07.02.2011 - 00:05 | Son Güncellenme:
Pek çok gazete ve televizyon, Defne’nin ölüm haberini verirken “Kerem Altan’ın evinde ölü bulunan “Foster’ın vücudunda darp izine rastlanmadı” şeklindeki bir ifadeyle astım rahatsızlığı olan genç bir kadını peşinen suçlayıcı bir yayın dilini tercih etmişti. En vahim ifade ise ‘Su testisi su yolunda kırılır’ diyen Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç’tan geldi.
Medya İzleme Grubu’ndan Doç. Hülya Uğur Tanrıöver, medyayı, kadınların özel hayatlarından elini çekip kadınlara karşı nefret söylemini durdurmaya çağırdı. ‘Su testisi’ benzetmesine de tepkiliydi:
“Uluç, 32 yaşında ölen bir kadına, kendisi çok istiyorsa ‘oh olmuş’ diyebilir, bu onun vicdanını bağlar ama bunu köşesinde yazması aynı zamanda da okurlarını yani toplumu kendi çarpık zihniyeti doğrultusunda bir ‘linç’e davet etmek anlamına gelir. Zaten günde üç kadının öldürüldüğü, önemli bölümünün de ‘namus’ bahanesiyle öldürüldüğü ülkemizde bu tür söylemler, bu ve benzeri cinayetleri kışkırtmak, hatta onlara ortak olmaktır. Neredeyse linçe davetiye çıkaran tüm medya kurumlarının tutumunu kınamak, sadece kadınların değil, medyada ve toplumda giderek daha da fazla yara alan ‘özel hayata saygı’ adına herkesin görevi olmalıdır. Medya kadınların özel hayatlarından elini çekmeli, kadınlara karşı nefret söylemini durdurmalıdır.”
Doğrusu, Milliyet Defne Joy Foster olayında en az sorunlu, en fazla sorumlu davranan gazetelerin başında geliyordu.
Milliyet Okur Temsilcisi de dahil, kimi gazetecilik hatalarında ‘etik dersi’ vermeyi seven Hıncal Uluç’un bir genç kadının ölümünü acımasızca istismarı da etik dışıdır.