The Others CHP ilk seçimde iktidar

CHP ilk seçimde iktidar

30.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

CHP ilk seçimde iktidar

CHP ilk seçimde iktidar


"Sivil toplum örgütleriyle birlikte sesimizi duyarmaya çalışacağız. Yakın zamanda Meclis'e gireriz biz. İlk seçimde Meclis'teyiz. Hatta iktidar olarak..."

Yazar Altan Öymen'in lider Öymen için seçtiği slogan: "Siyasette güven"

Efes Pilsen'e Avrupa Şampiyonluğu kazandıran - '68'li sosyal demokrat - Antrenör Aydın Örs'le yaptığımız bir söyleşide: "Şampiyon coach gözüyle sola ne önerirsiniz?" diye sormuştum. "Şampiyon olmak için önce ekip olmak gerekir" demişti bana ve şöyle devam etmişti: "Amaç önce birleşmek ve umut vermektir. Konan ilk hedefin de tamamen 'iktidar' olması gerekir. 'Küçük olsun, benim olsun' anlayışı ile bir yere varılmaz çünkü..."
Öymen'i dinlerken, aklımın bir köşesine çakılan Örs'ün bu sözlerini hatırlamamazlık edemedim. Partiyi toparlar mı, toparlayamaz mı tartışmaları yapılırken CHP'ye koyduğu hedefin adını - hiç tevazu göstermeden - "iktidar" diye koyuyor Altan Öymen. Hem de ilk seçimde! Hiç şakası yok.
Hapishane günlerinde mahkumlar arasında yapılan satranç turnuvalarında hep başı çekermiş nitekim. "Bir keresinde 80 kişilik bir koğuşta kaldım" diye anlatıyor bu özelliğini: "O koğuş müthişti. Sadun Aren Hoca dahil, koğuşun yarısı satranççıydı. Hemen bir satranç turnuvası tertipledik. Turnuvada ikinci oldum. Birinciyle sonra ayrı özel maç yaptık. Onu da yendiğim zaman içim rahatladı. Kendimi güçlü hissettim..."
"Şah" demeyeceği yarış için yarışa girmiyor Altan Öymen. Partililerden ilk etapta "güven" istiyor. Ve o yumuşak, mütevazı üslubu altında kendine çok ama çok güveniyor.

- İyi bir siyaset yazarı illa iyi lider olur mu? Basından gelmek avantaj mı?
- Lider olmak ayrı bir şey. Liderlik uzun sürelidir. Kalıcılık gerektirir. Ama ne denirse densin; lider / siyasetçi olmakla, siyaset yazarlığı arasında ortak noktalar var. İkisi de kamuoyuna mesaj verme, düşüncesini söyleme işi. Sen de bunu yaparsın, siyasetçi de.

Dinlemek esas...

