Gündem Tehlikeli bağımlılık: Makam tutkusu

Tehlikeli bağımlılık: Makam tutkusu

16.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Makam, mevki düşkünlüğü sinsi bir hastalıktır. Allah Resûlü, ‘Mala ve mevkiye düşkün bir kişinin dinine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha az değildir’ buyuruyor

Tehlikeli bağımlılık:  Makam tutkusu

Kişinin makamla sınanması ağır imtihanlardan biridir. Makam düşkünlüğü öyle sinsi bir hastalıktır ki kibir, tamah ve hırs gibi pek çok kötü sıfata kaynaklık eder. Daha mükemmel yiyip içme, daha güzel giyinip kuşanma, daha lüks arabalara binme, herkesin gidemeyeceği meclislerde bulunma, konuştuğu zaman sözünü dinletme, emir verdiği zaman ‘baş üstüne’ dedirtebilme hırs ve arzusu insana makamı cazip gösterir. “Şu kişi ne âlim adam”, “ne dindar insan”, “ne zâhid müslüman”, “ne mütevâzı biri”, “ne kadar güzel konuşan bir hatip” dedirtmeye, eli öpülen, duası alınan muhterem bir kişi olmaya çalışmak da bir tür makam ve mevki hırsı, korkunç bir riyâkârlıktır.

Helak edici vasıf
Allah Resûlü, bu vasfın ne kadar helak edici olduğunu şöyle beyân buyuruyor: “Mala ve mevkiye düşkün bir kişinin dinine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha az değildir.” (Tirmizî, “Zühd”, 43).

Makam, oturduğu koltuğu hak etmeyenler için bir kibir, çıkar ve zulüm aracına dönüşür. Makam ve mevkilerin bazı insanları nasıl değiştirdiğine, zaman zaman şahit olunmaktadır. Tokalaşırken dahi nezaket kurallarını unutup eli cebinde, yüzünü başka tarafa çeviren, dünyayı ben yarattım havasına bürünen makamzedelere maalesef rastlanabilmektedir. Abdurrahman b. Semüre Mekke fethi sırasında müslüman olmuş bir sahâbî idi. Bir defasında Resûl-i Ekrem’den yöneticilik talebinde bulundu. Peygamber Efendimiz ona şöyle hitap etti:

Kalbini kontrol et
“Abdurrahman! Kimseden yöneticilik görevi isteme! Zira bu görev sen istemeden verilirse, Allah yardımcın olur. Eğer sen istediğin için verilirse, Allah’tan yardım göremezsin” (Buhârî, “Ahkâm” 5, 6, Müslim, “İmâre” 13). Bu aziz sahâbî Hz. Osman devrine kadar hiçbir idarî görev almadı. Sîstan valiliğine tayin edildikten sonra çok değerli hizmetler gördü. Makam düşkünlüğü hastalığına yakalanmama hususunda hiç kimsenin garantisi yoktur. Dolayısıyla kişi, her gün kalbini sürekli kontrol etmeli bu hususta Allah’ın yardımına sığınmayı unutmamalıdır.

Haberin Devamı

Sadabad Camii

Tehlikeli bağımlılık:  Makam tutkusu


İstanbul’da Haliç’te Kâğıthane Deresi’nin kenarındadır. Bu yüzden Kağıthane Camii de denir. İlk Kâğıthane camisi III. Ahmed zamanında yapıldı. III. Selim ve I. Mahmud devirlerinde onarım gördü. Sultan Abdülaziz camiyi yıktırarak yeniden yaptırdı (1862). Caminin duvarları kagir, çatısı ahşaptır. Bir minaresi vardır. Ortaköy Camii ile benzerlik gösterir.

Sadabad Camii, 1722 yılında Lale Devri’nde, Sadabad Sarayı’yla beraber inşa edilmiştir. 3. Ahmet’in ibadete açtığı bu ilk cami hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Cami, Sultan 3. Selim ve 2. Mahmut tarafından yaptırılan tamirlerle neredeyse yeni baştan yaptırılmıştır.

Sultan Abdülaziz, harap haldeki Sadabad Sarayı’yla camiyi 1863’te yeniden inşa ettirmiştir. Aziziye Camii olarak da bilinen bu cami ile sarayın mimarlığını, başmimarları Sarkis ile Agop Balyan üstlenmiştir. Caminin girişinde Sultan Abdülaziz’in h. 1279 (1863) tarihli tuğrası, tuğranın altında ise Ser Kenan Abdülfettah Efendi’nin hattı ile şair Kamil’in on mısralık manzumesi yer almaktadır.

Haberin Devamı

Hz. Peygamber’den bir dua

“Allah’ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin bütün suçlarımı bağışla! Allah’ım! Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Öne geçiren de Sen, geride bırakan da Sensin. Senin gücün her şeye yeter.”

Medine’deki ilk Müslüman mezarlığı: Cennetü’l-baki

Hz. Peygamber’in mescidinin yakınındadır. Allah Resûlü ashabından vefat edenlerin defnedilmesi için bir yer arayarak bu bölgeyi mezarlık olarak kararlaştırdı. Bu mezarlığa muhacirlerden ilk defnedilen Osman b. Maz‘ûn’dur. Hz. Peygamber onun baş ve ayak uçlarına kendi getirdiği iki taşı koydu; sonra da, “Bu âhirete ilk gidenimizdir” buyurdu.

