10. dakikadan sonra birkaç dakika içinde Galatasaray üst üste maçı kazanacak kadar çok pozisyon buldu. Tam Falcao’luk pozisyonlardı! Temsilcimizin yediği gol ise tamamen ilk 45’te Seri ve Belhanda’nın 22 top kaybı yapmasının sonucu oldu. Senin lehine topu yönlendirmek ana görevi olan iki oyuncu bu kadar çok top kaybı yapmamalı, en azından topu daha az kaybedip hepsinde geri almak için bir şeyler yapmalı! En kötü ihtimal golü yesen bile Babel’in çok iyi bir çalım üstüne al da at dercesine verdiği pası Belhanda’nın gole çevirmesi gerekiyordu. Merkezdekiler kötü ilk yarı geçirirken kanatta da 3-5-2 dizilişi gereği tek oynayan Mariano ve Nagatomo performans olarak düşüşe devam ettiler. Hadi Nagatomo, ofansif açıdan kısıtlı ama en azından çabalıyor. Peki, Mariano’nun 2. yarıda 4’lü savunmada sağ bekte görevliyken Hazard’ı bir kez bile kovalamaması neyin nesi? 2. yarıda temsilcimiz maalesef gol yollarında verimli değildi, çok da fazla pozisyon verdi. Gecenin sorusu Tamam, kolay bir grup değil ama Galatasaray’ın üçüncü maçında da gol atamaması beklenen performans değil. Maçın starı Benzema pasör- hareketli santrfor dönemini başlatan isimlerden birisi, halen bu rolde en iyilerden de bir tanesi. Maçın olayı Bir iyi ara pas hariç berbat oynayan Belhanda’nın takım yenikken oyundan hızla çıkmak yerine kendisini protesto eden taraftarlara trip atması. Kısa mesaj Zamanında Hagi gibi bir yaşayan efsane bile tribünlerin çok küçük bir kısmı tarafından ıslıklandığında başını öne eğip özür dilemişti. Profesyonelliğin de forma kıymetini bilmenin de gereği budur! Çok umutluydum... Real Madrid’i 50 bin taraftarın önünde Galatasaray’ın yenebileceğini düşündüm... Bilhassa ilk yarı galip gelebilecek fırsatları da yakaladılar. Andone’nin iki, Babel’in bir, Belhanda’nın bir yüzde yüz diyebileceğimiz gol pozisyonlarında son vuruşları yapamadılar... Gol atmak ayrı bir iş... Hele gol vuruşu yapmak tamamen farklı... Andone’ye sözüm yok. Çocuk gerçekten her şeyini sahaya koyuyor. Takımının en tempolu futbolcusu... Ama ‘son vuruşlarda şanssızdı’ diyebiliriz. Fakat Belhanda ile Babel’i gerçekten ayıpladım. Hele Belhanda sanki kaleciye geri pas verdi. Şaka gibi bir şey... Hadi kaçan gollerden vazgeçtim, bir üst düzeydeki takım bu kadar pas hatası yapar mı? Kroos’un attığı gole bakıyorsun, golün başlangıcı Seri. Yanlış bir pas verdi, o da gol oldu. Ama bunun yanında Seri o kadar pas hataları yaptı ki, her kaptırdığı top Real Madrid atağı oldu. Aynı şekilde Mariano... Bir tane doğru-düzgün pas veremez miydi? Hep rakibe veriyor, rakip de gol pozisyonuna giriyor... Marcao, topu alıyor 20 metre sürüyor, rakibe çalım yaparken topu kaptırıyor, yine Galatasaray kalesinde gol tehlikesi yaşıyor. Tamam Galatasaray’ın kaçırdığı gol pozisyonları var ama daha fazlasını Real Madrid kaçırdı, bir topları da direkten döndü. Bu yapılan yeni transferler Babel, Seri, kusura bakmasınlar özel