The Others Bir elinde Türk diğer elinde Yunan bayrağı

Bir elinde Türk diğer elinde Yunan bayrağı

07.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir elinde Türk diğer elinde Yunan bayrağı

Bir elinde Türk diğer elinde Yunan bayrağı


AHMET TULGAR


       Klibinde İbrahim Kutluay’ın da rol aldığı şarkıda, sevgilisi Demet Akalın, “Senin anan güzel mi?" diye soruyor. Bu soruyu, genç kadının, Kutluay’a, kendisiyle evlenmesine bir türlü “He" demeyen annesi için sorduğu yorumları yapılıyor.
       Bir yandan da Türk sporu özel bir dönemden geçiyor ve Fatih Terim Fiorentina’ya, Hakan Şükür Inter’e, İbrahim Kutluay AEK’ya transfer olurken , eski kulüplerinin yöneticilerine ve gidişlerine anlayış göstermeyen taraftarlara Akalın’ın şarkısının nakaratını tekrarlıyorlar: “Sizin ananız güzel mi?"
       Aslında aynı şarkıyı, Türk Milli Takım oyuncuları da, Avrupa Kupası’nda, cesaret ve kahramanlık edebiyatı yapan Futbol Federasyonu yetkililerine söylediler ve “çeyrek finalde elenme başarısını" gösterip Türkiye’ye döner dönmez ilk iş, prim olarak aldıkları cipleriyle medyaya poz verdiler: “Sizin ananız güzel mi?" Türk sporunun yıldız isimleri Türkiye’de bir zihniyet değişikliğine yol açacaklar. Takım aidiyeti, “sarı lacivert, sarı kırmızı akan kan" edebiyatı ya da milli duygular kullanılarak, kulüp yöneticileri ve spor kamuoyu tarafından teslim alınmak ve silahsızlandırılmak istenen futbol, basketbol yıldızları, her ne kadar bavullarını toplarken içine birkaç parça ulvi kavram koysalar da aslında “yeter" diyorlar ve Kutluay’ın sevgilisi Akalın’a katılıyorlar: “Sizin ananız güzel mi?"
       Onlar, küçüklü büyüklü her iktidarın, bireyi “ulvi amaçlar söylemi" ile teslim aldığı, sonra da kullandığı bir ülkede, herkesi bu şarkıyı söylemeye ve “işin aslıönı ortaya koymaya çağırıyorlar: “Sizin ananız güzel mi?"
       İbrahim Kutluay, geçen hafta, Fenerbahçe’ye dönüşüyle “kahraman" ilan edilen Baliç’i karşılamaya gelen taraftarların ellerindeki “Hainler Yunanistan’a gider" pankartlarını yanıtladı.

       Şimdi Fenerbahçe’yi sattınız mı?
       Fenerbahçe’yi satmak gibi bir şey söz konusu olamaz. Bir kere profesyonellikte, hangi tarafta menfaatiniz varsa o tarafı düşünmek zorundasınız. Duygusal davranamazsınız. Fakat bizim ülkemizde duygusallık daha ön planda.

       Evet, sporcular Türkiye’de kamusal bir mal niteliği kazanıyor...
       Kulüple özdeşleşiyor. Transfer yapamıyor. Benim amacım Avrupa’da, Türkiye’den daha kaliteli bir ligde oynamaktı. Daha fazla para kazanmak değildi.

       Türkiye’de transfer yapmak isteseydiniz, bir de bonservis bedeli ödemek zorunda kalacaktı karşı takım. Yurt dışına transferde bonservis söz konusu değil.
       3.5 milyon dolar bonservis bedelim var benim ve Türkiye’de, Hakan’dan başka futbolcu bile yok bu paraya. Benim Türkiye’de tranfer yapmam imkansız.

       Fenerbahçe de, diğer kulüpler de sık sık yüksek bonservis bedelleri talep ediyor...
       Bana ilk sene 12 milyon dolar yazdılar. Bu adil değil. İnsanları kendi iradeleriyle baş başa bırakmıyorlar. Bakalım ben kulübümde kalmak istiyor muyum?

