Galatasaray Doymayan bir canavar!

Doymayan bir canavar!

10.01.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye’de futbol piyasası doymayan bir canavar gibi... Camialar sürekli istiyor, taraftar istiyor. Bolca da karavana atınca “birini gönder, diğerini al” gibi bir kısır döngüye giriyorsun ve borç batağına gırtlağına kadar gömülüyorsun. Gönderdiğinden para alabilsen canım yanmayacak. Gelirken veriyorsun, giderken veriyorsun.

Doymayan bir canavar

BİLAL MEŞE sordu DUAYEN cevapladı
ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA

Haberin Devamı

"Donk’un sözleşmesi mayıs sonunda bitmeyip, 1.5 sezon sonra bitecek olsaydı, 2.5 milyon euro yerine, bu defa 7.5 milyon euro verip alırdınız."

Aslında millet olarak futbola ne kadar bağlı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı. Futbolun eski yıldızlarının katıldığı bir turnuva bile ratinglere tavan yaptırmaya yetti! Futbolsever nefes almak bile istemiyor!

Diğer yandan da dolmayan tribünler var. Yıldız futbolcu dediler, Van Persie, Sneijder, Gomez yıldız değil mi? Eto’o star değil mi?
Sevgili Bilal, Sakarya’daki salon turnuvası için bu sayfada ayrı bir köşede yazacağım. Bu kadar yıldıza rağmen tribünlerin dolmayışına gelince... Doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız 3 Temmuz seyirciyi kaçırdı. Fenerbahçeli “kumpasa geldim”, Trabzonsporlu “şampiyonluğum çalındı” , Beşiktaşlı “konu mankeni yapıldım”, Galatasaraylı “Fenerbahçe ucuz kurtuldu” diyor. Dört camianın da ciddi anlamda adalet duygusu iflas etti.
Düşünün, İtalya’da bu iş on sene önce patladı, halen hasarları sürüyor. Futbolda seyirciye güven duygusunu yeniden kazandırmalıyız. Çağ dışı zeminleri düzeltmeli, yaşları yarım asra dayanmış ya da geçmiş statları hızla terk etmeliyiz. Bak Konya’ya, yeni stat ile birlikte seyirci nereden nereye geldi. Ayrıca futbolun bu kadar kötü tarafını öne çıkararak, iyi taraflarını yok sayarak bu tribünleri dolduramayız. Kötüyü, yanlışı elbette eleştireceksin, ama “iyi”nin hiç mi önemi ve değeri yok. Sadece futbolda değil, toplum olarak kötüden beslenmeyi seviyor ve asla vazgeçmiyoruz.

Haberin Devamı

Fibabank’tan kredi

Galatasaray, Donk’u getirdi durdu. Beşiktaş’ta isim çok, gelen yok. Fenerbahçe’de çeşitli isimler dolaşıyor. Ama sarı-lacivertle buluşamıyor. Sizin kulağınız deliktir. Futbolsever kaliteli transferler beklesin mi?
Bizim kulüpler, transferin ana döneminde futbolcu bolluğu yaşanırken iyi adam bulmakta zorlanıyorlar, şimdi ara dönemde, piyasada kısıtlı futbolcu varken hangi kaliteyi yakalayıp getirecekler? Ayrıca ara transferde gelen bir futbolcunun, takımını sırtlayıp ayağa kaldırdığına fazla tanık olmadık. Ancak Beşiktaş’ın Rusya’ya göndermek üzere Fibabank’tan bir kredi aldığını duydum.

