Son dakika haberi: Spor yazarları Fenerbahçe-Aytemiz Alanyaspor maçını değerlendirdi: "İnanılacak gibi değil! Hafife almayın"

Süper Lig'in 10. haftasında sahasında Aytemiz Alanyaspor'u konuk eden Fenerbahçe sahadan 2-1 mağlup ayrıldı. Beşiktaş-Galatasaray derbisinin olduğu haftayı puansız geçen Sarı Lacivertlilşer büyük bir avantajı kaybetmiş oldu. Spor yazarları Fenerbahçe-Aytemiz Alanyaspor karşılaşmasını değerlendirdi. İşte detaylar... Başkan Ali Koç’un “megafon“u garibimize gitmiş olsa bile bayağı işe yaramış gibi göründü... En azından başlangıçta... Tribünleri, hafta arası kötü sayılabilecek bir sonuca rağmen ilk defa bu kadar kalabalık gördük… Coşkulu, istekli, susmayan, durmayan, takımına hep destek, tam destek veren bir seyirci… Maçın son dakikasına kadar destek atan, maç bittikten sonra tepkisini “yönetim istifa“ diye haykıran bilinçli, katıksız bir seyirci... Başkan‘ın “megafon“u sahaya da iyi yansımıştı… Fenerbahçe belki de bu sezonun en iyi başlangıcını yaptı… Alanya bu ligin gömülü oynayan bir takımı değil… Hücumu seven bir takım… Alanyaspor‘u hücum için bağlasanız durmaz… Fenerbahçe, hücumu bu kadar seven Alanya‘ya özellikle neredeyse ilk yarıda ceza alanına girme şansı bile vermedi, yarım pozisyon bile tanımadı… Merak ettiğimiz kaleci Berke‘yi sadece bir defa öne, yanlış bir çıkışında gördük… Fenerbahçe maçla birlikte önde basmaya başladı… Alanya savunmasından dönen her topu hamle üstünlüğü ile çok kısa sürede yeniden kaptı, yeniden atak geliştirdi… Özellikle Rossi - Pelkas buluşmalarında hızlı hücumlar geliştirdi… Ama pozisyon var mı derseniz, Ferdi’nin kaleci Serkan‘ın çıkardığı bir vuruşu, Serdar’ın da heyecan bile yaratmayan iki vuruşu vardı… Ferdi demişken, Pereira’nın bir sevabı varsa, o da Ferdi’yi bu kadar parlatmış olması... Burada sorun şu: Beşiktaş; Aboubakar’ı kaybediyor, gidip Batsuhayi‘yi yanına da Alex Teixiera‘yı alıyor… Trabzonspor, Sörloth gibi bir golcüyü kaybediyor, gidiyor Gervinho‘yu, Cornelius‘u alıyor… Galatasaray’da Diagne, Halil, Kerem, Mustafa gibi dört santrfor var… Biri atmazsa diğeri atıyor… Siz niye alamıyorsunuz sayın Başkan? Fenerbahçe niye alamıyor? Fenerbahçe, geçen yıl yaşadığı Cisse’li, Samatta‘lı, Kemal Ademi‘li pişmanlık sezonundan sonra, bu sezon da Berisha, Serdar Dursun gibi “kalibreleri“ pek de belli olmayan golcüleri aldı… Büyük takımlarda “kalibreleri“ tartışılmayacak büyük golcüler oynar… Vurdu mu, rakibi yıkacak, bitirecek golcüler… İki tane yakaladı mı, enaz birini atan, takımına maç kazandıran golcüler… Serdar Dursun gol atmasına rağmen bu kalibrede bir golcü değil… En azından şimdilik... Ali Koç başkanlığında Fenerbahçe‘nin asla böyle bir golcüsü olmadı… Şimdi sıkıntısını sahada çekiyor… Son üç yılda çektiği gibi… Gerçekten inanılacak gibi değil... Başkasını bilemem, bana göre Fenerbahçe‘nin