bir topçu değiller. İki tane iyi futbolcu var... Biri Falcao, biri Lemina, onlar da tribündeler... Hele Falcao’ya aklım ermiyor, nesi var, nerede sakatlandı? Yahutta bilmediğimiz ne sorunu var? 22 gündür antrenmana çıkmıyormuş, bu maçlarda oynamayacak hangi maçta oynayacak? Bu takımın Falcao’ya ihtiyacı var. Galatasaray takımında bir tane gol vuruşu yapacak futbolcu yok. Dün gece girilen dört gol pozisyonu Falcao’nun ayağına gelmiş olsa inanın hepsi gol olur. Ama anlayamıyorum bu takım taraftarın hedeflerine nasıl karşılık verecek, nasıl onları memnun edecek? Bir kere tempo sorunu var. Andone, Emre Mor, Ömer Bayram, Nzonzi, bunların temposunda başka futbolcu yok. Ne olacak bilmiyorum? Bu gruptan Paris Saint Germain lider çıkacak, bu kesin... Real Madrid’in ölüsü-dirisi ikinci çıkar... Brugge ile Galatasaray üçüncülük mücadelesi yapacak. Şansı var mı Galatasaray’ın, var. Fakat biraz kıpırdanmaları lazım... Bilhassa orta sahada rakibe üstünlük sağlaması şart... Sonuçta dün gece Galatasaray galip gelebilirdi. Maçı berabere de bitirebilirdi. Çok farklı yenilebilirdi de. Ama bu kadar çok pas hatasıyla oynarsa sadece Şampiyonlar Ligi’nde değil Süper Lig’de de çok zor maç kazanır. Ey Fatih Terim... Dün akşamın tek sorumlusu sensin. Neden? Takım iyi oynar, kötü oynar. Ben takımın mücadele etme şekline bakarım. Takım mücadele ediyor. Ama sen ne yapıyorsun? Uzun zamandır Belhanda denen futbol hırsızına prim veriyorsun. Sen Fatih Terim, takımı 60 dakika 10 kişi oynattın, Belhanda'yı kenara alana kadar. Ondan sonra sahaya Galatasaray takımı geldi. Aslında Belhanda oyundan alındığında seyircilere ne dediğini ben anlayamadım. Ama Belhanda seyirciye ne diyorsa, bütün dediklerini külliyen sana yansıtıyorum. Çünkü sen Belhanda'nın seyirciye söylediklerinin hepsini hak ediyorsun. Şimdi düşünün... Terim-Belhanda, Terim-Fegholi... Belhanda-Nzonzi... Bu ikilemleri bir karşılaştırın bakalım dün akşam. Nzonzi'ye yazık değil mi? Anası ağlamadı mı dün akşam? Ey Fatih Terim, artık teknik direktörlüğüne dön. Uçuruma doğru gidiyorsun. Dost acı söyler. Uzun zamandır teknik direktörlük yapmıyorsun, şov yapıyorsun. Sana soruyorum... Bir Belhanda'yı aldıktan sonra sahadaki Galatasaray'a bak, bir de Belhanda oynarkenki sahadaki Galatasaray'a bak. Sen uzun zamandır teknik direktörlüğü unuttun. İşin şovuna gitmeye başladın. Geri dön! Doğruyu yaparsın. Maçı teknik olarak eleştirirseniz o kadar çok şey var ki... 4-4-2'ymiş, 4-3- 3'müş hepsi hikâye... Belhanda'dan önceki Galatasaray var, Belhanda'dan sonraki Galatasaray var dün gece... Bir de Fatih Terim var, assolist! Hakem mi? 10 numara maç yönetti. 