- Sizin benden farkınız, sizin bir siyasi - toplumsal projeyi dönüştürmek hedefini üstlenmeniz. Lider olarak siz dönüştürmekle yükümlüsünüz...
- Tabii o yükümlülük var. Hele iktidara gelirsen. İcra mevkiinde bu iş yükümlülüğe dönüşüyor. Muhalefetteyken düşünceni söyleyeceksin, güven verip, ikna edeceksin. Oy verecekler, iktidara geleceksin. O aşamaya dek yaptıkların, fikirleri üzerinde ısrarla duran - fikir sahibi - bir yazarınki gibidir. Sonra iyi gazeteci dinlemeyi bilir. Siyaset yapanın da ilk işi iyi dinlemek. Yalnız konuşursa, iyi siyasetçi olamaz. Dinlemeyi bilen bir gazeteci olduğum için basından gelmeyi avantaj sayıyorum.
- Yazar Öymen, Öymen'in genel başkanlığı için hangi tespitleri yapar?
- Genel başkan seçilirken kendimi izleseydim burada bir umut doğdu derdim. İlk tespitim iyimserlik olurdu. Seçimlerin ardından partide bir dağınıklık vardı. Gazeteci olarak seyrettiğim Öymen'in dediği bir şey var: Önce Parti Meclisi'ni (PM)'yi kurup, seçim sonuçlarını değerlendirelim. Ardından reçeteyi yazalım. 2- Üye yazımından, PM'nin çalışma şekline kadar düzeltilmesi gerekenleri yapalım. 3- Program çalışmalarını başlatalım. CHP'nin programı fena değil. Bugünkü ihtiyaçlara cevap verir. '95'te değişiklik geçirmiş ve ilkeleri açısından bugünün şartlarına uygun olmuştur. Değişime müsait ve katı değil. Tabii gözden geçirilmeli. Gazeteci Öymen, kürsüdeki Öymen için: "Madem bunları yapmak istiyor, doğru ve akılcı yolda" diye düşünürdü. Bu yolda mesafe alırsa; güven de beslemeye başlardım kendisine...
- Gazetecinin işi, özü slogana indirgemek: "Öymen, CHP için umut" dermiydiniz?
- Daha iddialıyım bu konuda. Çalışmalarımın güven verici olacağını düşünüyorum...
- Slogan: "Öymen, CHP'de güven" mi olurdu?
-"Siyasette güven, CHP siyasette güven" olurdu...
- CHP'nin baraj altında kalacağını öngördüğünüz için mi son seçimde adaylığınızı koymadınız?
- Hayır, niyetim gazete yazılarıma devam edip; kitap yazmaktı. Ama o arada "CHP'nin baraj altında kalacağını düşündüğü için Öymen aday olmadı" dendi. Önseçim geçmişti. O zaman gidip, kontenjan adayları arasına girdim. CHP'ye inanıyordum ki girdim... Fakat o arada kontenjan için kabarık bir kadın aday başvurusu oldu. Kadınlar seçilebilir yerlerden gösterilmemişti. Bense kadınların siyasete girmesi yolundaki önlemlerin artırılmasını savunuyordum. Kitap dolusu makalem var bu konuda...
- Sonuçta kadınlara yer açmak için adaylığınızı koymadığınıza göre, CHP'de şimdi kadın konusunda belirgin tercihleriniz olacak mı?
- Tabii, o kadar yazmış, çizmişiz. Dünyanın her tarafındaki görüntüler meydanda. Kadının siyasetteki varlığı mütemadiyen artıyor. % 25 - % 28 - % 30'lar gibi oranlar söz konusu. Bizde bu oran çok düşük. Yalnız kadın deyince de politikada işe yarayanı olması lazım...
- '95'te yaptığımız söyleşide: "Baykal karşıtı bilinirdiniz. Kader sizi nasıl Baykal'la birleştirdi?" demiştim; siz de "Ben kimsenin karşıtı / taraftarı olmam. Kişileri yaptıklarına göre değerlendiririm" dediniz. Bugün Baykal hakkında kanaatiniz ne?
- O gün söylediklerim bugün de geçerli. Kişi tutmak huyum yok. Bugüne gelince, elbet görüşlerim var ama şu sırada şahsi değerlendirme yapmak istemiyorum. PM'de yapılacak tartışmayı şartlamak istemem. Seçim sonuçlarında çeşitli faktörler var. Bunların arasında yöneticilere izaf edilecek yanlışlar da var; partinin genel politikası açısından olanlar, konjonktürel sebepler de var. Hepsi tartışılmalı.
- Tarih tutkunuz. CHP'nin tarihten çıkartması gereken dersler ne?
- Mehmet Akif'in ünlü dizesi: "Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?" Tarihten pek ders alınmaz. Ama örneğin '89'da çok başarılı oldu SHP. Tüm büyük kentlerin belediye başkanlıklarını aldı. İstanbul, İzmir, Ankara... Birlik içinde bir partiydi o zaman. Kavga gürültü yoktu. Genel Başkan İnönü; Genel Sekreter Baykal'dı. ANAP'ın politikalarını hedef almışlardı. Böyle bir seçim mücadelesine girdiler ve kazandılar. Bundan ders alınmalı.
- Ben olumsuz yönleri sordum...
- Bir parti içinde değişik gruplar olur. Dünyanın her partisinde olur. Ama bunun bir orkestra gibi uyumlu olması lazım. Bizimki Türkiye'nin tek demokratik partisi, iç demokrasi açısından...
- Öyle mi, yoksa her kafadan ses mi çıkıyor?
- Gerek demokratik hakları müdafa açısından, gerekse iç demokrasi açısından CHP Türkiye'nin en demokratik partisidir. Ben o iç demokrasiyi bir orkestrasyon içinde tamamlamaya çalışacağım. Buna partinin tüm unsurlarının katkıda bulunması lazım. Sosyal demokrasinin ilk tanımı "dayanışma". Önce kendi içimizde göstermeliyiz.
- İlk kez ne zaman genel başkan adaylığını düşündünüz?
- Milliyet'te bir dizi yazdım: "Barajın Altındaki CHP" diye. Kurultayın mücadele değil de, bir dayanışma kurultayı olması gerektiğini söyledim. "Akil adamlar biraraya gelsin, örgütle bir genel başkan etrafında herkesi kapsayacak bir liste yapsınlar; dayanışma sağlansın ve bir uzlaştırıcı aday bulunsun dedim. Ama katiyen kendimi kastetmemiştim. Sonra "Posta"da İdris Akyüz bir yazı yazdı. Başlık "Niçin Öymen olmasın?" Bunun üzerine Baykal bir tek bana olumlu baktığını söyleyince bu olasılık arttı.
- Ama hiç hoşlanmadığınız "emanetçi" lafları da ortaya atıldı...
- Olur mu öyle şey? Emanetçilik öbür partilerde oluyor. Bizde böyle şey olmaz. Demokratik gelenekten bahsettik. Kurultay alıp, kurultay veriyor bizde...
- Sizde de Hikmet Çetin yapmadı mı bunu?
- Yaptı. De facto emanetçi oldu Hikmet Çetin. Ama bende, de facto falan da olmaz. Sonuna dek mücadele ederim ben. Bir karar verince o kararın gereğini yapmak lazım. Seçilmiş genel başkanım.
- Öymen'in CHP'sinin ana hatları nedir?
- Ana hatlarıyla CHP'nin üç unsuru var: 1- Laiklik. Laiklik olmazsa demokrasi olamaz. Senin üzerinde durduğun kadın hakları buna dahil. 2- Sosyal dayanışma. Çalışanın da, işsizin de hakkını koruyan parti olmalı CHP. 3- Batılı sosyal demokrat partilerle ilişkilere hız kazandırmak ve dünyadaki gelişmeleri yakından izlemek. Her açıdan. İlkeler ve ekonomik görüşler açısından; dünya pratiğini izlemek ve bunun gereklerini yerine getirmek durumundayız. CHP daima çağdaşlığın öncüsü olmuş bir parti.
- En son Barak "yeni sol"la seçim kazandı. İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa'da iktidarda yeni sol. CHP'nin bu konudaki referansları muğlak. Özelleştirmelere karşı hala bir katı çekirdek var içinde. Yeni sol ise esnek ve liberal. Devletçiliği bıraktı. CHP'nin tavrı ne "yeni sol" karşısında?
- Her ülkenin şartları farklı. Ulusal meseleler var. Türkiye milli meselelerinin üstüne dayanarak bu çağdaşlaşmaya gidecek. Ama eski kalıplar içinde de kalamazsınız. Ekonomik kalıpları gözden geçireceğiz. Demokratik haklarda örneğin Batı standartları diye bir şey var. Demokratikleşme bizim için hedef. Yalnız unutmamak gerekir ki Batı'da da demokrasi hergün kazanılan bir mücadeledir.
- "Demokrasi olmadan sosyal demokrasi olmaz. İlk misyonumuz demokratikleşme..." derdi Gonzalez. Bizdeki şartlar malum. Demokratikleşmeye sahip çıkan bir partinin, Türkiye'de bunu gerçekleştirme şansı ne?
- Bu bir hedeftir. Mütemadiyen ona varmak için çalışacaksın. Siyaset zaten mümkün olanı yapma sanatı. Bazen hızlı, bazen yavaş gidebilirsin. Meclis'e kanun teklifi verebilecek durumda değiliz. Ama dışardan bunları söyleyeceğiz. Sivil toplum örgütleriyle sesimizi duyurmaya çalışacağız. Yakın zamanda biz Meclis'e gireriz. İlk seçimde Meclis'teyiz. Hatta iktidar olarak.

