Gündem Sorrentino ‘Genç Papa’yı takdim etti

Sorrentino ‘Genç Papa’yı takdim etti

04.09.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Venedik Film Festivali’nde Sorrentino’nun dizisi ‘The Young Pope’un ilk iki bölümü prömiyer yaptı. Genç Papa’nın Vatikan’daki güç savaşları tartışma yaratırken, kendi hayran kitlesini oluşturacak

Sorrentino  ‘Genç Papa’yı takdim etti

İtalyan sinemasında neslinin en ünlü yönetmenlerinden Paolo Sorrentino, yarattığı Papa karakteri ve Vatikan tasvirini ‘The Young Pope’la 73. Venedik Film Festivali’nde dün izleyici karşısına çıkardı. Televizyon dizilerinin yükselişine Berlin’den sonra Venedik de kayıtsız kalmadı. Festival, Jude Law’un Papa’yı canlandırdığı ‘The Young Pope’ adlı televizyon dizisinin ilk iki bölümünün dünya prömiyerine yarışma dışı bölümde ev sahipliği yaptı. Dizinin sinemasal özellikleri de bu prömiyeri isabetli kıldı. Dizinin özellikle İtalya’da ancak tüm dünyada ses getirip beğenileceği, Vatikan ve din tasviriyle tartışma yaratacağı kesin. Sorrentino, ‘Il Divo’dan bilindiği üzere politika, yozlaşma ve güç savaşlarına hâkim, ‘Muhteşem Güzellik’ten bilindiği üzereyse İtalya’yı görkemle anlatabilen bir yönetmen. ‘The Young Pope’da bu hünerlerini kullanıyor. Dizi, Jude Law’un canlandırdığı gerçek adı Lenny Belardo olan XIII. Pius’un Papa olarak ilk gününde başlıyor. ABD’li Papa, Vatikan’da göreve gelir gelmez, genç olduğu için kolay yönlendirileceği düşünülse de hızla ipleri eline alıyor. Dizi, Vatikan’ın güç savaşlarını, din ve kilise eleştirisi ve geleceği merak uyandıran Papa karakteriyle ilk takipçilerini kazandı.
Basın toplantısına büyük ilgi
Jude Law’ın varlığı sebebiyle de çok büyük ilgi gören basın toplantısında Sorrentino’ya ilk sorulan beklenen soruydu: Vatikan’dan nasıl bir tepki bekliyorsunuz? Sorrentino, “Vatikan’ın sabırla diziyi takip etmesini dilerim. Vatikan’ı merakla ve dürüstlükle inceliyoruz. Hoşgörüsüzlük göstermiyoruz” dedi. Sinema filmleriyle diziler arasındaki farkla ilgili soruya ise “Sevdiğimiz dizilerden pek bir şey hatırlamayız çünkü büyük sinemasal anlar yoktur. Diziye bu anlardan eklemeye çalıştım. 10 saatlik bir film gibi yaklaştım” dedi. Jude Law ise rolü kabul etmesiyle ilgili olarak Sorrentino’yla çalışma fırsatını ilk neden olarak saydı ve ekledi: “Çelişkileri olan bir karakteri canlandırma fırsatı önemliydi. Paolo, ona sadece bir adam olarak bakmam gerektiğini söyledi. Karmaşık bir karakter. Bir karakteri canlandıran bir karakter. Lenny, Papa rolünü oynuyor.”
Kariyerinin zirvelerinden biri
Yarışmada ise ‘La La Land’ ve ‘Arrival’ gibi ana akıma yakın filmler beğeni toplasa da, alışıldık olan jürinin ödül için seçimlerini ana akım dışı filmlerden yana kullanması. Bu anlamda yönetmen, senaryo veya Altın Aslan ödülleri için şansı yüksek ilk film basının karşısına çıktı: François Ozon’un yönettiği ‘Frantz’. Ozon, siyah beyaz filmi ‘Frantz’da kariyerinin zirvelerinden birine daha ulaşıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da başlayan filmde savaşta nişanlısı Frantz’ı kaybetmiş Anna, ölmüş nişanlısının mezarına gelen Fransız asker Adrien’la tanışır. Ozon, yalan teması üzerinde durduğu, farklı türlerde filmlerdeki hakimiyetini sergilediği ve Alfred Hitchcock’un filmlerini anımsatan yönleri de olan filmiyle yarışmanın zirvelerinden birini sundu. Ozon, basın toplantısında Maurice Rostand’ın bir oyunundan serbest uyarlama filmde Fransız olduğu için Almanların bakış açısından anlatmak istediğini belirtti. Siyah beyaz çekmesini ise “Siyah beyaz çekersem daha güçlü olur diye düşündüm. Bu savaşa ait düşüncelerimiz siyah beyazdır. Arşiv görüntüleri, fotoğraflar. Ayrıca savaş ve sonrası acılı dönemler dolayısıyla siyah beyaz uygun geldi” cümleleriyle açıkladı.