Haberin Devamı

Altyapıdan çıkan yok

Kamuoyu olarak kulüplere bir yandan “transfer yap” diye baskı yapıyoruz, diğer yandan da UEFA kriterlerine uyum sağlamaları için telkinde bulunuyoruz. Garip değil mi? Yarın Avrupa’ya gönderecek takım bulamayacağız!
Türkiye’de futbol piyasası doymayan bir canavar gibi... Şimdi iki kulübümüze daha transfer yasağı geldi. UEFA tarafından gözlem altındaki kulüplerimize umarım yakında ciddi yaptırımlar, hatta yasaklar gelmez. Ama camialar sürekli istiyor, taraftar istiyor... Bolca da karavana atınca “birini gönder, diğerini al” gibi bir kısır döngüye giriyorsun ve borç batağına gırtlağına kadar gömülüyorsun.
Gönderdiğinden para alabilsen canım yanmayacak. Gelirken veriyorsun, giderken veriyorsun. Hani arabesk şarkıda olduğu gibi: Gelen vurdu, giden vurdu misali... Kulüplerimiz bu kadar yanlışa düşmelerine, bu kadar çarpıcı örnekler yaşamalarına rağmen ders çıkaramıyorlar ve transfer dayağı yemeğe, borçtan nefes alamaz duruma gelmeye devam ediyorlar.
Bana son beş seneden Türk futbolunun alt yapılarından gelen beş futbolcu saysana... Yok, elli sene arasan bulamazsın, sayamazsın...

Haberin Devamı

Eğri gemi doğru sefer

Gündemdeki en güncel transfer Galatasaray’ın renklerine bağladığı Ryan Donk oldu. Fakat sözleşmesinin bitmesine 6 ay kalan bir isme 2.5 milyon Euro bonservis bedeli verilmesi eleştirildi. Sizin görüşünüz?
Donk’un sözleşmesi mayıs sonunda bitmeyip, 1.5 sezon sonra bitecek olsaydı, 2.5 milyon euro yerine, bu defa 7.5 milyon euro verip alırdınız. Galatasaray’ın mayıs sonuna kadar bekleyecek durumu olsa, bu 2.5 milyonu vermesin, beklesin ve bonservisini bedavaya getirsin. Ama nasıl olacak? Takım kötü gidiyor, kimi denersen dene Melo’nun yerini dolduramamışsın, taraftar “transfer” diye ensende boza pişiriyor, Mustafa Denizli’yi “eksik yerlere mutlaka transfer yapacağım” diye ikna etmişsin. O zaman 3’e 5’e bakmaz, bu parayı verirsin.

Bu sezonun transfer skandalı olan Kevin Grosskreutz, 6 ay yattığı yerden parasını aldı. Üstelik de kaçtı. Ancak Galatasaray, hem bonservis bedelini hem de yaptığı harcamaları içine alan bir para karşılığında gönderdi.
Neyse, Grosskreutz işinde “eğri gemi, doğru sefer” oldu da Galatasaray parasını kurtardı. Ama koca bir ilk yarıda güvendiği bir oyuncudan yararlanamadı. Transfer nasıl yapılır, iyi adam nasıl yakalanır, henüz bilmiyoruz.

Haberin Devamı

Beraber yürüdük biz bu yollarda!

Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, şimdiden Euro 2016 için dersini çalışıyor. Antalya’daki seminerde Volkan Demirel’in de ay-yıldızlı formayı isteyebileceğini söyledi.

Bu ona bir yeşil ışık olabilir mi?
Milli maç öncesi “Ben oynamıyorum” resti çeken Volkan Demirel ile bugün gördüğümüz Volkan Demirel arasında form olarak, istikrar olarak, davranış olarak olumlu anlamda “Dağlar kadar” fark var. Ancak Fatih Terim, Volkan Demirel’i kadroya çağırsa bile, Onur’un ve Tolga’nın sakatlığında, kaleci sıkıntısının zirve yaptığı bir sırada kol kola yürüdüğü Volkan Babacan’ı ikinci plana itmez... Allah korusun, çok formsuz olmazsa, çok kötü goller yemezse Fransa’da Volkan Babacan oynar. Hani “beraber yürüdük biz bu yollarda “ durumu...

Yine A Milli Takımımız için önce Donk’un, şimdi de Fernandao’nun Türk yapılması konuşuluyor. Bu konudaki görüşünüzü merak ettim.
Fatih Terim iyi bir milli takım oluşturdu. Ben Donk’un, Fernandao’nun devşirilerek milli takıma alınmalarının çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum. Terim, 2008’de yarısından fazlası sakat olan, adeta B takımı ile çıktığı maçta, Avrupa şampiyonası finalinin kılpayı kapısından döndü. Orta saha alternatifi zaten çok... Burak Yılmaz’a alternatif arıyorsa, o da kafasında zaten hazırdır...

Hocaya yasak, kulübe serbest!