baskılı oynadığı maçlardan biriydi… Buna rağmen gene kazanamadı, hatta kaybetti… Niye? Önde; renksizlik, beceriksizlik, yetersizlik, etkisizlik, çaresizlik bar bar bağırdı… Bunun için kazanamadı… Her şey bir yana; Fenerbahçe kalitesinde bir golcü olsa, son 10 dakikada yakalanan pozisyonlardan en az ikisini gözü kapalı gol yapardı... Fenerbahçe, ligde en fazla ortayı yaptığı maçta, Pereira topa çok iyi yükselen Valencia’yı 70 dakika kenarda tutma yanlışına düştü… Rossi gibi atağa dönük oyuncuyu çıkardı, Crespo gibi defansif bir oyuncu aldı… Serdar Dursun‘un üç metreden dışarı vurduğu topun, aut atışı ile birlikte gelip ilk Alanya atağında gol olması, Fenerbahçe adına gerçekten inanılmaz bir ironiydi… Rakibin iki atağında iki gol yiyen “sağlam“ dediğimiz savunma da çökmüş durumda... Bülent Korkmaz hocanın hakkını teslim edelim… Geldiğinden beri kaybetmiyor… Bu baskıyı karşılamak, iki atakta iki gol bulmak kolay iş değil, bunu bacerdiler, başardılar... Bu maç, sayın Başkan Ali Koç‘a adeta megafonla bağırdı: Fenerbahçe büyük kulüp, büyük takım… Büyük takımda büyük hocalar görev yapar… Büyük takımda büyük futbolcular oynar… Büyük kulübün başkanları büyük ve cesur kararlar alır… Bunların hiçbirini yapmadınız sayın Başkan… Her şey bir yana; Fenerbahçe takımına iki büyük, kaliteli, bitirici golcüyü bir türlü almadınız… Herkes aldı siz almadınız… Herkes buldu, siz bulamadınız… Doksan dakika takıma inanılmaz destek veren, sahiplenen binlerce Fenerbahçelinin maç sonu “yönetim istifa“ tepkisini hafife almayın… Dilleri varmıyor, bugün size bağırmıyorlar, inanın yarın bağırırlar… İnadı, ısrarı, yanlışı bırakın… Üç yılı ıskaladınız, dördüncü ıskaya kimsenin tahammülü yok... Fenerbahçe uzun uzun ölüyor. Yaşadığını sanıyor ama bunun adı yaşamak değil uzun ölüm. Son 2 senedir olduğu gibi. Aziz Yıldırım, uzun ve tarihi aynı zamanda başarılı başkanlık döneminin son 4 yılını 0 kupa ile tamamladı. Artık Fenerbahçe'ye verecek bir şeyi kalmamıştı. Nitekim F.Bahçe milleti, Aziz Başkan'ı gönderip Ali Koç'u seçti. Tarihi farkla.. İlk yılını ikinci yılını geçelim. 4. yılda uzun ölüm sürüyor. F.Bahçe muhtemelen tarihinde ilk defa 8. karavana yılını geçirecek. Aziz Bey'in gidişi, sırf gitmesi gerektiğini anlaması olması gerektiğinden uzun sürdüğü için hoş olmamıştı. Şüphesiz bu yaşananlardan ibret almak lazım. Vitor Pereira, kimse alınamadığı; kimse getirilemediği için tercih edilmişti. Kendisi de Allah için iyi başladı. Ama günler geçtikçe o da geriledi. İnadı başını yedi. 'Yedi' diyorum çünkü seneyi tamamlamasını beklemiyorum artık. Ben de dahil kendisine güvenenleri yanılttı. Tercih edildiği günden bu yana eleştiren Gürcan Bilgiç'i haklı çıkardı. Vitor'un gönderilmesi gündeme gelecektir. Ama daha sezon başında kimseyi getiremeyenler böylesi bir kaosta kimi getirebilirler? Bu sezon bence Alanya maçında kapandı. Seneye bakmak lazım. Belki makul bir hoca tercihi ile Türkiye Kupası hedeflenebilir. 