Ensardan ilk defnedilen ise Es‘ad b. Zürâre’dir. Hz. Peygamber, oğlu İbrâhim vefat edince aynı yere defnedilmesini emretti ve kabrinin üstüne su döktü. Hz. Peygamber’in kızlarından Rukiyye, Zeyneb ve Hz. Fâtıma da buraya gömüldüler. Bu kabristanda yatanlar arasında Hz. Peygamber’in amcası Abbas, halası Safiyye, “benim ikinci annem” dediği Hz. Ali’nin annesi Fâtıma bint Esed ile süt annesi Halîme, Resûl-i Ekrem’in hanımlarından başta Hz. Âişe olmak üzere Hafsa, Ümmü Seleme, Zeyneb bint Huzeyme, Zeyneb bint Cahş, Safiyye, Reyhâne ve Mâriye bulunmaktadır.

Sahâbîlerden ise Hz. Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa‘d b. Ebû Vakkas, Abdullah b. Mes‘ûd, ve Ebû Hüreyre zikredilebilir. Resûlullah zaman zaman bu kabristana gider ve orada medfun bulunanlara dua ederdi. Bazı cenaze namazlarını burada kıldırırdı.

Haberin Devamı

Açık kapı

Menkıbeye göre eski zamanlarda bir kişi, çöldeki yolculuğu sırasında ibret verici bir olaya şahit olur. Eşkıyaların bir kervana saldırdığını ve her şeyi gasp ettiklerini korkuyla uzaktan seyreder. Biraz sonra bakar ki, eşkıyaların reisi bir kenarda abdest alıp, namaza durmuştur. Hayretler içindedir. Dayanamaz, namazdan sonra yanına gider ve sorar:

“Yaptığın iş zalimce. Günahlar içindesin. Sonra da kalkıp, o yaptıklarını yasaklayanın huzurunda duruyorsun! Bu nasıl iştir?” Eşkıyaların reisi oldukça hüzünlü bir şekilde şu cevabı verir: “Ey yolcu! Ben yıllardır şeytana ve ayartıcı benliğime uyarak, Rabbimle aramda yüz kapı varsa, doksandokuz tanesini kapattım. İstiyorum ki hiç değilse bir kapı açık kalsın.”
Aradan zaman geçer, aynı zatın yolu, Kabe’ye düşer. Tavaf esnasında bir de bakar ki, aklından hiç çıkaramadığı eşkıya reisi de oradadır. Kabe’nin örtüsüne sarılmış, ağlayarak dua etmektedir. Yine hayretler içinde kalır. Yanına gider kendini tanıtır ve sorar: “Nereden neredeye. Nasıl oldu bu iş?” Tövbekar adam tebessüm eder ve boynu bükük şekilde ışıl ışıl gözleriyle şöyle der: “Hatırlarsan hiç değilse Allah ile aramda bir kapı açık kalsın demiştim. İşte ben, tüm acizliğim ve samimiyetimle o kapıyı hep açık tuttum. Rabbim de sınırsız rahmetiyle lutfetti, tüm kapıları açıverdi.”

2 soru 2 cevap

- Emlakçılar, mülkiyetlerinde bulunan dairelerin zekâtını vermekle yükümlü müdür?


Emlakçıların ticari amaçlı olarak alıp sattıkları daireler zekâta tabidir. Buna göre, büro, ikamet gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak için emlakçıların ellerinde bulunan dairelerin, borçları çıktıktan sonra piyasa değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtının verilmesi gerekir.

- Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?

Zekâta tabi olma açısından altındaki ayar farkı önemli değildir. Çünkü hangi ayarda olursa olsun, sonuç itibariyle altın hükmündedir. Buna göre farklı ayarda da olsa bütün altın çeşitleri tek başlarına veya diğer ayardaki altınlarla birlikte toplam ağırlıkları 80.18 grama ulaştığında, diğer şartları da taşıması halinde zekâta tabidir. Bu durumda farklı ayarlardaki altınların zekâtı, değerleri üzerinden hesaplanarak, yüzde 2.5 oranında verilir.

Haberin Devamı

Sahabeden nasihatler

“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu, helal ve harama dikkat ediyor mu, ona bakınız.” (Hz. Ömer)

Haberin Devamı

Vatikan’da anma ve iftar yemeği

Tehlikeli bağımlılık:  Makam tutkusu

Ermeni terör örgütü ASALA tarafından 1977 yılında Roma’da öldürülen Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Taha Carım, yine bu kentte anıldı. Törende Kuran-ı Kerim’den ayetler ile ezan okunmasının ardından konuklara iftar yemeği de ikram edildi.
Etkinlik, İtalya’nın başkenti Roma’da Vatikan’a ait görkemli saraylardan biri olan Cancelleria’da önceki akşam gerçekleştirildi. Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Prof. Mehmet Paçacı’nın ev sahipliğinde yapılan anma törenine Vatikan ve diğer yabancı din adamları ile çok sayıda Türk ve İtalyan konuk katıldı.

Büyükelçi Paçacı, yaptığı konuşmada, Taha Carım’ın bir ASALA teröristi tarafından ikametgahının önünde uğradığı silahlı saldırıda şehit edildiğini hatırlattı.

Daha sonra Almanya’nın Essen Kenti Din Hizmetleri Ataşeliği Din Görevlisi Selçuk Dönmez, Kuran-ı Kerim’den ayetler okudu. Dönmez’in akşam ezanını okuması ve iftar duasının ardından konuklar, Türk mutfağından seçkilerin sunulduğu iftar yemeği yedi. (ESMA ÇAKIR Roma DHA)