       Siz Türk basketbolcularının kamuoyu önündeki sözcüsü gibisiniz.
       Yunanistan’a giderek kapı açtım, inşallah benden sonra birçok insan Avrupa’da oynar. Türkiye’de sporculara çok büyük adaletsizlikler yapılıyor ve biz örgütlenemediğimiz için karşı koyamıyoruz.

       Siz menajerle çalışıyorsunuz. Menajerlik kurumu niçin gerekli?
       Bu Türkiye’de alışılmış bir şey değil. Paralar bu kadar büyüyünce, bir oyuncu yöneticilerle konuştuğu zaman çok yıpranıyor, kamuoyu nezdinde hakkını arayamaz oluyorsun. Bir yöneticiyle gidiyorum, para konuşuyorum, artık yönetici de, taraftarı da, basın da anlaşmamı bekliyor, anlaşmadım mı, haydi ‘İbrahim çok sıktı, sorun çıkardı’ lafları başlıyor, teslim alınıyorsunuz. Hakettiğim bir para var ortada, paramın peşinde koşmam paramın dilenciliği gibi oluyor. O yüzden menajer tutuyorum, hiç yıpranmıyorum. Tatilime gidiyorum.

       Yunanistan’a transferinizi politik açıdan nasıl anlamlandırıyorsunuz?
       Bir sene önce Yunanistan tatile gitmeye çekinilen bir ülkeydi. Çok düşündüm. Olası bir kötü gidişte ne yapabileceğimi düşündüm. Ama Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluk tersine dönerse rehin kalmam.

       AEK Avrupa Kupası’nı alsa, Yunan bayrağıyla sevinç gösterilerine katılır mısınız?
       Türk bayrağı alırım elime. Ya da hem Yunan hem Türk bayrağını sallarım.

       Demet (Akalın) Hanım ile ilişkinizi kabul ettirmekte zorlandınız mı?
       İlk başta zorlandık. Ama artık medya da, insanlar da alıştı. Ailem de kabul etti. Benim mutlu olduğumu görünce...

       Mankenler, tabii ki hepsi değil, Türkiye’de artık “farklı bir işlev" görüyorlar sanki.
       Evet, Demetler’den sonraki kuşak fazlasıyla dağıttı. Onları görünce Demet’in değerini daha iyi anlıyorum.

       Alpay nedeniyle karısı Cansel Hanım’ın maruz kaldığı kötü tezahürat...
       Hiçbir şekilde küfür edilmemeli ama edilecekse de sahadaki oyuncuya edilmeli. Demet de bu tür saldırılara maruz kaldı.

       Demet Hanım’ın klibinde annenize bir gönderme var. “Anan güzel mi" diyor...
       O şarkıyı Demet yazmadı ki...

       Ya bu şarkıyı özellikle ısmarlamışsa. Komplo teorileri yapmıyor musunuz?
       Şarkıyı nasıl bulduğunu bildiğim için bu tür şeyler düşünmüyorum.

       Evlenecek misiniz?
       İnşallah.

       Neyi bekliyorsunuz?
       Zaten aynı evde, evli bir çift gibi yaşıyoruz. İmza çocuk yapmak için gerekli.

       Evlenme konusunda ısrarlı olan taraf...
       Kadınlar bu konuda daha baskıcıdır.

       Demet evlilik için bastırıyor
       İbrahim Kutluay, arkadaşımız Ahmet Tulgar’a, aşk hayatı için şöyle dedi: “Türkiye’de bir sporcu bir manken ya da bir sanatçıyla beraber olunca spor hayatı biter gibi bir anlayış var. Bir de geçici bir heves olarak görülüyor. Ben Demet’le üç yıldır beraber olduğuma göre buna büyük aşk diyebiliriz." Kutluay evlilik için bastıran tarafın Demet Akalın olduğunu da söyledi.