The Others 2000 de hala faili mechul

2000 de hala faili mechul

24.01.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

2000 de hala faili mechul

2000 de hala faili mechul


Ersan Atar, Ezelhan Üstünkaya Ankara


       24 Ocak 1993'de katledilen Uğur Mumcu suikastı faili mechul cinayetler arasındaki yerini hala koruyor. Veriler tüm sözlere karşın suikastın arkasındaki isimler ve örgütlere ilişkin ipucu bile bulunamadı. Mumcu, bugün başlayacak "7. Adalet ve Demokrasi Haftası'nda" anılacak. Mumcu dostları, bugün, suikastın meydana geldiği sokakta ve mezarı başında bir araya gelecek. Büyük Tiyatro'da "Dizelerde saklı yaşam" konulu oyun sergilenecek.

       Gazeteci - yazar Uğur Mumcu'nun 24 Ocak 1993 yılında evinin önünde arabasına konan bombanın patlamasıyla katledilişinin üzerinden yedi yıl geçti. Ancak hala cinayetin failleri konusunda kesin bir bilgiye ulaşılamadı. Mumcu suikastı da faili meçhul cinayetler arasındaki yerini koruyor.
       Mumcu, bugün başlayacak "24 - 31 Ocak 7. Adalet ve Demokrasi Haftası'nda" anılacak., Hafta Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı um:ag) ve 60 sivil toplum örgütü işbirliğiyle gerçekleştirilecek Mumcu dostları, bugün saat 13.00'te suikastın meydana geldiği sokakta, 15.30'da Cebeci Asri Mezarlığı'nda bir araya gelecek. 20.00'de Büyük Tiyatro'da "Dizelerde saklı yaşam" konulu oyun sergilenecek.
       (Gazeteci Yazar Uğur Mumcu'nun katlinin üzerinden yedi yıl geçmesine karşın, olayla ilgili olarak şu ana kadar sadece bir kişi yargıç önüne çıkartılabildi.
       Savcılık beş yıl süren soruşturma sonunda hazırladığı iddianamede, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın sanık Abdullah Argun Çetin ile ilişkili olduğunu saptadı, ilişkinin ne için kurulduğu sorusu karanlıkta kaldı.
       Keleş, olayla ilgili hazırladığı iddianamede, sanık Çetin'in "Mumcu'nun öldürülmesi için oluşturulan çetenin üyesi" tespitini yaptı. Çetenin isminin belirlenemediği iddianamede, çetenin diğer üyelerinin sadece isimleri geçti.
       İddianame, kamoyunun yanıt aradığı pek çok sorunun yanı sıra, yanıtları karanlıkta kalan şu soruları da gündeme getirdi:
       * Yeşil olayın neresinde: Abdullah Argun Çetin'in "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ı 1992'de tanıdığı, "Sebahattin" isimli kişiyle de bağlantısı bulunduğunu belirtti. Çetin'in Budapeşte'de olduğu sırada Yeşil'le görüştüğü kaydedildi ancak görüşmenin ne için yapıldığı yanıtsız kaldı.
       * İsim var kimlik yok: İddianamede, Çetin'in kimlerle nerede görüştüğü açıklanırken, sadece isimlere yer verildi. Ancak bu kişiler kimdi ve yakalanması için ne gibi işlemler yapıldı?
       * Formül hala geçerli mi: Çetin'in içinde bulunduğu çetenin, dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz veya alternatif olarak kardeşi Turgut Yılmaz, Gazeteci Emin Çölaşan, o dönem milletvekili olan Cavit Çağlar'ın oğlu Mustafa Çağlar ve işadamı Ali Balkaner'in oğlu Hakan Balkaner'e 11 Kasım 1998'de suikast hazırlığı planı içinde olduğu kaydedildi. Sanık Çetin'e bu planın formülü olan "3 x 11 - 6 H"ın Selahattin isimli kişi tarafından İstanbul'da verildiği bilgisi tespit edildi. Formül, "1998 yılının 11. ayının 11. gününde saat 11.00'de 6 kişiye yönelik eylem" yapılacağı bilgisini içeriyordu. Planı kimin kurduğu somutlaşmadı.
       * Ayhan neden ciddiye alınmadı: Almanya'da tutuklu bulunan Cengiz Ayhan isimli kişi, DGM'ye gönderdiği mektupta, Mumcu'yu kendisinin öldürdüğünü savundu. Savcı Keleş Almanya'ya giderek Ayhan'ın ifadesini aldı. Ancak Ayhan'ın ifadeleri hiçbir şekilde iddianameye yansımadı. Cengiz Ayhan kendisinin Esir Türkleri Kurtarma Ordusu (ETKO) adlı örgütün lideri olduğunu ileri sürüyordu.

PKK - Hizbullah ilişki

       Mumcu öldürüldükten sonra, kendisini hedef haline getirebilecek yazıları üzerinde yeniden düşünülmeye başlandı. Mumcu'nun faili meçhul cinayetler konusunda yazdıklarından bazıları şöyle:
       "Bu iki örgütün (PKK ve Hizbullah) birbiriyle bağdaşması olanaksız gibi görülüyorsa da, 1990'da PKK ile Hizbullah arasında yakınlaşmalar olduğu biliniyor. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Almanya'da yayınlanan örgütün yayın organı Serxwebun adlı gazetede 1990 Kasım sayısında yayınlanan 'Kürdistan'da Türklük, İslamiyet ve Ulusal Kurtuluşçuluk' yazısında şu görüşleri savunmuştu: 'Dinin anti - emperyalist, anti - sömürgeci bir temelde ve halkın tarihi geleneklerine uygun bir mücadele aracı olarak kullanılmasına önayak olmak gerekir. Gerekli örgütlenmeleri yapmalıyız. Tarikatlara ve mezheplere ulaşmalıyız'" (Milliyet 21 Şubat 1992)
       "Turan Dursun'u kimler öldürdü? Kimlerin öldürdüğü ad ad bilinmiyor. Belki katillerin kimlikleri hiç bilinmeyecek de. Ama İslam dinini eleştiren bir eski din adamını kimlerin niçin öldürecekleri herhalde biliniyor. Katiller büyük olasılıkla İslamcı terör örgütlerinin militanlarıdır. Bu örgüt 'Hizbullah' örgütü müdür, 'İslami Cihad' mı, 'Türkiye İslami Kurtuluş Cephesi' mi, yoksa adı duyulmamış bir başka örgüt mü?" (Cumhuriyet 6 Eylül 1990)
       "Dünyada terör yöntemleri kullanan İslamcı örgütler yok mu? Mısır'daki 'Müslüman Kardeşler' var, İran kökenli 'Hizbullah' var. Bunların Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun ve Bahriye Üçok cinayetleri ile ilgileri var mı? Öldürülenlerin kimlikleri, yaşamları boyunca uğruna savaştıkları ilkeler, bu cinayetlerin İslamcı terör örgütlerince işlendikleri kuşkusunu doğruyor" (Cumhuriyet 2 Kasım 1990)