88'de bir kornerde eyyam yaptı. O kadar hata kadı kızında da olur. NOT: Ey Galatasaray yönetimi ve Fatih Terim... Siz Falcao'yu neden ve niçin aldınız? Eğer Falcao bu maçta oynamayacaksa hangi maçta oynayacak. Bilmediğimiz bir şey varsa açıklayın da öğrenelim. Çünkü bu işin sonu biraz sakat gibi geliyor bana. Karşındaki “mahalle takımı” değil, Real Madrid... Son yılların en “travmatik” sezonunu yaşasa da, takımının yarıya yakını “sakata” çıksa da, dünya devi Real Madrid... Öyle bir kadro ki, öyle bir marka ki, “ölüsü bile iş yapar” denen Real Madrid... Galatasaray bu Real Madrid karşısında başlangıçta sadece iki-üç “ürkek” dakikanın dışında adeta “baskın basanındır” taktiğiyle oynadı. Dünyanın en iyileri olarak anılan iki stoper Ramos ile Varane’nin arkasına atılan ve önceden çalışıldığı, planlandığı belli olan uzun toplar, daha ilk 10 dakika içinde Galatasaray’a çok net ama gerçekten çok net iki “banko” pozisyon getirdi. Andone’nin hakkını teslim edelim, iki pozisyonda da “yaradana sığınıp” vurdu. Bu vuruşlarda kusur yoktu, beceri vardı, güç vardı ama karşında da dünyanın “1” numarası sayılan, Real Madrid’in “1” numarası Courtois vardı. Bir başka kaleci, bu şutların ağlara gitmesini engeller miydi, açıkcası çok emin değilim. Courtois sonraki dakikalarda da bu defa Belhanda’nın şutunu çıkararak “büyük kaleci” olmanın hakkını verdi. Real Madrid’in koskoca ilk yarıda çerçeveyi bulan “tek mermisi” vardı. O da gitti “kaza kurşunu” olarak Galatasaray ağlarıyla buluştu. Kroos’un şutunda, Muslera topun gittiği köşeye uzanmışken, o tehlikeyi rahatça önleyecekken, Seri’ye çarpıp havalanan top, Muslera’yı da çaresiz bıraktı. Hani demişler ya, “kadersizin işi, muhallebi yerken kırılır dişi” diye, sanki bu gol için söylemişler. Galatasaray’ın ilk 45 dakikada hücum anlamında sırıtan bir yanı olmadı. Ancak orta alan geriye dönerken geç kaldı ve Real Madrid’in geniş alanlar bulmasına fırsat tanıdı. Buna rağmen Real Madrid’in yarattığı bir pozisyon bile yoktu. Sadece Benzema’nın kale yerine kuşları kovalayan iki şutunu gördük. Futbolda “şanssızlığa” pek inanmam. Ama futbolda bir şanssızlık varsa, onu da Real Madrid golünde Galatasaray yaşadı. Bir yanda büyük bir kaleci becerisi, öte yanda müthiş bir “şanssızlık” olunca, Galatasaray ilk yarı sonunda 3-1 soyunma odasına gitmesi gerekirken, “futbolun adaleti” bunu söylerken, maalesef “skor tabelası” buna katılmadı. Real Madrid’in 1-0’lık galibiyetini yazdı. Galatasaray’ın ikinci yarıdaki hücum iştahı gene iyiydi. Ama orta alanın geri dönüşlerde geç kalması, hücuma çıkarken kaptırılan toplar Real Madrid’e rahatlık ve pozisyonlar getirdi. Ceza alanı içinde Mariano-Kroos mücadelesine İtalyan hakemin “devam” demesi, sonrasında Eden Hazard’ın boş kale yerine topu üst direği nışanlaması Galatasaray için “şans” dakikalarıydı. Doğru, Belhanda çok top kaybetti. Buna rağmen çıkarken bu kadar protesto edilmesi, Belhanda’nın bunlara karşılık vermesi iki tarafa da “zarar” yazar, Galatasaray’a “yarar” yazmaz. Galatasaray’ın galibiyetine “duvar” ören kaleci Courtois’i, Toni Kroos’u çok beğendim. Galatasaray’da kaleci Muslara gene “1” numaraydı. Andone bu kadar hareketli oynayacaksa, Falcao ister oynasın, ister oynamasın, ama forma için “papucun pahalı” olduğunu anlasın. Galatasaray’ın kendi sahasında iki maç “0” gol, “0” puan... Denilebilir ki, “Karşısındakiler PSG, Real Madrid, kolay mı?”