Madem bir hocayı sezonda en fazla iki takım çalıştırmakla sınırlıyorsun, o zaman kulübü de iki teknik adamla çalışmakla sınırla... Ama hocalar birbirini yerken, yönetimleri de onları yiyor.

Futboldan uzak kaldığımız süreçte sağ olsun Cavcav gündeme oturdu. Hoca getirip kovmada ünü Türkiye sınırlarını aştı.

Teknik direktörlerin yılda iki takım çalıştırma sınırı bulunuyor. Bu, çalışma hakkının kısıtlanması değil midir?
Dünyanın her yerinden hoca gönderiliyor. Ama göndermenin de insani, vicdani, ahlaki, uygar bir tarafı olur. Bizde o yok. Sonra madem bir hocayı sezonda en fazla iki takım çalıştırmakla sınırlıyorsun, o zaman karşısındaki kulübü de iki teknik adamla çalışmakta sınırla... Hocaya yasak, kulübe serbest...
Mersin İdman Yurdu’nda ise Bülent Korkmaz’ın yerine Hakan Kutlu getirildi. Ancak kulüp başkanı, “Kutlu’nun getirilmesini tasvip etmedim ama yönetim kurulu böyle bir karar aldı” dedi. Hakan Hoca da istifa etti. Böyle durumlar da var!
Koca Bülent Korkmaz’ın gönderiliş şekline bakın... Hangi medeni ölçülere sığıyor? Yılmaz Vural’ın gönderilişine bakın... Hangi anlayışa sığıyor? Ama hocalar da birbirini yerken, kulüp yönetimleri de onları yiyor. Daha gönderilen hocanın oturduğu koltuk soğumadan, bir yeni hoca gelip o koltuğa oturuyor. Demek ki sen, gönderilen hoca henüz görevdeyken onun altını oymaya başlamışsın ki, birinci gün, birinci dakika gelip o koltuğa oturuyorsun.
Antrenörler dünyasında bu kadar işsiz ordusu olursa, birbirini yemeye başlarsın. Gönderilenin arkasında duran, birliktelik oluşturan, tavır alan bir antrenörler grubu gördün mü? Birbirlerini yemekle ve işlerini kapmakla meşguller. Kimse kusura bakmasın, Türk futbolunun insan kalitesinde çok ciddi bir sorun var.

Antrenörler derneği

Kısaltılmış adı TÜFAD olan Antrenörler Derneği’nin açıkçası nasıl bir işlevi olduğunu bilmiyorum. Başkan İsmail Dilber’i futbolculuğundan tanırım, antrenörlüğünü hatırlamıyorum... Ama aklıma şunlar takılıyor; Antrenörler Derneği, teknik adamları, antrenörleri mesleki anlamda geliştirmek adına ne yapıyor? Seminerler düzenliyor mu, ülke dışından dünya çapında hocalar, eğitimciler getiriyor mu, işinden kovulan hocanın hakkını arıyor mu, binlerce işsiz hocaya bir yardımda bulunuyor mu? Koca bir derneği yönetmek konusunda ne kadar donanımlılar?
Antrenörler Derneği’nin niye hiç sesi çıkmıyor? Futbol Federasyonu ile organik bir bağları var mı? Örneğin her yıl Futbol Federasyonu’ndan belli bir para alıyorlar mı? Alıyorlarsa n kadar alıyorlar? Bu paraları nereler için, kimler için harcıyorlar? Kimlerle iş yapıyorlar? Her yıl ciddi anlamda denetleniyorlar mı?
Fazla değil, biraz araştırdım, konu derin... Ama “tuzu kuru” hocalar, kendi derneklerine gerçek anlamda sahip çıkmazlarsa olacağı budur. Yani böyle başa, böyle tarak...