'Bundan sonra ne yapılması lazım'ın çok fazla maddesi var. İlk madde twitter'ı kapatmak. Trollerin işine son vermek olmalı. Sonraki madde de iyi kalpli olmak. Sonrası futbolu bilenler tarafından kolaylıkla bulunacaktır. Ne olacak şimdi?.. Pereira Avrupa Ligi “pervasızlığı” ile “Siz bu takımın şampiyon olacağına inanıyor musunuz?.. Ben inanmıyorum şahsen” diyerek son noktayı koyup gidecek mi? Hiç sanmam… Yine “Lig uzun bir maraton” hikayeleri. Hoca mıdır, uluslararası inceleme ve değerlendirme kuruluşu müfettişi midir belli değil!.. Fenerbahçe’nin Alanyaspor gibi ligin yükselen bir değerine pes etmesi Trabzonspor mağlubiyeti ve Antwerp beraberliği ile Kadıköy’ün üzerine çöken “panik havasını” nefes alınmaz boyutlara taşıdı, Pereira anlamazlıktan geliyor bari yönetim bilsin. Bu gidiş, gidiş değil. Fenerbahçe sahaya çıktı… Sadece farklı değil tuhaf aynı zamanda. Göbekte Gustavo-Zajc sezon başı kurgusu aslında. Mesut- Valencia-Berisha ıskarta. Sadece forvet hattı ile oynayarak 48 ayrı takım kurabilir Hoca; lig yetmez. Yahu ilkokul müsameresi mi bu; her çocuğu bir şekilde sahneye çıkaracaksın?.. Neyse… İlk yarı Alanyaspor rakip değil “yaşam koçuydu” sanki!.. Belli ki, yenilmemek için gelmişti. Bir tane şut atmadı Fenerbahçe kalesine. Kendi sahasından çıkamadı ki, rakip kaleyi tehdit etsin. Gol dışında Fenerbahçe ne istiyorsa onu verdi Alanyaspor. Daha doğrusu Fenerbahçe aldı… Baskılıydı. Diriydi. Ferdi’nin kanadı çok iyi çalışıyor, Nazım hücuma destek veriyor, Novak soldan, Szalai ortadan ileri çıkıyordu. Zajc ve Gustavo orta sahayı geçilmez hale getiriyordu. Adeta kendi yarı alanına hapsediyorlardı Alanyaspor’u. Fenerbahçe ilk 45’de gol atamadıysa daima topu arkasına geçen ve savunma disiplinini çok iyi uygulayan Alanyaspor dışında, Serdar Dursun’un gayretlerine karşın ilerde yaratıcılığı eksik olduğundandı. Pelkas paslanmıştı sanki. Rossi sadece takipçi ve mücadeleciydi. Velancia kulübedeydi. Tabi bir de gol şansını kenar ortalara bağlamasından net pozisyon bulamadı Fenerbahçe... Koca bir ilk yarı ya bir ya iki kere pasla ceza sahasına girdi. Nasıl gitsin ortadan, Mesut kulübedeydi. Fenerbahçe iyi ve baskın oynasa da, topu çok çabuk geri kazansa da kalabalık gitse de sonuçta kısırdı ilk yarı. Maç Valencia’yı istiyordu ama Pereira ikinci yarıya değişiklik yapmadan başladı. İkinci yarı yine Fenerbahçe’nin istekli baskılı oyunuyla başladı. Nazım ile Ferdi’nin katkısı yükseldi. Çünkü Tisserand ve Novak büyük destek koyuyorlardı kanat oyunculara. Pelkas bile açıldı. Lakin yine üretkenlikten uzaktı. 