The Others Anında görüntü üzerine

Anında görüntü üzerine

02.03.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Anında görüntü üzerine

Anında görüntü  üzerine


İlknur Ertugay TRT 2’de 12.40 civarında haberleri sunuyor... Tanımam, altta ismi yazdı. İlk defa karşılaşıyoruz. Aceleyle mi çıkmış evden? Yıldırım Koç "TÜRK - İŞ ..." Neyiydi TÜRK-İŞ’in? Hay Allah kaçırdım... Hah genel başkan danışmanı.... Sevdim TRT’yi, bazıları bir kere veriyorlar konuğun adını; yakaladın yakaladın, yoksa kiminle tanışığını bilmeden suratına bakıp duruyorsun... Afedersiniz adınız neydi?

"Akapen ücretsiz başvuru hattı", "İşçi Partisi’nden Blair’e karşı büyük isyan", "untar, unyev uşak, uzel, vakko, vanet"... Zafer Arapkirli Londra’dan çıkıveriyor... Dörde bölündü ekran, hep beraber bir bulamaç... Sarışın (bizde nedense sarışın olmaya büyük bir merak vardır hanımlarda. Halbuki biz Türkan Şoray neslinden geliyoruz) spiker; "Savaş karşıtı eylemler..." Cümlenin sonu gelmiyor; "Şu anda Ankara’ya bağlanıyoruz"... Zor iş derleyip toparlamak, öyle bütün gün. Zart diye bir açıklama yapılıyor sen tam havaya girmişsin dürtüklüyorlar "bağlantııı" diye... TBMM Başkanı Arınç’tan değerlendirme... Ne inişi, ne çıkışı var. Sayın Arınç’ın konuşma tonunda. Yeknesak gidiyor; uyuşturucu etkisi yapıyor, ne söylese inanası geliyor insanın... Köşede kırmızı zemin üzerine beyaz yazıyla "canlı" yazıyor.

"Irak operasyonuna doğru"... TV8’de de kare sendromu var. Bir büyük kare, bir küçük kare... Konuk Peter Sellers’e benziyor. Ama nedense Irak operasyonu üzerine konuşuyor. İnsanlar birbirlerine benzermiş lafı boşuna değilmiş. Büyük karede ise havan topları, bizim sahillerimizde dolaşan Amerikan askerleri filan var. Aaaa, Nüzhet bey, DYP Genel Başkan Yardımcısı... Nüzhet Kandemir hele küçük kareye girince aynı Peter Sellers...

STV camilerimizin iç görüntüleri eşliğinde Tasavvuf Musikisi’nden dem vuruyor... "Bi yumurta, bi yumurta daha / Bir mutfak, bir mutfak daha / Bir mutfak keyfi, bir mutfak keyfi daha"... Hah yemek programı başlayacak. Anlaşılan çalan ara müzikti. Kim bulmuşsa bu sloganı ellerinden öper, yaratıcılığı önünde acayip eğilirim. Ne oldu? Vazgeçtiler... "Lojistik grup 444 otomotiv ürünlerini sunar" diye bir şey başladı... N’oldu mutfak programına şimdi? Zoooor diye bir ses... 444 yağlayıcının nasıl da dayandığını anlatıyor... "Yağlama devam ediyor, muhteşem sonuç, muhteşem sonuç" diye zevkten dört köşe sunucu... Heyyooo... O sırada fooooş diye tazyikli su sesi geliyor fonda... Yağlanan metaller ferahlıyor anlaşılan!

Bizim bir arkadaş, bugün çok sinirli. Titizdir; böyle olunca da ayrıntılarda mutlaka bir şey bulur, sinirlenir. "Şu Sezer’in sözcüsü de Amerikan filmlerindeki gibi" dedi. Sözcü, Cumhurbaşkanı Sezer’in tezkere ile ilgili açıklamasını basına yapıyor. Ben daha çok "White House" havası sezinledim. Başkanın danışmanlarına benziyor. Gözlüğü, şööle yandan taranmış saçları ile...

"Ben ööle şeylere alınmam, şarap içmiyorum"... Yatağa uzanmış yarışmacı esmer kızımız. Oğlanlar da deri ceketle oturmuşlar yatak odasında. Karizma yapacaklar ya. Pişse de çıkartmıyorlar... Yaka da kalkık. Şu BBG’ye katılanlar arasında mutlaka yakası kalkık deri ceket giyen biri bulunur. Ben de meraklıydım. Bir siyah deri ceketim vardı. Habire yakasını kaldırmaya uğraşırdım. Yandan aynaya klark çekerdim... Çekiştire çekiştire yaka bana küstü; baş aşağı durur oldu. Yani anlıyorum çocukları. James Dean gibi hissetmektir erkekler için...

Ahh ahhh kadının güzeli Rai kanallarında... Göğüs dekoltesi mi istiyorsunuz âlâsı burada. Sunucumuz var, biri sağa biri sola bakan göğüslerini ip gibi askılarla tutturmuş; dekoltede taşıma inadında olan. Bir baksan İtalyan hatunlara, füze vallahi füze... Şööle alttan tam destekli... Sapık seni sapık... Rai rai mama miaaa...

BBC World nasıl soğuk, buz gibi. Haber spikeri olgunlaşa olgunlaşa daldan düşecek... Bizi açmaz. Biz her yerde ve her an sululuktan hoşlanırız. Mutlaka cin çıkaracağım diye kadını soyan hoca haberi filan olacak. Ne öyle katnem suratlı haberler... Bizim kendi "world"ümüz var... Canını yesinler.

"Söyleyemedim anne / Allahım Allahım söyleyemedim anne / Öyle özledim ki bilemezssin anne / Bitmeyen bir hasret bilsen nasıl özledim / Ateşime bakmanı özledim / Her şey bir tarafa dualarını özledim anne... Sen anasın, sen anasın anne"... Şebnem Kısaparmak "Gelemedin Anne" şirini okudu. Tabii ben o hızla bazı mısraları atladım. Ama sonuçta üç aşağı beş yukarı bu minvalde gidiyor. Tutar bu kaset. Severiz böyle şeyleri. Dedim ya biz öyle buz gibi olamayız. Acı çekeceksin, ağlayacaksın duygusallık filan olacak...

Heyyttt babalar CNN... Live standoff Iraq u.n. missile destruction deadline is saturday icabında... "World News" sunan ağabeyimin ağzı hafif yamuk... Amerikalıların dudakları pembe oluyor... Kovboy filmlerinde de vardı. Güneşte yanınca derisi mi dökülüyor nedir... Nedense bu Amerikalılarda oluyor. Hiç bizim memlekette görmedim... Bizde kalın dudaklar vardır. Ayy ayyy bir spiker çıktı. Esmer ötesi yani. Ya anne ya baba tarafından fena halde Hintli. Altta bi şeyler yazıyor... Bizden bahsediyorlar... "Turkish parliament to vote on us troop deal" Siz okurken olan olmuş olacak ....

Onların dünyası bir başka oluyor. GAP TV’de toprak, koyunlar, kuzular filan. "Yel götürür, sel götürür" yelekli kalın beyaz kaşlı hocamız çok şeker anlatıyor... Ata Demirer’in meşhur "veteriner" tiplemesine yakın bir portre....

Yoruldum, etrafta da çok gürültü var.