Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Her gün yuvasının önünde çilingir sofrası kurup demlenen porsuk, boşboğazlığıyla orman sakinlerinin stres topu gibiymiş!..
Gelen geçen “afiyet olsun” deyip hemen konuya girermiş:
“Yarasın delikanlıya... Peki kafayı bulunca ne olacak”?
Çakırkeyif porsuk mangalda kül bırakmaz, ziyaretçileri neşelendirirmiş:
“Gidip aslanı pataklayacağım”!
Bir, iki derken aslanın kulağına gelmiş. Porsuğun karşısına dikilmiş ormanlar kralı. Kükremiş:
“Ne yapıyorsun”.
Eli ayağına dolaşmış porsuğun... “İzninizle biraz keyif işte sayın kralım” diye gevelemiş.
“İyi de, sonra ne yapıyorsun”?
Kan ter içindeki porsuk mırıldanmış:
“Valla yaramıyor bana, abuk sabuk konuşuyorum kralım”!..

Haberin Devamı

Pek çoğumuzun bildiği bu masum fıkra, duyduğu anda nasıl “eyvah” dedirtebilir bir gazeteciye? Nasıl savaş tamtamlarının sesi gibi gelebilir?
Şayet bir Fenerbahçe yöneticisi, Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’dan “şampiyonuz manpiyonuz diye durmadan konuşup asabımızı bozuyor” diye yakınırken konuşmasını bu fıkra ile süslüyorsa!..

“Fıkracı”nın kim olduğunu sormayın, özel bir sohbet olduğu için adını vermem. Ama bu ülkede onu tanımayan tek kişi olduğunu sanmıyorum.
Fenerbahçe’nin yaşadığı Fikret Orman takıntısına ve derin kızgınlığa gelince...
İşin içinde rekabet varken ve şampiyonluk yarışında sadece Beşiktaş ile Fenerbahçe kalmışken, üstelik hiç alışık olmadığımız halde Fenerbahçe yönetimi başkanından yedek üyesine “ülkenin içinde bulunduğu ahval ve şeraiti dikkate alarak” gerilim çıkaracak davranışlardan özenle sakınırken, yeni stat başlığı ile gündemden düşmeyen Fikret Orman’ın şampiyonluğa ilişkin motivasyon konuşmalarından rahatsız oluyor besbelli.
Niyetleri, savaş baltalarını gömdükleri yerden çıkarmak gibi geldi bana.
İşin açıkçası, herkes gibi ben de biliyorum böyle bir savaşta Beşiktaş’ın dengesini bozabileceklerini ve belki de getirisi götürdüklerinden az bir “Pirus Zaferi” elde edebileceklerini...
Bu sebeple daha önce de yazdım sayın Fikret Orman’a, “Beşiktaşlı olmayanların da Beşiktaş’a sempati duymasını engelleyecek demeçler vermemek, yeni cepheler açmamak çıkarınızadır” diye.

Haberin Devamı

Ama ok yaydan çıkmak üzere...
Üstüne bir de Osmanlıspor’a hediye edilen iki puanı ekleyin... Takımı ıslıklayan tribünler ile çarpın...
Bu memlekette siyasetçisinden medyasına bol keseden uygulanan ve mutlaka sonuç alınan “hedefe birini oturtup cambaza baktırmak taktiğine” işin erbabı Fenerbahçe’nin başvurmaması hayal gibi.
Fenerbahçe son kozunu(!) oynadığında, Beşiktaş ne kadar etkilenir bilmem ama kaybeden futbolumuz olur; orası kesin.

Bu arada, çok önemli Fenerbahçeliden fıkrayı ve niyeti dinlerken sanmayın ki, ellerimi ovuşturdum sadece...
Açık açık yazayım;
“Aman yapmayın” dedim...
Hatta gerekçelendirdim!
“Diyelim ki, kızgınlığınız galebe çaldı, Beşiktaş yönetimi ile papaz oldunuz ve hatta işinize yaradı sezon sonu şampiyonsunuz... Ne diyecekler; sahada kazanamadılar, bel altı çalıştılar. Oysa sabrederseniz ihtimal tükenmedi ki... Üstelik hem şampiyonluk hem de centilmenlik kupası bir arada alabilirsiniz”.
Umalım Fenerbahçe “son kozunu” oynamasın.
Bekleyip göreceğiz bakalım.

Haberin Devamı

Günaydın Pereira!

Bir sezonda neler başarmış Vitor Pereira!..
Futbolcularını tanımış...
Rakipleri tanımış...
Türkiye’yi tanımış...
Ama en gerekli olanı es geçmiş maalesef.
Fenerbahçe kulübünü.
Osmanlıspor maçı ardından, “inşallah seneye de göreve devam edersek” diyordu!

