The Others Çare, açıklıkta

Çare, açıklıkta

10.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çare, açıklıkta

Çare, açıklıkta


Sayın Cumhurbaşkanı YÖK’e itiraz yazısında vazettiği çoğulcu demokrasi prensibini bir kenara atıvermekte ve tartışmadan kaçmakta herhangi bir zarar görmüyorsa nasıl bir demokrasi savunduğu merak edilir


       Batı Grönland’daki dünyanın en yaşlı kayaçlarını incelemek için yapacağım bir geziye gideceğim sırada Yükseköğretim Kurulu ile Sayın Cumhurbaşkanı arasında rektörlerin atanmasına ilişkin bir kriz meydana gelmişti. Bu sayfada yayınlanan bir yazımı (21 Temmuz) krizin akılcı bir diyalog ortamında çözülmesi temennisiyle bitirerek Grönland’a uçtum.
       Isua bölgesinde dış dünya ile birbuçuk hafta her türlü temastan yoksun olarak kaldıktan sonra yurda döndüğümde, üniversiteyi yaralayacağını düşündüğüm krizin, bizzat cumhurbaşkanlığı makamını da gölgesi altına alacak şekilde büyüdüğünü görerek hem bir vatandaş, hem de bir üniversite öğretim üyesi olarak üzüntü ve telaşa kapıldım.

       Çoğulcu demokrasi
       Krizin tek kökeni, ona neden olan tarafların açıklıktan kaçınmalarıdır. Bu, bir demokraside en affedilmeyecek suçtur. Demokrasi ve ona temel olan bilimsel düşünce, sorunların açıklıkla tartışılmasını gerektirir. Sorun çözerken, ne veriler, ne yöntemler, ne de sonuçlar gizlenmelidir. İyi niyet burada açıklığın gerektirdiği bir diğer temel unsurdur.
       Sayın Cumhurbaşkanı ile YÖK arasında oluşan krizde başlangıçta, devletimizin başının inandığı izlenimini verdiği bir çoğulcu demokrasi anlayışı çerçevesinde YÖK’ün Cumhurbaşkanlığı yüksek katına arzettiği listeye - kanunda yeri olmasa bile - itiraz etmesi hem pek çok öğretim üyesi, hem de üniversiteye dışarıdan bakan pekçok kişi tarafından belli bir sempatiyle karşılanmıştı.
       Ben ise, üniversitenin yalnızca kendi içinden ve öğretim üyeleri arasındaki bilimsel beceri farkını gözardı eden bir çoğulcu demokratik yöntemle yönetilmesinin sakıncalarını yukarıda sözü geçen yazımda dile getirmiştim. O yazıda kanım, Sayın Cumhurbaşkanının hem daha önceki sözlü ifadelerinden, hem de YÖK’e yaptığı itirazının basına yansıyan kısımlarından böyle bir sisteme inandığı idi.
       Grönland dönüşü yokluğumda çıkan gazete haberlerini ve makalelerini bu nedenle hem büyük bir hayret, hem de aynı büyüklükte bir düş kırıklığı içinde okudum. Sayın Cumhurbaşkanı, 9 Eylül Üniversitesi için eleştirdiği YÖK’ün o üniversitedeki rektör sıralamasında yaptığının aynısını, aynı şekilde hiçbir gerekçe göstermeyerek, 19 Mayıs Üniversitesi için rektör atarken yapmıştı.
       Acaba birileri kulağına bir şeyler mi söylemiş, önüne bazı gizli belgeler mi sıralamıştı? Rektör seçim, eleme ve atamalarında herkesin bildiği veya tahmin ettiği bilimsel ve idari kıstaslar dışında acaba halkın bilmemesi gereken, yalnızca bazı grupların bilebileceği sınırlamalar mı vardı? Aynı devletin parçaları olan YÖK bunları kullanırken suç, devletin başkanı kullanırken sevap mı işliyordu?
       Sayın Cumhurbaşkanı üstelik elemeler hakkında kendisine bilgi arzetmek isteyen YÖK başkanını kabul etmeyerek devletin bu düzeyinde pek alışılmamış ve yadırganacak bir içine kapanıklık sergilemiştir. Tartışma bir yana, bilgi arzını dahi kabul etmeyen Sayın Cumhurbaşkanı, YÖK’e itiraz yazısında vazettiği çoğulcu demokrasi prensibini hiçbir gerekçe göstermeden bir kenara atıvermekte ve demokrasinin en temel unsuru olan tartışmadan kaçmakta herhangi bir zarar görmüyorsa, nasıl bir demokrasi ilkesini savunduğunu merak etmek hiç kuşkusuz halkın en doğal hakkıdır. Bu ve benzeri tüm soruların cevabı açık ve dürüst olmakla verilebilir. Çare doğruyu en açık ve keskin hatlarıyla - tabii ki kör kadı aşırılığına kaçarak fayda yerine zarar vermeden - herkese anlatmaktır.

       Geleneksel ortam
       Şahin Alpay, Kemal Gürüz’e “istifa" tavsiye ettiği yazısında (27 Temmuz) onu açık olmamakla suçluyor. Bu suçlamayı ben de birkaç kere Gürüz’e yönelttim. Ona YÖK’ün tüm icraatını açık açık halka anlatmasını tavsiye ettim; bundan hem YÖK’ün, hem de halkın gözündeki üniversite imajının faydalanacağını söyledim. Kapalılık, Gürüz YÖK’ünün üniversiteyi güncelleştirecek ve yüceltecek pekçok faydalı ve önemli icraatının gözardı edilmesine neden olmuştur.
       Ancak Cumhurbaşkanı’nın tartışma bile istemediği Türkiye’nin geleneksel kapalı ortamında bir türlü açılamayan Gürüz’ü bu nedenle istifaya davet etmek hakkaniyetle bağdaşmaz. Açılacaksak işe tepeden başlayalım.