Gündem Sokakların son çocuklarıydık

Sokakların son çocuklarıydık

21.03.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Biz 80’ler ve 90’ların çocukları, teknolojiye bağımlı olmadan, ait olduğumuz yerde yani sokaklarda büyüyen son kuşağız. Adile Naşit’le uykuya dalan, milli yemeğimiz salçalı ekmekle büyüyen, komşuluk gibi değerleri tanıyan, meyveyi ağaçtan koparıp yiyen mutlu çocuklardık

Sokakların son  çocuklarıydık

EN TATLI sabahlara ekmeğe sürülen çikolatayla başlayıp, Adile Ana’mız tarafından kuzucuklar olarak uyutulduğumuz dönemdir 80’ler ve 90’lar. Çocukluğunu teknolojiye bağımlı olmadan, yaratıcılığını kaybetmeden, ait olduğu sokaklarda yaşayan son kuşak da diyebiliriz. Sobanın ailenin bir üyesi sanıldığı, üzerinde pişen kestanelere ve demlenen çaya teşekkür edilen neslin çocuklarıdır aynı zamanda.
Nelere şahit olmadık ki? Kıl olmuş Tarkan Abi’mizi de gördük, kara sevdaya tutulan Barış Abi’mizi de. Çılgın Bediş’imiz vardı, haliyle yoktu başka işimiz. Yağmur yağdığında evrene inen Ruhsarlara inanırdık. Pazar günleri gidilen pikniklerde bir yerde saklanan şirin çilekleri olmalıydı. Bir de Gargamel vardı, tabi o kötüydü.
Salça ekmeksiz olmaz
Ailelerimizin televizyon saatlerine el koydurtan atarilerimiz vardı. Milli anne yemeği salçalı ekmeği hiç geri çevirmeyen bir neslin son kırıntılarıydık. Sahip çıktığımız çarşılarımız, esnaflarımız, bakkallarımız vardı. Ailelerimizin birer üyeleriydi onlar. Tıpkı yemek kokuları geldiğinde çekinmeden kapısını çaldığımız komşularımız gibi.
Bir çocuğun anavatanı olan bakkala inildiğinde büyük bir ustalıkla cipsleri yoklayıp arkadaşlarımızı yenmekz için elimizde olması gereken tasoları bulmaya çalışırdık. Gözlerimizi yaşartan sakızlar, toplanan futbolcu kartları da cabası. Telefonun Hugo oynamak için icat edildiğini sanmak ayıp değildi.
Okumayı sevdiren okuma fişlerimiz, yarışmalarımız vardı. Kafamıza takılan bir soru varsa ‘Google’ efendiye değil de kuponlarla evimize daimi konuk olan ansiklopedilere bakardık. Ailece sergilediğimiz kupon toplama performanslarına da diyecek yoktu.
Son fotoğraf albümleri
Gelelim her çocuğun kabusu olan pazar akşamı banyolarına. Ev anayasasının değiştirilemez hükmüydü şüphesiz. Rejimin destekleyicileri terliklerdi tabi. Alçı kapları ve evde yapılan oyun hamurları sanatçı kimliğimizin sadece ufak parçalarıydı. En büyük parçasını ise nereye bakarsak bakalım orada mutlu ağaçların olduğuna inandıran Bob Ross amcamız bize vermişti. Pastel boyalarımızı kaptığımız gibi uzun düşüncelere daldığımız çok olmuştu.
Anılarımızı ölümsüzleştirirken, parmak izlerimizi bu dünyaya bırakmanın keyfini fotoğraf filmini tab ettirken yaşadık. Son fotoğraf albümü çocukları olmak da bunu gerektirirdi zaten.
Mektuplar vardı bir de. Kokulu kalemlerle yazılmış ilişkilerin tüm masumiyetiyle yaşandığı o küçük mektuplar. Çocukluğumda pembe leğenimin üzerinde seslendirmiş olduğum Çelik makamına ait ‘Dum-kah-kah’ şarkısı, 90’larda büyümenin verdiği keyfi pekiştirir bende. Sahi sizin çocukluğunuzdan aklınızda neler kaldı?

Haberin Devamı

Mutlu olmak için bunları ‘yapmayın’