... Elbette kolay değil de, Galatasaray’ın zamanında Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde bu Real Madrid’e “3” atmışlığı, aynı Real Madrid’den Avrupa süper kupa finalinde kupayı almışlığı var. Galatasaray’a kadro o yılların kadrolarından daha kötü değil... Hoca deseniz, o galibiyetleri, o kupaları, o destanları yazan aynı hoca... Buna rağmen Galatasaray, Avrupa arenasında hızla “irtifa” kaybediyor. Futbolseverlere “bir zamanlar maziye bak” dedirtiyor. Bu işte bir yanlış var ama bu yanlış “nerede-kimde”, onu bilemem... İlk yarı bittiğinde Real Madrid’in, 5’i isabetli 15 şut denemesi vardı. Ve 3 net pozisyondan bir golü... Seri ve Belhanda’nın pas hatalarının sonucu merkezi 3’lemiş savunma dağınık ve rakibe uzak yakalandığı için oldu bu. Çıkarken yenilen baskı ise özellikle savunma 3’lüsünün birbirine çok yakın kalıp genişlememesinin sonucuydu. Yani Galatasaray, savunmadayken oyuncuların mesafeleri uzak ve dağınık, hücuma çıkamaya çalışırken de yakın ve yeterli pas istasyonu bulamayan bir ekipti. İlk yarıda 3 dakikada 3 net pozisyon bulunduğunu da not etmek lazım. Belhanda’nın pasında Andone’nin yaptığı acele vuruş ve hemen arkasından gelişine yaptığı vuruşta Courtois’nın başarılı olmasını unutmamalı. Real Madrid’le oynarken maçı 90 dakika dirençle tutarsınız ama o ‘anlarda’ çevirir kazanırsınız. Çok soğukkanlı ve becerikli olmanız gerekir. Bu anlarda o seviyeyi yakalamak mümkün olmadı. Gecenin sorusu Opta verileri beni yanıltmıyorsa Real 3 faul yapmış. Durum buyken çıkarken yapılan hataları da bir hatırlamalı. Nasıl bu kadar kolay topu kaybettik? Sadece bireysel hatalar mı? Sorun daha çok şablonların olmayışında mı? Maçın starı Galatasaray adına Muslera ve Nzonzi’yi yazabiliriz. Real içinse Hazard ve Courtois’yı öne çıkarmak gerekir. Ancak bir yıldız seçmek gerekirse fark yaratan adamı başa yazmak gerekir. %50 hazır olmasına rağmen kalite ve beceri şovunu Eden Hazard yaptı. Maçın olayı Belhanda’nın, Seri’yle birlikte işlemeyen makinenin merkezini, bozuk motorunu oluşturdukları konusunda bir şüphe yok. Belhanda’dan yararlanmanın mümkün olduğunu ve önemli bir oyuncu olduğunu düşünsem de o aynı kanıda değil. Büyük takım oyuncusu sağır olur. Duymaz. O bunu yapamıyor. Kısa mesaj Çıkarken bu kadar hata yapmanın sadece bireysel hatalarla açıklanması zor. Bu oyun doğaçlama. Takım potansiyelinin yarısını bile oynamıyor. Real Madrid maça çok hızlı ve atak başladı. Oyunun kontrolünü çabuk ele alıp kısa sürede skor avantajı peşindeydiler. Galatasaray da geride kapanıp alan daraltıyordu. İlk ileriye çıkışta önemli bir gol kaçtı, hemen devamında iki gol daha kaçtı. Bu beklenmeyen olumlu görüntü taraftarı da iyice ateşleyince