoruz.
Oysa yardım hattı da var: 6222. Arıyoruz, yanıt alamıyoruz, yardım alamıyoruz. Bir kere, bir kere bizi dinlese o yardım hattı, işlevini hatırlayacak, ciğerlerimize yeniden temiz hava dolmasını sağlayacak.
Ama umutluyuz. Bu sezon, 6222 hatlarını açacak. Çünkü açmalı, futbolun sahada oynanmasını sağlamalı, kamu yararına çalışmalı...

Para...Para...Para...
Sporda eğitim aşamasındaki zaaflarımız ortada... Ve en dramatik örneklerden biri merhum Murat Karabaş... Para kazanmak için inşaat işçiliği yaparken, can verdi.
29 yaşındaydı ve hedefi milli olmaktı. Tecrübe isteyen orta mesafe için biçilmiş kaftan yani. Ama “madalyaya servet” uygulamasıyla doping illetine çanak tutulduğunu yeni keşfeden spor zihniyeti, o serveti eğitimin yanı sıra sporcunun yaşam koşullarını iyileştirmek için kullanmayı hiç düşünmedi. Yani mesele, yaşarken kıymetini bilmek. BESYO mezunlarının iş bulamadıkları bir devirde, inşaatlarda çalışan daha çok şampiyon görürüz.

Harika fikir ama...
Beşiktaş’ta yeni kaptan Fernandes... Harika bir fikir... Portekizlinin sihirli ayakları dışında “gecelerin kartalı” olduğunu bilmeyen yoktur. O zaman genç ve yeni kartalları, karanlıkta en iyi kim avlar ? Tecrübeli kartal elbette ki... Ama bir tehlike var... Ya huylu huyundan vazgeçmez, “gecelerin kartalı” saha dışında da lider olursa... Bizden hatırlatması...

AÇIK HAT
Spor hukukçularının geçtiğimiz dönemlerde sürekli yanıldıklarını görmek, kamuoyunun aydınlatılmasında yine boşluklara sebep verdi. Spor medyamız mensuplarının da bir takıma en azından sempati duyması sebebiyle objektif yorumlardan uzak olduğunu düşünüyorum. Bence asıl tehlike kulüplerimizi yönetenlerin de olaylara duygusal yaklaşarak gerçekleri görmek istedikleri gibi görmeleri, problem karşısında akılcı çözümler üretememeleridir.
Bu yüzden de kulüplerimiz için asıl hedef KURUMSALLAŞMA olmalıdır. Bırakın o zaman her işi kendini o konuda yetiştirmiş uzmanların eline. Başarı kalıcı hale gelsin. Bence sporumuzun en büyük problemi bu.
AYHAN SİPAHİ
Bu köşe sizin için. Yurdumun topraklarında sporun her branşını yapanlar. Sevincinizi, üzüntünüzü, öfkenizi, isteklerinizi yazın, yorum yapın, görüntü atın, paylaşın, paylaştıralım.
cem.sengul@milliyet.com.tr

Haberin Devamı