70’li dakikalar başladığında Pereira sarı kartlı Zajc ile Sosa’yı, Rossi ile ilk onbirde değil ikinci yarının başında girse ortaya çıkan fırsatlarda gol atması muhtemel olan Valencia’yı değiştirdi. Ardından Nazım çıktı Crespo girdi nasıl bir fikirse. Solda çok iyi Ferdi sağ kenara geçti. Hocanın bu büyük hamleleriyle ne mi oldu? 75. dakikada atamayana attılar… Oyuna girenler yerlerine bulmaya çalışırken golü yedi ev sahibi! Savunma arkasına uzatılan topa koşan Efecan’ın pasıyla Emre Akbaba Alanyaspor’un golünü yazdı. Rakibin ilk şutu gol olduğunda tam bir şok yaşadı Fenerbahçe. Ancak 5 dakika sonra Novak’ın ortasını Serdar Dursun Alanyaspor kalesine gönderince sona erdi şok. Lakin telaş ve panik bir türlü düzelmedi. Maçın kalan kısmında Pelkas’ın yerinde Mesut vardı. Yani berabere maçta kapanan rakibi çözmeye çalışan Fenerbahçe kurgusu. Oysa geçen 80 dakika da aynıydı. Kale önünde temiz paslar gerekiyordu sonuçsuz geçen dakikalarda. Kalabalık rakip defansı dağıtacak Valencia enerjisi gerekiyordu. Kalan sürede Fenerbahçe cümbür cemaat yüklendi Alanyaspor ailecek korudu beraberliği. Fırsat kolladı. Ve bir kornerden bulduğu golle galip geldi. Sahi… Ne olacak şimdi? Fenerbahçeli oyuncular yüzde 150’yle oynayıp yüzde 50’lerini verebiliyorlar. Bunun kadro mühendisliği ile ilgili nedenleri var. Bunun teknik takıntılar ile ilgili sebepleri var. Bunun vaat edilen yönetici standardında değil, aşırı tutkulu taraftar gibi davranmaktan kaynaklanan sebepleri var. Takıntılar, gerginlikler. Fenerbahçe’ye yeni bir şeyler kurdurmuyor bir türlü. Fenerbahçe 3’lü savunma oynar, bunda sorun yok. Ama 3’lü savunmadan başka bir şey oynamaz diyorsanız bu sorun; Misal, Gustavo savunma oynamak istemiyor. Fenerbahçe orta sahasının da 1 numarası. Peki en sıkışık anlarda neden orta sahadan alınıp savunmanın merkezine konuyor? Hem de yerini dolduracak kimse yokken. Neden ideal ekip sahada değilken ve bu iki elle tutulur gerçek varken ısrar ediliyor? Baskıdan, rakipten etkilenmeyen yegane oyuncu Valencia neden yedek oturuyor? Ortaya çıkan şu: Serdar Dursun ve Valencia’nın yanında bu dizilişte Mesut/Pelkas/Rossi’den biri oynar. Bunu yapmazsanız, herkes her şeyi fazlasıyla yapıp mümkün olanın yarısı kadar performans alıyor. Ancak asıl önemlisi ruh hali. Fenerbahçe sürekli olarak kendisini krize sokuyor. Kulüp hariç TFF; hakem, medya, herkes hatalı deyip her sene kadroyu ve hocayı değiştirirsen olmuyor. Ya her şey iyi giderken -iki sene önce bir Alanya maçında olduğu gibi bir kural hatası- mevzu çıkarıp enerjisini oraya yönlendiriyor. Olmuyor... Ya da geçen seneki anlamsız Mesut imzası gibi bir iş yapıyor... Yine olmuyor. Bu sene de belki en doğru yapıyı kurmuşken geçen hafta çıkarılan yangın. Kim’in -gerçekten saçma bulduğum kırmızısı sonrası yaratılan ruh hali. Bu ruh halinin üzerine Pereira’nın, Bizden sizin sandığınız olmaz ana fikirli Antwerp açıklaması. Böyle oluyor mu? Bence olmuyor. EN YÜKSEK ORANLARIN ADRESİ MİSLİ.COM Hemen oynamak için buraya tıklayın!