MHK’de bir şey değişmez

MHK seminerini bütün dikkatimle izlemeye çalıştım. Geride kalan 10 yılda Antalya’da devre arası yapılan seminerlerde ne duyduysam, ne gördüysem aynı... Değişen bir şey yok. Üstelik kamuoyunun gözünden kaçsa bile ortada önemli tavırlar var. Süper Lig’in 18 başkanı seminere davet ediliyor, teki bile gitmiyor. Bu büyük bir rastlantı mı, çok ciddi bir tavır mı?
Sakinliğiyle, mantığıyla, uzlaşmacı tavrıyla tanıdığımız Kulüpler Birliği Başkanı Göksel Gümüşdağ hakemlerle ilgili bir açıklama yapıyor, yenilir, yutulur gibi değil...
Halen yanlışta ısrar var. Uilenberg gitti, yerine eğitimci olarak, son dönem Avrupa hakemliğinin en iyilerinden biri İtalyan Rosetti geldi. Ancak hep söyledik, ülkesinde yaşayıp, ayda üç gün Türkiye’ye gelerek hakem eğitimi olmaz. Herkes yazdı, herkes söyledi. MHK Eğitim Dairesi’ne bakın... Hakem eğitiminin üyeleri sosyal hayatlarında çok iyi, çok itibarlı yerlerde olabilirler. Ama birinci sınıf dediğiniz hakemleri, üçüncü sınıf eğitimcilere teslim edemezsiniz.
Kuddusi Başkan “10 santim ofsayt benim için önemli değil” diyor. Doğru, kimse için çok da önemli değil... Ama tam 2.5 metre geride olan futbolcuya ofsayt bayrağı kaldıran niye gündeme gelmiyor. “Hakem de hata yapar”. Artık gına getiren savunma... Elbette yapar... Ama bunun da bir ölçüsü var... İzin verin de 2.5 metre yapmasın... Uzun lafın kısası; bir şey değişmez.

Eskişehir ağlıyor

Devre arası ya, Anadolu’da tur atıyorum... Perşembe günü bir günlüğüne Eskişehir’e gidip geldim. Öğlen saat 12.00 de gidip, üç beş saat dolaşıp, bir işimi de halledip akşamın 22.00’sinde evdeydim. Çünkü müthiş bir hızlı tren trafiği var. Ancak bu hızlı tren gelişmişliğine, Pendik Garı ciddi anlamda ayak uyduramıyor.
Neyse dönelim Eskişehir turuna... Kentin her caddesinde, her sokağında flamalar sarkıyor. “Biz bitti demeden bitmez...” , “Direneskişehir” gibi ifadelerle toplumsal bir moral yaratılmaya çalışılıyor. Buna rağmen kentin morali ciddi anlamda bozuk...
İşin dramatik yanı, yeni stadı da gördüm. Ey Eskişehirsporlu dostlar, gün birlik günüdür. Bu takımı yeni stadda, ikinci lig maçları oynamaya mahkum etmeyin. Kongre telaşına düşüp, mutlaka alınması gereken futbolcular varken, ara transferi pas geçmeyin. Bizi ve Türk futbolunu Eskişehirspor’dan mahrum bırakmayın.

Ada ile Acun

Bilal, yazının girişinde Sakarya’daki salon futboluna olan ilgiyi soruyordun. İlk gün maçlarını yerinde izleyen biri olarak anlatmalıyım. Bir kere şunu söyleyeyim, biz Adapazarlılar, şehrin adına kestirmeden “Ada” deriz. İlk gün maçlarında görülmemiş bir kar, fırtına, buzlanma vardı. Buna rağmen 5 bin kişi kendini içeri atarken, bir o kadar seyirci dışarıda kaldı. Acun’a gösterilen ilgiyi yazsam “O kadar da abartma” dersiniz. Yani anlatılmaz, yaşanır. Öyle bir sevgi, öyle bir ilgi... Maçlar müthişti...
Bir hakkı da teslim edelim. O da Sakarya Gençlik ve Spor İl Müdürü Fatih Çelikel... Salon pırıl pırıl... Öyle yerleri var ki, o kaliteyi, o lüksü, o temizliği beş yıldızlı otellerde bulamazsınız.
Sakarya şehri daha güçlü bir Sakaryaspor’u, Sakaryaspor da çok daha üst ligleri hak ediyor. Hadi Zeki Başkan, hadi Selahattin Başkan... Bu futbol şehri için daha güçlü bir Sakaryaspor yaratmak adına size çok daha fazlası düşüyor. Yaptıklarınız için teşekkürler, yapacaklarınızı umut ve heyecanla bekliyoruz.

Yazarlar