Hayatta diğer insanlardan çok yakınıyoruz ya da genel olarak hayatın bize “adaletsiz” davranmasından. Ancak bize en çok zarar veren şeyin aslında kendimiz olduğunu unutuyoruz. Peki, neleri yanlış yapıyoruz. Ben mutlu olmak için yapmamam gereken 7 madde belirledim. Siz de kendiniz için bir liste hazırlayabilirsiniz.
1 Yanlış kişilerle arkadaşlık kurmayın: Hayat, yanlış kişilerle vakit geçirilmeyecek kadar kısa. Eğer biri sizi hayatında istiyorsa, size bir yer açacaktır. Onun yanında olmak için sizin savaşmanıza gerek yok.
2 Korkularınızdan ve problemlerinizden kaçmayın: Günümüz insanının en çok yaptığı şey bu. Teknoloji de buna büyük oranda yardımda bulunuyor. Eğer bir sonunuz varsa onun üzerinde düşünün ve çözmek için elinizden geleni yapın. Kendinize yalan söylemekten vazgeçin. Bir probleminiz varsa bunu kabul etmekten kaçmayın.
3 Kendinizi ikinci plana koymayın: Karşınızdaki ne kadar değerli ise siz de en az o kadar değerlisiniz. Bu yüzden kendinizi ikinci plana atmayın.
4 Başkası gibi olmaya çalışmayın: Siz kendi özelliklerinizle sizsiniz. Düşüncelerinizle, fiziki yapınızla kendi seçimlerinizle bir bireysiniz. Her zaman birisi sizden daha güzel ya da iyi olacak ama unutmayın bu sizsiniz ve böyle olmaya devam ettikçe gerçek kişiliğinizi seven kişilerle karşılaşacaksınız.
5 Hata yapmaktan korkmayın: Hepimiz insanız ve hatalar yaparız. Önemli olan yaptığımız hatalardan ders almamız. Ayrıca bir şeye başlayıp hata yapmak, hiçbir zaman başlamamaktan daha iyidir. Hayatta hiçbir şeye hazır olmadığınızı düşünmeyin. Eğer bir fırsat geçerse elinize ona sıkıca tutun ve elinizden geleni yapın.
6 Kendinizi başkasına açıklamak için zaman kaybetmeyin: Siz mükemmel bir insan olsanız bile mutlaka size karşı olan birileri olacaktır. Kalbinizin size söylediğini ve sizce doğru olan şeyi yapın. Tabi bu konuda yeni şeylere açık olmaktan kaçınmayın. İnsanların sizi bir şeye inanmaya zorlamasına izin vermeyin.
7 Mutluymuş gibi rol yapmayın: Hayatınızda bir şeyler ters gidiyorsa size yardım edecek kişiler bulun. Bu zayıflık değildir. Mutluymuş gibi rol yapmayın. Ayrıca her şeyden endişe duymayın. Kötü günler geldiği gibi geçer. Önemli olan kendinizi o durumdan nasıl çıkaracağınızın yollarını bulmaktır.

Haberin Devamı

Bir Moğolistan geleneği

Haberin Devamı

Bizim Moğolistan’da ilginç geleneklerimiz var. Bunlardan biri de saç kazıma töreni. Erkek çocukların 3 ve 5 yaşlarındayken, kızların ise 2 ve 4 yaşlarında saçları kazınır. Bu yapılırken akrabaların hepsi toplanır, bir tören yaparlar. Kazıma töreninde ailenin en yaşlısı bir ahşap bıçakla çocuğun saçını biraz keser ve tören başlar. Çocuk akrabaların önünde sırayla dikilerek saçlarını kazıtır. Akrabalar çocuğun saçından azar azar keserek, bu saçları hazırlanmış kumaş poşete koyarlar. Ve ona hediyeler verirler. Hediye verirken de ona şöyle derler: ‘Anne babana iyi bak ve ülkene iyilik yapacak biri ol.’

SOSYAL TREND

Sizi en çok Facebook tanıyor

70 binden fazla kişiyle yapılan bir araştırmaya göre Facebook beğenileri üzerine oluşturulan bilgisayar tabanlı analizler, insanların yaptığı analizlere göre daha net sonuçlar veriyor. İnsanların bıraktığı dijital ayak izlerini inceleyen algoritmalar okuduğunuz kitaplardan hobilere kadar çok geniş bir alanda analizler yapabiliyor. Bu analizler 70 beğeniyle sizi iyi bir arkadaşınızdan daha iyi tanıtırken, 150 beğenide sizi tanıma konusunda ailenizle yarışıyor.

Haberin Devamı

Sınırlar, zihinde çizilsin

Çevremizdeki birçok sosyal mekan bizleri sınırlayan iletişimimizi koparan duvarlar veya bir takım bölücülerle kapalı. Örneğin tasarım okullarındaki stüdyolar veya kütüphaneyi okuldan soyutlayan duvarlar…
Aslında araştırıldığında birçok güzel örneğe rastlıyoruz. Mekan geçişlerinin, hayali sınırların, kişisel mekanların son derece iyi şekilde tasarlandığını görüyoruz. Hem ayrıştırıp hem de iletişimi koparmamak gerektiği üzerine biz tasarımcıların oldukça kafa yorması gerektiğini düşünüyorum. Kütüphanelerin okulun merkezinde olmasının bile eğitim kalitesini değiştirebilceği kanısındayım. Tasarım stüdyolarının da şeffaf olması gerektiği fikrindeyim. Üst sınıfların çalışmalarından eksiklerimizi görmek veya alt dönemimizde okuyan tasarımcı arkadaşlarımıza yardımcı olmak ancak bu şekilde mümkün olabilir.