Git şehit yüzbaşıdan özür dile! (Açıklamalı)

Çiğ yememiş karnı ağrımaz, yazı/baharı geride bırakmış kuldan korkmaz, angaje olmamış bildiğinden sapmaz bir kalem emekçisi olarak, sosyal medya falan umurumda değil ama zekasına saygı duyduğum kimi meslektaşlarımın bile taraftar kimliği ile yaptıkları yorumlar üzerine Volkan yazısını “açıklamalı” şekilde yineliyorum.
Bu sefer de anlaşılmaz veya öküzün altında buzağı aramak sürdürülürse, “anlatmak istediğin ancak karşındakinin anlama kapasitesi ile sınırlıdır” özdeyişini hatırlatabilirim; o kadar...

Bıktık şu Volkan Demirel olayından!.. Gına geldi... Her gün “ölümcül” sorunlarla uyanan, günü şehit cenazeleri canlı yayınlarıyla geçiren, gece yorganı endişeyle çeken, sokaktan/stattan korkacak hale gelmiş bir ülkede Volkan’ın meseleyi şehvetle kaşımasına yazıklar olsun bir kere...
(Milli Takım maçları geçmiş, olayın ateşi küllenmek üzereyken Fenerbahçe dergisinde yayınlanıp medyada manşet olan Volkan’ın “kimse benden özür beklemesin” açıklaması, kaşımak değilse nedir?)

Kimin umurunda kalede hangi Volkan’ın olduğu?
Hiçbirisi akrabamız değil ki... Volkan veya İbraham; uyduruk gol yiyor mu, yemiyor mu ona bakarız biz.
Soyadı Babacan olan Volkan pekala işini yapıyorsa, ne bizimle ne de takımla arasında güven sorunu yoksa, görev yerini terk etmiş Demirel için ne konuşuyoruz devamlı?
(Bu bölüme kimsenin itirazı olmaması, doğru bulduklarından değil yazının ilerleyen bölümünde çok daha hassas bir nokta yakaladıklarını sanmalarından muhtemelen.)

Hadi biz konuşuruz... O nasıl konuşuyor asıl?
Hani Milli Forma kutsal bir vatan göreviydi? Kardeşim, sen küfür yedin diye milli görevini bırakırken kurşun yedikleri halde görevini aksatmayan vatan evlatlarına ne diyeceğiz sonra? Yarasını sardırıp askerlerinin başına koşan ve şehit olan yüzbaşı Halil Özdemir hakkını helal eder mi mesela?
(Milli formayı kutsal bir vatani görevle eş tutan ve ayrıcalık talep eden başta Volkan olmak üzere değerli futbolcu kardeşlerimiz değil mi?.. O formanın korumasında nice hatalar eleştirilemedi, karşılıksız kalmadı mı? Ayrıca ben de aynı bakıştayım ve milli maçları milli bir görev olarak algılamaktayım. Ve madem ki o formayı giyen milli görevde, ne olursa olsun sürdürmek gerektiğini anlatıyor, işini yapanları kutsuyor yukardaki satırlar.)

Milli takıma davet alabilmesi için okkalı bir özür gerekirmiş...
Cevaba bakın; kimse Volkan Demirel’den özür beklememeliymiş.
Boş verin bu işleri.
(Volkan gidip de küfür eden tribün teröristinden özür dilesin diyen yok ki... Kaldı ki, o küfürbazı çoktan affetti. Kimileri anlamazdan gelmek istese de özür dilenmesi gerekiyorsa ki, keyfi bilir-ilk muhatabı yolda bıraktığı takım arkadaşları ile hocasıdır Volkan’ın... Fanatizmden gözleri kararanlara buradan da ekmek yok yani.)

Olaya sadece “sportif çıkar” açısından bile baksanız, tıkır tıkır yürüyor Milli Takım. Gün olur Volkan Babacan formdan düşerse yerine bir başkası geçer; aynen devam...
Hem garantisi mi vardı Volkan Demirel’in tek gol bile yemeden bizi finale taşıyacağının?
Yoktu...
Lakin, böylesine göze soktuğu yumuşak karnını kullanmak isteyenler olursa, yine en olmadık yerde bırakıp gitme ihtimali “sıfır”dı diyemez kimse.
İster özür dile, istersen dileme sevgili kardeşim... Allah Milli Takım’ı sana muhtaç etmesin!
(Ne var bunda alınacak?.. Milli hisleri yerli yerinde her vatandaş, amin der buna. Allah Milli Takım’ı Volkan’a muhtaç etsin diyenin Milli Takım’dan ne anladığını sorarlar adama. Bilmem anlatabildim mi?)