Brandt ve Kreisky...

- Batı'da en etkilendiğiniz sosyal demokrat liderler?
- Brandt ve Kreisky. Brandt'ın ufku genişti. Bugün dünyanın en önemli meselelerinden biri olan "göç" sorununu ilk o görmüştü. Avusturyalı Kreisky de çok mücadeleci bir sosyal demokrattı. Büyük liderlerden sonuncusu Gonzalez. Yenileri daha anlayamadık. Seçimlerde başarılılar ama göreceğiz. Lafontaine ayrıldı. Alman sosyal demokratları daha oturmadı örneğin.
- Hedefinizin PM'yi kurmak olduğunu söylüyorsunuz. Değişimi nasıl intikal listeye?
- Partide hep günlük siyaset yapılmıştı. Seninle yaptığımız şu konuşma gibi bir konuşma yapılmış değil parti içinde. TV'lerde oluyor da partide yok. Partide yapılması lazım bunun. En fazla yararlanılabilecek isimleri listede toparlamaya çalışacağım. Bunların seçilmesi için arkadaşlarıma rica edeceğim, anlatacağım: Güvenin diyeceğim. Üç benden, beş senden diye pazarlıkla olmaz bu. PM listesinin tüm kanatları kapsayan bir liste olmasına da dikkat edeceğim tabii.
- Baykalcıları da kapsayacak...
- Baykal'la politika yapmış olanlar; öbür arkadaşlarla yapmış olanlar... Hepsinin içinde değerli insanlar var. Hasan Fehmi Güneş'ler, Ertuğrul Günay'lar, Murat Karayalçın'lar... Tüm bu kanatlardaki en fazla katkıda bulunabilecek insanlarla yapılabilecek listeyi oluşturmaya çalışacağım.
- Yenilenme ilk öncelik olacak mı?
- Tüzük, örgüt ve siyasi yenilenmenin birlikte yapılması lazım. Hepsi öncelik. Tüzük çabuk bitebilir. Siyasi yenilenme uzun sürebilir. Başka taraflarda nasıl olmuş onu incelemek istiyorum çünkü. İngiltere'de, İspanya'da ne olmuş örneğin. Bunu seminerimsi bir çalışmayla yapabiliriz. Bir eğitim sürecinin başlaması demektir bu.
- Meclis dışından gündemi nasıl izleyecek CHP?
- Basını yakından izleyeceğiz. Sivil toplum örgütleri ile ilişkileri güçlendireceğiz - ki; yakın zamanda Meclis'e girdiğimizde sivil toplum örgütleri ve sendikalar başta olmak üzere bu ilişkilerden beslenelim.




Yazarlar