Kültür Sanat Yunanistan’da Osmanlı mirası

Yunanistan’da Osmanlı mirası

13.08.2009 - 22:02 | Son Güncellenme:

.

Yunanistan’da Osmanlı mirası

Heath Lowry’nin “Osmanlıların Ayak İzlerinde” adlı eseri, Yunan ve Türk milliyetçiliklerinin ‘medeniyetle sınav’ını ortaya koyuyor.

Tarihçi Heath Lowry’nin okuduğum kitapları içinde beni en çok etkileyeni... Bahçeşehir Üniversitesi tarafından yayımlanan “Osmanlıların Ayak İzlerinde” adlı bu kitap; Kuzey Yunanistan’da mukaddes mekânlar ve mimari eserleri arayış yolculuklarını anlatıyor.
Lowry evvela ‘mukaddes mekânların’ tarih ve kültür açısından önemini gösteriyor bize. Bu, pozitivist Cumhuriyet tarihçiliğinin pek alışık olmadığı bir şey... Lowry, çok kibar bir dille Yunan milliyetçiliğinin Osmanlı eserlerini nasıl tahrip ettiğini ya da yok olmak üzere ‘ihmal’ ettiğini anlatıyor; ama biz Türklerin de aynı şeyi yaptığımızı yine çok kibarca hatırlatıyor.
Lowry, Yunanistan’da bu sakat anlayışın değişmeye başladığını, birçok Osmanlı eserinin koruma altına alındığını, çok başarılı restorasyon örnekleri olduğunu söylüyor; ama devam eden sorunları da gözler önüne seriyor. Osmanlı eserlerinin restore edildikten sonra üstüne kilit vurulması veya Bizans damgası basılması gibi!

Tarihi Yunanlaştırmak
Restore edilen bütün Osmanlı eserlerine kilit vuruluyor! (Sf. 188) Veya Bizanslaştırılıyor. Mesela Selanik’teki Beyaz Kule, Lowry tarihi delillerle gösteriyor ki Osmanlı eseridir! Yunanlılar Selanik şehrinin simgesi olan bu eserleri Bizans yapımı sanarak ‘sehven’ restore etmiş, Bizans eseri diye de tanıtıyorlar!
Bu, ‘sehven restore etmek’ terimi Lowry’nin. Fakat Osmanlı eserlerini Bizans eseri diye gösterince, tarih yazımında “oldukça garip ve dikkat çekici bir şekilde, 1430-1912 arasında beş yüz yıl süren Osmanlı dönemine ait herhangi bir şey yer almamaktadır!” (Sf. 171)
Lowry, bölgeyi fetheden Osmanlıların “ticaret yolları ve ticari faaliyetlerinin korunmasına verdikleri ve sıklıkla göz ardı edilen önemi” vurguluyor. Bunun bir örneği, Rumeli fatihlerinden Hacı Evrenos Bey’in 1390’larda inşa ettiği han... (Sf. 134)
Fakat ‘Türk boyunduruğu’ böyle medeni eserler yapmış olabilir mi?! Restorasyon kararında ve şantiyeye konulan tabelada “Bizans Hanas Binası” yazıyor!
İbrahim Paşa’nın yaptırdığı su kemeri de, Türkler böyle bir medeni eser bırakmayacağına göre Bizans’tan kalma! (Sf. 148)
Hamamlar da öyle! (Sf. 167)
Bunun için de, eserin Osmanlı mirası olduğunu gösteren ‘kitabeler’ yok oluyor!
Örnekleri teker teker saymak yerine genel bir döküm vermek mümkün: Lowry bu kitabında “Osmanlı mimari tarz ve dehasının” sadece zengin bir miras bıraktığını ama Osmanlı eserlerinin yüzde 98’inin yok olduğunu anlatıyor.
Kalan eserlerden kendisinin bulduğu, Yunan hükümetince koruma atına alınmış veya restore edilen 69’u hakkında bilgi veriyor, bizzat çektiği fotoğraflarıyla beraber.

Tarihi miras ve Türkiye
Lowry’nin büyük bir bilgi ve emek mahsulü olan kitabında görüyoruz ki; hâlâ ‘çaput bağlanan’ kutsal mekânlar, tekke ve türbe kalıntıları var. Bunların önemli bir bölümü Bektaşi evliyalarına ait, çevrelerinde imaret ve aşevleriyle...
Bunlardan başka, Osmanlı ile Balkanlar’a giden ‘kutsal ağaç’ kültü, kutsal mekânların etrafındaki dev çınarlar, yeşil selviler medeniyeti... (Sf. 111, 124) Müslüman ‘Aya Yorgi’ modelleri; yani iki dinin ortak evliyaları...
Kitap; Yunanistan’daki Osmanlı dini ve sosyal eserlerinin başına gelenleri hüzünle anlatırken, Türkiye’ye de ‘tencere dibin kara’ hatırlatmasını yapıyor elbette. Bizde yok olan Bizans eserleri... Hatta Osmanlı eserleri...
“Sadece 1928 yılında Arapça yazının yasaklanmasının ardından, kamu eserlerinden mahalle çeşmelerinin üzerindekilere kadar yurt çapında binlerce kitabenin yerlerinden sökülüp kayıplara karıştığını hatırlatmak dahi yeterli.” (Sf. 216)
Heath Lowry, bu kitabıyla Yunanlılara da Türklere de tarih ve kültür dersi veriyor. Muhteşem, mükemmel bir eser.
Lowry’yi alkışlıyorum, sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Sağlıklı, uzun bir ömür sürerek yeni eserler vermesi için dua ediyorum.

Yazarlar