Galatasaray hücumu düşünmeye başladı. İşte bence burada hata yaptı. Çünkü Galatasaray'ın ligdeki en büyük zaafı rakip alanda kaybedilen toplardan sonra geniş alanda yakalanıp pozisyonlar vermek. Real Madrid her ne kadar takım halinde bu sezon düşüş yaşasa da başta Modric olmak üzere önemli eksikleri olsa da yine de bir Real Madrid. Zaten ilk yarıda attıkları gol ve kaçırdıkları ve de sonunu getiremedikleri pozisyon girişimlerinin hepsi Galatasaray'ın karşı alanda kaybettiği toplardan kaynaklandı. İkinci yarıda Galatasaray yine atak başladı. Zaten mecburdu da. Skor dezavantajındaydı. Zaten beraberlik de ilk iki şansını mucizelere bırakacaktı. Hücum girişimleri netice vermezken 60'tan sonra oyunu aşırı zorlamaktan beklenen yorgunluk gündeme gelince Real Madrid'in pozisyon zenginliği ortaya çıktı. Ama yine Muslera, bir pozisyonda da direk Real Madrid'in farkı artırmasına izin vermedi. Bu arada sahneye Zidane çıktı. Zaten takımı formsuz. 3 soğuk oyuncu birden değiştirdi. Bu G.Saray'ı rahatlattı ve de beraberlik şansı iki kere yüksek toplardan geldi ama Nzonzi ve Luyindama değerlendiremedi. Takım halinde Galatasaray elinden geleni yapmaya çalıştı. Eğer skorda denge varken kaçırdıkları 3 pozisyondan biri gol olsaydı o zaman kontrollü futbolla oyunu geride kabul edip, alan daraltıp, fizik gücü de ekonomik kullanıp bir önemli başarı elde edebilirdi. Ben en çok Nzonzi ile Andone'yi beğendim. Şimdi tek hedef kaldı, Brugge'ü İstanbul'da yenip grubu üçüncü bitirebilmek. Real Madrid’i formsuz yakaladık. Ama mesele Galatasaray’ın daha formsuz ve kalitesiz oluşuydu. Maç eksiği hissedilen Seri’nin çıkarken yaptığı top kaybı ve Hazard- Kroos yapımı gol bize bu kayıpların Şampiyonlar Ligi için ölümcül olduğunu hatırlattı. İlk bölümde savunma arkası ya da arasına sızıp 3 pozisyon çıkardık. Andone, Courtois’nın kurtarışlarına, Babel ise beceriksizliğe kurban gidince gol çıkaramadık. Oyun ve pozisyon sayısı dengeliydi ama son vuruşlar da aynı derecede kötüydü. 2. yarıya Fatih Terim Donk-Feghouli değişikliğiyle geldi. Amaç pozisyonların sayısını ve bitiricilik konusunda kaliteyi arttırmaktı. Kaybettiğimiz her topta Real, Galatasaray’ı geri koşturup pozisyonlar buldu. Muslera ve şans oyunda tuttu. Çabalarımız sürekli Ramos-Varane tecrübesine yenik düştü. PSG maçındaki gibi çok mücadele etmemize rağmen formsuz oluşumuzun bedelini kaybederek ödedik. Gecenin sorusu Neden kaybettik? Şampiyonlar Ligi için mücadelenin kalite olmadığında (ki özellikle iş yapacak oyuncularımız ya sakat ya da formsuzdu) yeterli olmadığını bu mağlubiyetle tekrar görmüş olduk. Maçın starı Real Madrid’de Casemiro, Sergio Ramos, Varane gibi tecrübeli oyuncular ilk 15 dakikadan sonra oyuna ağırlıklarını koymayı başararak galibiyette öne çıktılar. Maçın olayı Seyirci de artık Belhanda’nın kötü oyununa ve form tutamayışına isyan etti. Terim’in sürekli ısrar ettiği Belhanda kendisine olan güvenin karşılığını sezon başından beri veremezken, futbolun içinde olan protestoya karşılık vermesi ise daha da çirkindi. Kısa mesaj Galatasaray’da Fatih Terim hem 11, hem de değişiklikler de doğru işler yapmasına rağmen oyuncuların performansları bu hamleleri boşa çıkardı. Real Madrid gibi bir takıma karşı bir yarıda 4 tane net pozisyona girip gol atamıyorsan ağlamayacaksın. Galatasaray, Brugge ve PSG maçlarında bulamadığı gol pozisyonlarını Real Madrid'e karşı yakaladı ve cömertçe harcadı. Seri'nin top kaybı sonrası Hazard-Benzema ikilisinin geliştirdiği pozisyonu Kroos gole dönüştürdü. Galatasaraylı oyuncular, rakibe baskı yaptılar ve çoğu kez de topları kazandılar. Ama doğru kullanamadılar. ÜRETKENLİK YOK Terim'in 3-5-2'den vazgeçip Donk'un yerine Feghouli'yi alması Galatasaray'ın daha fazla adamla hücuma çıkmasını sağladı ama Real de çok pozisyon buldu. Galatasaray'ın kadrosunun Şampiyonlar Ligi'nde üretkenlik anlamında yetersiz. Artık yarış Brugge ile Avrupa'ya devam etmek adına olacaktır. Galatasaraylı oyuncular Real'e karşı sergiledikleri mücadeleyi lige taşırlarsa zirve yarışı konusunda sıkıntı yaşamazlar. MAÇIN EN İYİSİ: MUSLERA Birbirinden önemli kurtarışlar yaptı. MAÇIN EN KÖTÜSÜ: SERİ Basit hatası mağlubiyeti hazırladı.. Galatasaray'ın bu sezon üçlü savunma oynadığı tek maç Muslera'nın performansıyla tek golle kaybedilen PSG maçıydı. Real Madrid ise kayıp yaşadığı 6 maçta karşısında sadece 1 kez Brugge maçında üçlü savunma gördü. Fransızlar karşısında bu kadar pozisyon vermişken dün de üçlü ile başlamak ve ardından ikinci yarının başında dörtlü savunmaya dönüp ilk yarının defosunu ortadan kaldırmak taktik açıdan G.Saray'ın tek artısı... Mariano ve Nagatomo hem savunma hem de hücumda bu kadar aksarken ve orta sahada dikine oynayan Seri bu kadar pas kaybı yaparken bile girilen pozisyon sayısı çok fazlaydı. Andone'nin iki pozisyonu ve Belhanda'nın cılız şutu aslında G.Saray için Şampiyonlar Ligi'nin özeti... Zor atan hatta atamayan ama aynı zamanda kolay da yiyen bir takım. Kazanmaması halinde Madrid'e dönünce paramparça edileceğini bilen Zidane'ın sahaya iyi yayılmayı bilen futbolcuları, formda olmasalar bile istediğini aldı. (27 hücum girişimi, 14'ü çerçeve) Hepimiz farkındayız ki bu Real Madrid'in ölüsü... Modric'siz orta saha karşısında bile G.Saray üstünlük sağlayamadı. Varane ve Ramos'un beraber oynadığı 36 Şampiyonlar Ligi maçında Real Madrid 26 kez kazanıp, 9 kez berabere kalmış, sadece 1 kez Atletico Madrid'e kaybetmiş. Bu defans göbeğini aşabilmek için topu yere indirmek zorundasınız. İşte orada Belhanda'ya ihtiyacınız var. Belhanda'nın da Belhanda'ya... Sivas maçında Babel, dün de Belhanda'nın tribünlere reaksiyonu G.Saray'ın gol sıkıntısı kadar büyük sıkıntı. 3 Devler Ligi maçında fileleri havalandıramamak ve ligdeki gidişat dün Belhanda oyundan çıkarken tribünlerden yükselen protestonun haklı olduğunu gösteriyor.